1. Bölüm

43 6 0
                                    

Aniden gözümü açtım. Sanki hiç uyumamışım. Sadece gözümü kırpmışım gibi hissediyordum. Tersini kanıtlayacak bir şeyde yoktu zaten. Rüya da görmemiştim. Bu uzun zamandır böyleydi gerçi. Ya gerçekten rüya görmüyordum ya da hatırlamıyordum. Tek gördüğüm karanlıktı. Ama bu gözünüzü kapadığınızda göz kapağınızdan kaynaklanan bir karanlık değildi. Somuttu sanki. Beni içine çeken, yalnız hissettiren bir karanlıktı.

Hiç istemesem de kendimi yataktan kalkmak için zorladım. Tam banyoya giriyordum ki çalan alarmla geri döndüm. Sesine dayanamıyordum. Alarmı kapadıktan sonra yeniden banyoya yöneldim. Kendimi tutmazsam yere düşüm öylece zeminde uyuyabilirdim.

Yüzümü yıkamak hiçbir şekilde beni kendime getirmemişti. Hala yatağıma karşı bir çekim hissediyordum. Beni bundan alıkoyan tek şey babamla karşılaşma ihtimalimdi. Ve yiyeceğim azar...

Okul kıyafetlerimi giydikten sonra çantamı aldım ve öylece durdum. Ne kadar düşünsem de ders programını hatırlayamıyordum. Bu yüzden çantama bir defter atıp aşağı indim.

Mutfakta sadece Sevgi vardı. Babam çıkmış olmalıydı. Didem Hanım'da kocasını yolcu ettikten sonra güzellik uykusuna dönmüştür.

Buzdolabından süt ve mısır gevreği çıkarıp bir kase almak için dolaba yöneldim. Gevrekle sütü kaseye döktükten sonra çekmeceden bir kaşık alıp belimi tezgaha yasladım ve yemeye başladım.

"Günaydın."

Bazen Sevgi'nin onu görmezden geldiğimi anlamayacak kadar aptal olduğunu ya da bunu umursamayacak kadar.. aptal olduğunu düşünüyordum.

Yine de ona karşılık verdim. "Günaydın."

"Türkerler ne kadar iyiydi, değil mi?"

Bu kız hiç pes etmiyordu. Omuz silkmekle yetindim.

"Sence de Erdem çok yakışıklı değil miydi?"

Ağzımdakileri çiğnerken ifadesizce ona baktım. Gerçekten normal kardeşler gibi onunla dedikodu yapacağımı mı sanıyordu? Burada anlamadığı şey: Biz kardeş değildik.

"Elif Hanım, senin önceleri daha neşeli ve sıcakkanlı olduğunu söyledi. O halini görmek isterdim."

"Elif Hanım'ın beni en son bebekken gördüğü düşünülürse bu tartışılır."

Kahvaltım bitince kaşığı tezgâha bırakıp kâsede kalan sütü içtim. Kâseyi lavaboya koyup ısladıktan sonra mutfaktan çıktım. Sevgi'nin arkamdan iyi dersler diye bağırdığını duysam da ona karşılık vermedim. Ki artık karşılıkta beklemiyordur herhalde.

Kapıyı arkamdan kapamamla çalıştırılan arabaya yöneldim. "Günaydın." diye mırıldandım arka koltuğa kurulurken.

"Günaydın küçük hanım."

Başımı cama yaslayıp gözümü kapamayı denedim. Ama başım döndü. Bu yüzden çantamdan kulaklığımı çıkarıp telefonuma taktım ve şarkı dinlemeye başladım.

Hiçbir zaman listemi karıştırıp hangi şarkıyı dinlesem diye düşünmezdim. Pek fazla seçeneğim olduğu söylenemezdi Genellikle yavaş parçalar dinlerdim. Sesiyle bana bir şeyler hissettirebilen sanatçıları tercih ederdim. En azından hissizleştiğime inandığım zamanlarda beni yanıltabiliyorlardı. Ve sanırım melodilerde başkasının da acı çektiğini duymak hoşuma gidiyordu. Dünyadaki tek problemli olduğumu düşündüğümde bana iyi geliyordu.

Araba okul kapısının önünde durunca Kemal Amca'ya iyi günler diledim ve arabadan indim. Okul binasına girdiğim an zil çalmıştı. Bu iyiydi. Böylece sınıftaki aptal insanların aptal konuşmalarını dinlemek zorunda kalmayacaktım. O kadar fazla ve gereksiz konuşuyorlardı ki onlara bağırmamak için kendimi zor tutuyordum.

Zoraki KötüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin