Ama şuan bunları düşünmek istemiyordum.Elbet bir gün aşık olacaktım ama bilmiyordum aşkın ne olduğunu bilmiyordum nasıl hissetirdiğini bilmiyordum ama aşk ile ilgili duyduğum şeyler onun can yaktığı hakkındaydı.Çevremde kim aşık olduysa canı yanmıştı.Korkuyormuydum ben savaştan beslenen kişi aşktan korkuyormuyordum.Savaşta bir çeşit aşktı.Öfkeye aşık olmak.Kulağa garip geliyordu ama savaş aşkın ta kendisiydi aslında.Aşk ile ilgili bir sürü kitap okumuştum ama ne olduğunu hiç bir zaman anlayamamıştım.Çünkü herkes aşkı farklı betimlemişti.Ama betimlemelerin tek bir ortak noktası vardı.Aşk beyni uyuşturuyordu.Savaş ve öfkede beyni uyuşturuyordu.Ama savaşın bittiği zaman sende bitmiş oluyordun çünkü savaş için herşeyini harcıyordun ve savaşın sonunda elinde hiçbirşey kalmıyordu.Aşkta öyleydi aşkın bitene kadar harcıyordun ve sonunda elinde elvedalar ve kırık kalpler kalıyordu.Bu yüzden aşk can yakıyor deniliyordu aslında aşk can yakmıyordu aşkını sonuna kadar harcadığın için kalbin çöle dönüyordu.Ama belkide bir ilişkiye başlarken aşkla değil güvenle başlasaydın o kişiye güvendiğin için ona aşık olsaydın ilişkine aşkını harcamadan devam etseydin aşk birgün bittiğindeyse elinde kalp kırıklıkları ve elvedalar yerine saf sevgi ve güven kalsaydı o zaman belki aşklar sonsuzluğa karışırdı.Bir kızın kalbini kırmaktan her zaman korkmuştum benim hayal ettiğim aşkta sonsuz aşklardandı ben sevdiğim kadını sadece aşkla değil güvenle sevmek istiyordum ve sevdiğim kadını bir gün beyazların içinde benim olurken görmek istiyordum.Seveceğim kişiyi bekleyecektim bulduğumda ise ona sonsuzluğu vaat edecektim.Çalan telefonum beni seveceğim kadın hakkında olan düşüncelerimden arındırdı.Bilgisayarı kapatıp telefonuma baktım annem arıyordu.Kütüphaneden çıkıp telefonumu açtım ve annemin huzur verici sesiyle karşılaştım.''Annesinin paşası nasılsın?''
''İyiyim annecim sen nasılsın?''
''İyiyim oğlum çalışıyorum seni merak edip aradım Egehan şaklabanı ile Egemen nasıl?''annemin Egehan'a şaklaban demesi ile gülümsedim annem her zaman benim yaşıtım gibiydi böyle bir anneye sahip olduğum için çok şanslıydım.
''İyiyiz anne ne kadar iyi olabilirsek o kadar iyiyiz sen merak etme bizi.''
''Tamam paşam konuşuruz sonra seni seviyorum.''
''Bende seni.''dedikten sonra telefonu kapatıp kampüsün çıkışına doğru ilerlerken gözüme bir poster takıldı bu resim yarışmasının posteriydi katılım şartlarını ve son katılım tarihini öğrendikten sonra unutmamak için posterin fotoğrafını çektim.Ve malzemelerimi almak için kırtasiyeye gitmeye karar verdim.Kampüsten çıkıp taksiyi çağırdım.Taksiyi beklerken biri omzuma dokundu arkamı dönüp Can'ı görünce istemsizce canım sıkıldı özünde iyi çocuktu aslında ama çok samimiydi.''Vaaay kardeşim sen buralara uğrarmıydın?''dedi al işte samimiyetsiz gerzek.''Uğramaya başladım işte Can.''sevimsiz bir gülümsemeyle bana bakarken taksim geldi.''Görüşürüz Can taksim geldi''dedim ve birşey söylemesine fırsat bırakmadan taksiye bindim.Taksiciye gideceğim yeri söyledim ve camdan dışarı bakmaya başladım.Gördüğüm herkesin farklı farklı yaraları ve farklı farklı hikayeleri vardı.Bazılarının maskeleri vardı.Bazılarının duvarları vardı insanlara karşı.Bazıları ise sahteydi.Sahte insanlar aynı sahte kentler gibi.Sahte kentler içinde sahte insanlar bulunduğu için hiçbir zaman gerçek kentler olamayacaktı.Kırtasiyenin önüne gelince taksiciye parasını verip taksiden indim.Kırtasiyede çok oyalanmak istemediğim resim malzemelerinin olduğu bölüme gittim.Bu kırtasiyeye sürekli geldiğim için herşeyin yerini biliyordum.Derin bir nefes aldım resim malzemesi almak benim için hiç bir zaman kolay olmamıştı.Önce resim defterlerine baktım sonunda kendime uygun olanı bulduğumda sırıttım.