-Giriş-
‘’Jackson ailesinin dokuz çocuğunun yedincisi olarak dünyaya gelen Michael Jackson, babasının kurduğu Jackson 5 grubunda 1964 yılında henüz 6 yaşındayken müzik yaşamına atılmıştır. Daha sonra Off the Wall…’’ Ofladım,bugün yaptığım onlarca kez gibi.Her an düşüp bayılacakmış gibi bir ses tonuna sahip olan rehberi dinlemekten vazgeçmeye karar verdim.En nefret ettiğim özelliklerimden biri sinirlenince ağlamamdı.Sıkıcı akrabalar sayesinde yıllarca hayalini kurduğum bir tatilin kabusa dönmesi de sinirlenmem için yeterli bir sebepti. Gözlerime dolan yaşların yanaklarımdan süzülmesini engellemek amacıyla gözlerimi sımsıkı kapattım.Buradan gitmek istiyordum,tatilimin bir an önce bitmesini istiyordum.Eğer çevrem;zeki,benim gibi başarılı akrabaları sayesinde bu gruba torpille girmemiş ve duruşlarıyla biz harikayız,burada olmayı seviyoruz mesajı veren bir grupla çevrili olmasaydı tepinerek ağlayabilir;aileme, arkadaşlarımla gitmeme izin vermeyip beni örnek alınacak akrabalarımın yanına gönderdiği için beni duymacak kadar uzakta olmalarına rağmen bağırıp çağırabilirdim.Ama şu anda rezil olmak istemiyordum,özellikle de geriye kalan zamanımı çevremdekilerle geçireceğimi varsayarak.Bu yüzden böyle durumlarda yaptığımı yaptım:derin bir nefes aldım ve hayal kurmaya başladım.Sanırım arkadaşlarımla buraya gelmek çok eğlenceli olabilirdi.İstemsizce gülümsedim.
‘‘ Hey iyi misin? ’’ yanımdakinin bana seslendiğini farketmemle irkildim.Kendi kendine önce oflayıp puflayan,sonra da sırıtan bir kız.Harika,bir deli gibi davranıyordum.Bakışlarımı rehbere çevirdim ve onu dinlemeye başlarken cevap verdim :
‘‘Evet,iyiyim ben.’’Omuzlarımı dikleştirdim.Belki de ben de her şey harikaymış gibi davranmalıydım.Çünkü burada,onların arasında mızmız bir kız gibi göründüğüme emindim ve böyle görünmek falan istemiyordum özellikle de gerçek hayatta o tarz kızlarla dalga geçtiğimi düşünürsek.
''Dört çocuk babası olan Michael Jackson, 24 Haziran 2009 günü Los Angeles'taki evinde geçirdiği rahatsızlık sonucu koma hâlinde hastaneye kaldırılmış fakat kurtarılamamıştır.Ve şimdi 10 dk serbest fotoğraf çekilme zamanı.10 dk sonra çıkış tabelasının orada buluşacağız.'' Hafifçe kaşlarımı çattım.Herkes dağılmaya başlamıştı bile.Ne yani torpille bu gruba alınanın ben olmasına rağmen hatayı bir tek ben mi farketmiştim? Sadece çevremdekilerin duyabileceği bir sesle :
‘‘Dört ve 24 değil...’’ cümlemi tamamlamak için kelimeler ağzımdan dökülmeden arkamdan gelen bir ses cümlemi tamamladı :
‘‘3 ve 25 ’’ İrkildim.Bu ses…çok tanıdık gelmişti.Büyük ihtimalle yine çok abartıyor ve tatille birlikte oluşan delilik belirtilerimden birini gösteriyordum, önceden grupta duyduğum birisi olmalıydı.Yine de cümlemi tamamlayanın kim olduğunu görmek için arkamı dönmekten kendimi alamadım.Ve bu girişimim birisine çarpmamla sonuçlandı.‘‘Hey dikkat etsene!’’ Çarptığım kişiye doğru düzgün bakmadan özür diledim ve dağılan grubumun içinde tanıdık sesin sahibini aradım.Ancak hayır,onu kaybetmiştim.Ofladım,yine.Sırt çantamı açarak fotoğraf makinemi çıkardım ve gitmek istediğim heykelin oraya doğru yol alırken çevremdeki heykellerin fotoğraflarını çekmeye başladım.Sonunda istediğim yere vardığımda fotoğraf makinemi kaldırdım ve Justin Bieber’ın fotoğrafını çekerken sırıttım :
‘‘Gülümse Kidrauhl’’ Flaş patladı ve ben çektiğim resme bakarken kendi kendime konuşmaya başladım (evet,bir delilik belirtisi daha.Tamam.) : ‘‘Seni bu halinle gerçekten gören ve tanışanlar vardı değil mi?Çok şanslılar.’’ Tekrar heykele döndüm : ‘‘Sanki şimdiki halinle her gün sohbet ediyormuşuz gibi konuşuyorum’’ İç çektim. ‘‘Biliyor musun?Nasıl bir Belieber’ım bilmiyorum ama seninle karşılaşabileceğime hiçbir zaman inanmıyorum.Çünkü şansa da inanmıyorum.Kendi fırsatlarını kendin yaratırsın.Ben de onu başaramıyorum.Sanırım senden hiçbir şey öğrenememişim.Şimdi de heykellerle konuşuyorum evet.’’Arkamdakinin öksürmesiyle irkildim.Orada olduğunu farketmemiştim.Kızararak başımı öne eğdim.Evet tamam biraz önce bir heykelle sanki anlayabilecekmiş gibi bir de ingilizce olarak konuşmuştum.Arkamdaki rahatsız olmakta haklıydı tabiki,buradakiler ingilizce biliyordu derdim neydi benim?Bu tatil bana yaramamıştı.Cidden.
Arkamdakinin kim olduğunu anlamak için yavaşça kafamı arkaya çevirirken gözüm kalabalığın da odaklandığını farkettiğim giriş yönüne takıldı.3-4 tane takım elbiseli adamın konuştuğunu farkettim.3 tanesi iri yarı denebilecek cinstendi diğerini ise daha önce görmüştüm : müzenin girişinde bu grubu ağırlamaktan onur duyduğuyla ilgili bir şeyler söyleyen müdür olduğunu tahmin ettiğim kişiydi.Birden, ben kapıda olanlarla oyalanırken çoktan gittiğini tahmin ettiğim kişi konuştu.
‘‘Michael Jackson’ı seviyorsun galiba?’’ Bu oydu.Yine o ses.
''O kısmı biraz geçmemiş miydik?'' Bunu söylerken ona doğru döndüm ancak arkası dönüktü.Kapının oradaki kalabalıkla ilgilenmiyor gibiydi.Söylediklerim üzerine hafifçe güldü.Kaşlarımı çattım.Ona doğru bir adım attım.
‘‘Tanışıyor muyuz?’’Sesim beklediğimden daha kısık çıkmıştı.Neden.Bu.Kadar.Tanıdık.Geliyordu?
‘‘Öyle bir izlenim mi veriyorum?’’ İzlenim?Saçlarını bile göremiyordum ki ceketi sayesinde.Ancak pek de grubun diğer üyelerine benzemiyordu, şu Harward gibi üniversite öğrencilerinden oluşan ''özel grubumuzdan'' bahsediyorum.Ayrıca sanki bilinçli olarak gizlenmeye çalışmış gibiydi. Ya da şimdi de paranoyaklaşıyordum.
‘‘Aslında.’’ Dedim. ‘‘Yüzünü göremiyorum,arkan falan dönük bilirsin.Ama sesin..’’
‘‘Bence’’ dedi. ‘‘Herkes şansa inanmalıdır,inanmazsan başaramazsın.’’ Az önce söylediklerim..Bu sanırım onlarla ilgiydi.Harika.Yeni imajım deli kızdan o da haberdardı.
‘‘Ben…’’Bana dönmeden yürümeye başladı ve konuşmasına devam etti.Benimkini bölerek.
‘‘Sanırım beni bu kadar iyi tanıyorsan çıkışta da bana ait bir şeyler bulabilirsin.Şansını yaratabileceğine inanıyorum ben.’’ Kaşlarımı çattım.Ne demeye çalışıyordu bu?Kim olduğunu bilmiyordum ki? Ağzım bir karış açılmış ne olduğunu anlamaya çalışıp bir yandan bakışlarımla onu takip ederken yanından geçtiği insanların yüzündeki değişikliği farkettim. İnsanlar neden şaşırıyordu?Tüm hücrelerim gerçeklik ihtimalini reddetse de beynim parçaları yerlerine koyuyordu.Bu giyiniş tarzını tanıyordum.O ve beynimin haklı olması dahilinde onun korumaları, çıkışa yönelirken gerçekleri inkar ettim.Ve sonra beynim haklı çıktı.Kapıdan çıkarken kafasını benim olduğum tarafa saniyelik olarak çevirdi.
Evet bu da WeLovesChocolate'de paylaşılan bir hikayeydi.Zaten daha yeni paylaşılmıştı o yüzden umarım eski okuyucularıma da kavuşarak birçok kişiye erişebilir.Umarım beğenirsiniz.Sizleri seviyorum ! xx
NOT : Madame Tussauds Müzesi Los Angeles'ta var evet.Asıl İngiltere'de ama Amsterdam, Hong Kong, New York City, Los Angeles, Hollywood,Berlin ve Şangay'da şubeleri var.
DİPNOT : Yorumlarınızı belirtin lütfen düşünceleriniz benim için önemli. :)
Yerin yedi kat altına not petrol buldum esprisini yapmayacağım,hayır. -_-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dear Luck,I Need You
Fanfic''Ben şansa inanmam.Bence insan kendi şansını kendisi yaratır.Ben de onun hiçbir zaman tam olarak beceremem.Evet genellikle bunu içimden hep tekrarlarım.Baştan inancımı yitirip kendimi kaybetmiş olarak görmeyi neden seçtiğimi bilmiyorum.Sanırım kişi...