2. BÖLÜM

70 10 0
                                    

Uyandığımda mutluydum. Uzun bir aradan sonra ilk defa mutlu bir şekilde uyanıyordum. O güzel ve sıcak yatağımdan kalktım, üstümü giyinip çıktım. Okula doğru yürürken yanımdan motorlu biri geçti. Çok ilerlemeden duraksadı, geri geri geldi ve yanımda durarak; "Sen Ada'ydın değil mi? Hadi atla birlikte gidelim. "dedi. Boş gözlerle o çocuğa bakıyordum. Kim olduğunu bilmiyordum. Güldü kaskını çıkardı ve saçlarını eliyle dağıttı. Bu Rüzgârdı, yaptığı el hareketiyle bir an gözüme çok tatlı gelmişti. "Yok teşekkür ederim okul zaten yakın. " dedim. "Iyi sen bilirsin.. " dedi. Kaskını taktı ve gitti. Arkasından baka kaldım. Hiç ısrar etmemişti. Çok şaşırmıştım, tahminlerim doğruymuş diye düşündüm , şımarık öküzün teki, insan kibarlık olsun diye bir kere daha sormaz mı yaa,  zaten hiç gözüm tutmamıştı. Dün konuşurken kötü  düşüncelerimden vazgeçmek üzereydim ki az önce yaptığı hareket ile kanadı kırılmış kuş misali düştü gözümden. Birkaç dakika sonra okula ulaşmıştım. Sınıfa girdim. Rüzgar köşede oturmuş yine birileriyle konuşuyordu. Sınıfa girmemle bana yan bir bakış attı,  bende gözlerimi devirerek karşılık verdim ve kızların yanına gittim. Ders zili çaldıktan 15 dakika falan sonra nöbetçi öğrenci geldi ve okul çıkışı konferans salonunda toplanacağımızı belirtti. Bu hiç hoşuma gitmemişti çünkü müdür saatlerce boş boş konuşuyordu. Çıkış zili çalınca kızlarla kantinden birşeyler alarak konferans salonuna gittik. Salon yavaş yavaş doluyordu. Can, Emre ve Rüzgâr içeri girdi. Deniz "EMRE YANIMIZA GELINN"diye bağırdı  heyecanla, Cansu Emre'ye çılgınlar gibi aşktı ama bunu söylememize izin vermiyordu. Bize selam verip yanımıza oturdular. Bir ara Rüzgar'ın bana baktığını fark ettim. Neden baktığına anlam verememiştim. Ben bakınca da hemen önüne döndü. Müdür mezuniyet balosu hazırlamaya karar verdiklerini söyledi. Bunun için telefonlarımıza mesaj atacaklarmış. Oradan çıktıktan sonra Can bir yerlere gitmeyi teklif etti. Kızlarla evet şeklinde başımızı salladık. Hep birlikte arabaya binip bir lokantaya gittik. Her şey çok güzel gidiyordu.  Birkaç dakika sonra da Rüzgâr geldi. "Selam millet"dedi düşünceli gözüküyordu. Can "Selam Rüzgârcım hoşgeldin " sparişleri verdik ona tavırlıydım. Yemeklerimizi bitirip,  tatlı ve içeceklerimizi istedik. Sohbet ediyorduk. Neredeyse Rüzgâr geldiğinden beri hiç konuşmamıştım. Rüzgâr bunu fark etmiş olmalı ki "Sen hiç konuşmuyorsun Ada biraz kendinden bahset sen de tanıyayım. " dedi. "Ah canım çok mu merak ettin" dedim tavrımı koyarak "Tamam şöyle ben kendimi övmeyi hiç sevmem güzeller güzeli kendini çok seven, yardım sever, iyi kalpli biriyim ama  damarına basılınca bir canavardan bile kötü olurum. " dedim. Bu tavrım karşısında herkes şaşkındı Deniz Rüzgâr'a dönerek alt dudağını dişiyle ısırarak "Yandın Rüzgârcım sen! " dedi. Can büyük bir kahkaha attı. Rüzgâr benim söylediklerim ve  hareketlerim karşısında sadece gülüyordu. Tatlılarımızı ve içeceklerimizi bitirdikten sonra kalktık. Çıkışta Cansu'nun kuzeni gelecekti. Bu gece Cansu gilde kalacakmış. Çıkışta o geldi herkes arabalara bindi. Araba Can'ındı. Deniz öne bindi. Cansu, kuzeni ve Emre arkaya bindi evet bana yer kalmamıştı. "Ada sen Rüzgâr'la gitsen olur mu? " dedi mahçup olmuş bir şekilde. "Mecbur muyum? " diye  sordum isteksizce "Bi bakıma, evet"dedi Can gülümseyerek. "Tamam peki ama sadece bir kereliğine" dedim. "Hadi gel! " dedi Rüzgâr "bunu sadece mecbur olduğum için yapıyorum yoksa gelmem merak etme " dedim tavrımı koyarak"Çok konuşmada hızlı ol"dedi Rüzgâr. Bana çok konuşma demişti. Bunu nasıl diyebiliyordu. Bu yüzü kimden buluyordu. "Bana bak sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşuyorsun "dedim sinirlenmiştim. Benimle böyle konuşmaya hakkı yoktu. "Bak kızım ben de pek memnun degilim bu durumdan seni zorla götüren yok istemiyorsan gelme! " dedi"Yok ya gelmiyorum yürü git""Yürümeyecem motorum var." dedi ve alay eder gibi gülerek gitti. Bu durum beni delirtmişti. Oracıkta tek başıma kalmıştım. İlerlemeye başladım. Hava çok soğuktu. Keskin rüzgâr yüzüme tokat  atar gibi çarpıyordu. Ceketimin şapkasını başıma taktım, fermuarı çektim ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Çok yorgundum üstelik evim buraya oldukça uzaktı. Olduğum yerde kaldırıma oturdum. Can'ı aramak için telefonumu çantamdan çıkardım. Lanet olası şeyin şarjı bitmişti. Korkuyordum, her yer zifiri karanlıktı. Ağlamak istiyordum ama yenilmemeliydim. Etrafıma bakındım arabalar bile yoktu, saat çok geçti bu saatte kimse olmazdı zaten çarşıda bir lokantaya gitmek varken neden buraya gelmiştik ki... Arkamdan gelen ğırıltı sesiyle irkildim. Arkamı yavaşça döndüm. Boyum kadar ayı ya benzeyen bir köpek dişlerini göstererek üzerime geliyordu. Işte o zaman elim kolum bağlandı ne yapacağımı bilmiyordum. Sonum gelmişti. Oracıkta ölecektim ve kimsenin ruhu bile duymayacatı. Ağlamaya ve bağırmaya başladım,ne kadar bağırsamda yararı yoktu biliyorum. Köpek biraz daha yaklaştıkça ağzındaki köpükleri  fark ettim. O an anladım ki taş bile fayda vermeyecekti. Konlumla yüzümü sper ettim ve bir acı hissettim. Köpek kolumu ısırmıştı. Acıyla bayılmış olmalıyım sonrasına dair hiç birşey hatırlamıyorum...
Arkadaşlar takip edip oy verirseniz sevinirim. 😘😙

KAÇIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin