Bölüm 1.

15 3 2
                                    

Babamın bu işe başladığından bu yana hergün işe erken saatte gitme zorunluluğu yaşamaya başlamıştı. Sabah erkenden evden çıkıyordu ve gün ağırmadan öncede eve gelmiyordu. İşin yoğunluğundan olacak ki bize vakit bile ayıracak zamanı yoktu. Hafta sonları bir şeyler yapmayı planlasak babamın diğer günlerde iş yoğunluğundan dolayı yorgunluğunu atabilmek için evde gün boyu yatıyordu. Ama Tuananın ısrarlarına dayanamayıp bazı hafta sonlarını bizimle geçiriyordu.
Bu hafta sonunu da birlikte piknik yaparak planlamışız. Babam yine erken saatte hazırlanarak işe geç kalmamak için telaşlı bir şekilde kahvaltısını yapıyordu. Tuana babama yarınki pikniğe gideceğimizi sorunca evet cevabını almamız ikimizide sevindirmişti.
Babam alelacele evden çıkarak işe gitti. Ben ve Tuana anneme yardım ederek bulaşıkları taplayıp odamıza gittik. Kardeşime olan bağlılığım çok büyüktü. Aynı şekilde oda bana bağlıydı. Ama ben yinede bir kardeş daha istiyordum. Her ne kadar ben ve Tuana ikinci bir kardeş istesek te annem buna yanaşmıyordu. Annem öğlene doğru Ayşe teyzelere gitmeyi kararlaştırmıştı. Ben ve Tuana bunu istiyorduk. Çünkü okulumuzun açılmasına az bir zaman dilimi kalmıştı. Onun için de tatilin geri kalanını değerlendirmeye çalışıyorduk. Uzun süredir evde kalarak sürekli oyun sidilerine odaklanmamız canımızı sıkıyordu. Ayşe
Teyze nin evine gelince biraz daha tertipli bir şekilde davranmaya çalışıyorduk. Çok titiz biriydi. Özellikle evin düzenine kendisinden başkası karışmıyordu. Hizmetiçisi olmasına rağmen evin tüm eşyalarını kendisi temizliyordu. Camın kenarındaki sehpanın üstündeki muhabbet kuşunu çok seviyordum. Oraya her gittiğimizde onunla konuşurdum. Beni çok iyi anlıyordu.
Dikkatimi çeken evin diğer tarafı ise düzenli bir şekilde döşenmiş olmasıydı. Her eşyanın yerine göre yerleştirilmesi beni Ayşe Teyzeye hayran bırakıyordu.
Yine bize her zaman ki gibi kahvesinden ikram ederek eski sohpetleriyle beni ve kardeşim Tuanayı güldürüyordu. Bize olan sevgisi bizimde ona bağlılığımızı güçlendiriyordu. Bu şehre taşınmamızın ikinci ayıydı ve kimseyi doğru düzgün tanımıyorduk. Bunun için Ayşe Teyze nin yalnız başına yaşaması bizi kendisine çekiyordu. Bize  olan sevgisi bunu dahada artırmıştı. Saat öğleden sonra dördü gösteriyordu. Annem Ayşe Teyze ye bizim artık kalkmamız gerektiğini söyleyince kalkıp eve doğru yola koyulduk. Ayşe Teyzeyle evimizin arasında kısa mesafe olduğu için yarım saatte eve vardık. Annem mutfağa geçince ben ve Tuana odamıza geçip oyun oynamaya başladık. Az sonra annem İlayda diye seslenince mutfağa geçtim ve anneme yardım etmeye başladım. Çok zaman geçmeden telefonun çaldığını duyunca salona gelip ve telefonu açtım. Arayanı tanımadığım için annemi çağırdım. Annem telefonla konuşurken ağlamaya başladı ve telefonu elinden düşürüp olduğu yerde yıkılıp kaldı.
Ne olduğundan habersiz annemi çekiştirerek öğrenmeye çalışıyordum. Annem bize bir şey demeden hemen Tuanayı al ve gidiyoruz deyince odaya fırladım. Tuananın kolundan tuttuğum gibi salona getirdim. Üçümüz dışarı çıkıp hemen yola koyulduk. Annem hiçbir şey demeden ağlıyordu. Ben ne olduğunu öğrenmeye çalıştıysamda annem bize bişey demedi.