Çünkü benim için resim malzemesi seçmenin en zor kısmı hep defter bulmak olmuştu.Defter seçmenin zor olması kağıdın dokusuyla kalınlığıyla her ne kadar alakalı olsada ben bir resim defteri alırken en çok içindeki kağıda hissettiklerimi döktükten sonra o kağıt hissettiklerimi ne kadar gösterdiğine bakıyordum ve eğer kağıt kötüyse aynı resmi defalarca çizmek zorunda kalıyordum.Bu yüzden benim için defter çok önemliydi.Defteri seçtikten sonra karakalemleri ve mürekkepli kalemleri seçip arayışıma son verdim.Kasaya gidip aldıklarımın parasını öderken telefon çaldı.Egehan arıyordu meşgule alıp telefonu cebime koydum. Poşetlerimi alıp dışarı çıktığımda ılık rüzgar yüzü okşadı eve yürüyerek gitmeye karar verip kulaklıklarımı taktım eve giderken dinlediğim şarkı zihnimin köşesine süpürdüğüm anıları gün yüzüne çıkardı.Bu şarkı kelebeğim ve benim en sevdiğimiz şarkıydı.Kafamı sürekli başka şeylerle oyalamam onun yokluğunu hissetmediğim anlamına gelmezdi.Sadece artık ilk zamanlardaki kadar canım yanmıyordu.Bu duygu karmaşası bir yanardağın patlamasına benziyordu.Kelebeğimin öldüğü ilk an her yer lavlarla kaplıydı.Ama zaman geçtikçe lavlar soğumuştu.Ve lavlar yavaş yavaş yerini küllere bırakmıştı.Ama yanardağın soğuması yanardağın patladığı gerçeğini değiştirmiyordu o lavların izleri geçmişte kalıyordu ve kelebeğim gittikten sonraki patlamanın külleşmiş lavları hala kalbimin içinde biryerlerdeydi ve lavların külleşmesi acımı geçirmeyecekti.Sonunda eve gelebilmiştim.Anahtarımı çıkarıp kapıyı açtım hızlıca odama girip poşetleri bıraktım ve üzerimi değiştirdim ders çalışmam gerekiyordu ama acıkmıştım odamdan çıkıp mutfağa gittiğimde gördüğüm manzara karşısında gözlerim yaşardı ikizler yemek yapıyordu.''Hayırdır yemek yapmalar falan.''dediğimde Egehan sırıttı ve ''evlenince yapacağım yemeklerin alıştırmasını yapıyorum''dedi.Kahkaha atıp dolaptan bir elma çıkarıp yıkadım ve yemeye başladım ve Egemen'e hayırdır bakışı attım.''Yok birşey ya gereksizin aklına gereksiz anıları geldi beni tehdit edip yemek yaptırıyor''deyince.Kaşlarımı çatıp Egemenin neyden bahsettiğini hatırlamaya çalışırken köşeli jeton düşmüştü.Lisede Egehan'ın sevdiği kız'yemek yapan erkeklerden hoşlanıyorum' demişti bir derste sonra Egehan gereksizi halasından yemek yapmayı öğrenip.Yemek yapmaya başlamıştı sonra kız tabi buna bakmayınca Egehan ben o kadar yemeği yapmayı boşunamı öğrendim deyip bize bir gece yemek hazırlamıştı.Ve o gece hepimiz hastanelik olmuştuk.O günden sonra Egehan'a yemek yapmayı yasaklamıştık.''Egehan sana yemek yapmayı yasaklamamışmıydık biz?''
''Siz bana yemek yapmayı yasakladığınız için bende ikizimle birlikte yemek yapıyorum.'' dedi ve bana dönüp ''neredeydin seni aradım niye açmadın ya ölüyor olsaydım ve sen telefonu açmadığın için ölseydim ne yapacaktın ha bu vicdan azabıyla nasıl yaşayacaktın?''deyince omuzlarımı silkip ''resim malzemesi aldım uzatma gereksiz gereksiz konuşma''deyip biten elmamı çöpe attım.''Ares ne biçim sayısalcısın sen ya benim bildiğim sayısalcılar düz çizgi bile çizemez'' deyince kendi kendime hadi Ares vurda gol olsun deyip Egehan'a döndüm ve ''benim bildiğim erkeklerde bir kız tarafından reddedildikten sonra erkek gibi davranır.'' dedim vurdum gol oldu be.''Ulan Ares varya şu yemeği yapmıyor olsaydım ben sana nasıl erkek gibi davranılır gösterirdim.''dedi ve yemeğe döndü.''Yemek bitince haber verin.''dedim ve odama gittim.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Evet arkadaşlar yine ben nabersiniz ben öyle işte her neyse eğer bölümü beğendiyseniz vote lerseniz sevinirim eğer beğenmediyseniz söylerseniz sevinirim sizi seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Savaşın Tonları
Novela JuvenilHani canın yanar ya dünya üzerine yığılır.Yaşamak için bir amaç ararsın ama aslında o amacın tamda ortasındasındır.O amacın ortasındayım kelebeğim.Sana verdiğim sözleri tutmak için yaşıyorum.Ama verdiğim bir sözün yükü çok ağır kelebeğim.Ben aşktan...