Yarım saat yolculuğumuzun ardından araba yavaşlamaya başladı ve uzaktan kazanın olduğu belli oluyordu. Ben neler olduğunu anlamıştım. Ama Tuana bunu tahmin edecek kadar büyük değildi. Henüz on yaşına yeni basmıştı.
Arabadan çıkıp hemen kazanın olduğu yere koştuk bende gözyaşlarımı tutamadım ve ağlamaya başladım. Kaza yerine vardığımızda babamın cansız bedeni yerde yatıyordu. Beni yıkmıştı. Babama sarılarak haykırmaya başladım. Tuana korkmuş olacaktı ki oda ağlıyordu.
Tuana ya sarılarak artık babamız olmayacak. Bizi hafta sonu pikniğe götürecek kimsemiz yok artık.
Anneme baktığımda bayılmış bir şekilde gördüm. Gidip anneme sarılarak onu uyandırmaya çalıştım.
Ama nafile ne ettiysem de annemi uyandıramadım. Annemi hastahaneye kaldırdılar. Bende kardeşimi alarak ambulansa bindim. Babamın yerde yatan cansız bedenini terkedip annemin başında hastahaneye gittik. Arkamızdan babamıda morga getirmek için hatahaneye getirdiler. Bu şehrin karanlık sokaklarında bizi aydınlatan sadece babamız vardı ama o da artık yoktu. Aramızdan ebediyen ayrılmıştı. Bu karanlık ve vahşi şehirde biz annemle yapayalnız kalmıştık.
Annem kendine geldikten sonra babamı defnetmek için mezarlığa doğru yola koyulduk. Ayakta duracak halim kalmamıştı. Bu koskoca dünyada tüm kapılar üzerime kapanmıştı. Tuana mahsum bir melek gibi bize bakarak ağlıyordu. Artık o da anlamıştı ki bu yolculuk babamın son yolculuğu olacaktı. Artık sabah erkenden kalkıpta babamızı uğurlayamayacaktık. Çünkü babamız artık aramızda olmayacaktı. Babamızı defn ettikten sonra eve geldik. Evimiz o kadar kalabalıktı ki adeta yere toprağı atsan yere düşmeyecekti. Ama ne kötü ki bu kadar insanın toplanması babamın son yolculuğuna uğurlaması için toplanmıştı.
Babamın fevat etmesinin ikinci haftasını bitirmiş oluyoruz. Yokluğu çok belli ediyor. Annem babamın yokluğuna hiç dayanamıyor. Tuana da annem gibi dayanamıyor. Ben ikisini teselli etmeye her ne kadar çalışsamda buna fazla gücüm yetmiyor. Annem işten izin almasına rağmen işe tekrar başladı. İşe gittiği sırada birazda olsa babamın yokluğunu unutuyordu.
Babamın yokluğunda bize ençok teselli veren Ayşe Teyzeydi. Annem her ağlamaya başladığında Ayşe Teyzeyi arayıp evimize gelmesini diliyordum. Ayşe Teyze bize geldiğinde anneme dağ yerinden kalkıpta gelmiş gibi annem Ayşe Teyzeye sarılarak az da olsa kendini teselli ediyordu. Ben de annem kadar Ayşe Teyze nin yanına giderek kendimi avutuyordum.
Yarın babamın mezarını ziyarete gideceğiz. Babam iki ayını doldurmuştu. Tuana artık daha çok iyi anlıyorki babamız artık aramızda olmayacak.
Annemin işi gereği şehir dışına çıkmamız gerekiyor. Yedi ay boyunca şehir dışında kalmamız gerekiyor. Yedi ay boyunca babamı ziyarete gelemiyeceğiz. Babamla vedalaştıktan sonra eve doğru gittik. Hazırlıkları yarına kadar bitirmemiz gerekiyorduk. Sabah erkenden yola koyulacağız.

Giriş...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin