1.1

158 2 3
                                    

Louther, yağmurlu bir gecede ceketini giyer, kapşonu kafasına geçirir ve doğup büyüdüğü köşkün yolunu tutar. Sonunda gelirler. Köşke bir bakar ve yavaş adımlarla içeri girer. İçeride hafiften bir müzik açılır. Bu müzik kutusudur. Louther bu oyuncak kutuyu aramaya başlar. Kapkaranlık bir köşkte tek başınadır, fakat hiç korkmuyordur. Sonunda kutuyu bulur, içini açar ama içinde garip bir şeyler vardır. Ayıcıkta piskopat gibi gülüş ve kanlar vardır. Adam kutuyu alır ve hızlıca sokağa çıkar. Köşke son bir kez bakar, şimşek çakar ve ağlama sesleri gelir. Louther hafifçe güler ve şuan ki yaşadığı evin yolunu tutar. Gece saat 4.00 ve dışarıdan gök gürültüsü sesleri, korkunç gülüşme sesleri ve bebek ağlama sesleri gelir. Anlar ki çocuk kaçırma zamanı gelmiştir. Boyu kadar olan bavul çantasını alır, taksi durdurur ve yola bakar. Kulakları çok iyi duyan Louther, ağlama sesi duyar, taksiyi durdurur, parasını öder ve iner. Pencereden tırmanan Louther 4-5 yaşlarında bir çocuğu bavulun içine sokar ve başka evlere gider. 3 tane çocuk kaçırıp evine döner ve işkence odasına götürür her yerini bağlar çocukların (ağızları hariç). Çocuk 1 :

_Ben çok korkuyorum amca bize bir şey yapmayacaksın öyle değil mi?

_Hayır sadece küçük bir oyun oynayacağız. Ben sizi öldürecek gibi yapacağım sizde canınız acıyormuş gibi tamam mı?

Diyen Louther, büyük bir pense alıp bir çocuğun önüne eğilir ve aniden çocuğun dişlerini sökmeye başlar. Çocuk çığlık çığlığa bağrınır ve sonunda ölür. Louther ise hafiften sırıtır. Tüm çocukların dişlerini söken Louther, en sonunda dişleri birbirine ip ile bağlar ve duvardaki çiviye asar. Daha sonra ise rahatça uyur. Bu arada cesetleri ise içeride ki bomboş odaya kapatır.

*Louther'ın ağzından...

Sabah olmuştu. Yine korkunç bir gün beni bekliyor. Hemen kapşonlu tişörtümü giyip, birde kot pantolonumu geçirip sokağa çıktım. Ve bir kadının acı çığlıklarını duydum. Hemen koşarak oraya gittim ve kadının yürüyecek hali olmadığını görünce beline destek olarak yürümesini sağladım ve oturttum. Bunu ben yapmıştım. Acayip kötü bir şekilde iyi bir adamdım.

_ Hanımefendi, iyi misiniz? Diyerek önüne oturdum.

_Çocuğumu, çocuğumu kaçırdılar. Kim olduğu bilinmiyor, dedi hıçkıra hıçkıra ağlarken İçindeki acıyı ağlamasını bırak her şeyinden anlıyordum. Bakışlarım donuktu, boştu.

_Şey ben ne diyeceğimi bilemiyorum. Eminim en yakın zamanda bulunur çocuğunuz. İyi şanslar. Tanrı daima yanınızda olsun,'' dedim ve hızlı adımlarla uzaklaşmaya çalıştım.

_Şey pardon, bana yardımcı olabilir misiniz. Polis nerede bilemiyorum. Yeniyim, dedi adını bilmediğim kadın. Ne yani kendimi kendim mi teslim edecektim polislere? Sanmam.

_Üzgünüm fakat benimde oğlum hastane de. Yetişmem gerek, dedim ve koşarak uzaklaştım. Gördüğüm gibi gözlerimin büyümesi bir oldu. Kapı önünde bir çocuk elleriyle yüzünü kapatıp ağlıyordu. Yanına gidip oturdum.

_Neyin var,'' dedim soğuk sesimle.

_Beni kaçırdılar ama kurtuldum. Ama annemi bulamıyorum, dedi hıçkıra hıçkıra ağlarken.

_Anneni çok mu seviyordun? Dedim yine aynı ses tonuyla. Dişleri çok güzeldi. İnci gibiydi adeta.

_Hemde çook, dedi ''o'' ları uzatarak. Çocuğu kolundan tuttuğum gibi çeri götürdüm. Canının yandığını farkedince çocuğu koltuğa oturttum.

_Açsındır sen, dedim. ''Ne yemek istersin,'' diyerek de bitirdim cümlemi.

_Şey sadece su yeterli, dedi çocuk.

_Adın ne bakayım senin? Diye sordum.

_Arda, diyerek cevap verdi.

_Arda, açsındır dedim. Ne yemek istemediğini söylemezsen brokoli yaparım,'' dedim.

_Pekala, makarna,'' dedi çekinerek Arda.

_Birde evimde çekinen çocukların dişerlini söküyorum, dedim korkutucu ses tonumla. Çocuk gerildi.

_Ha ha. Şakaydı rahatla biraz, dedim gülerek. Hemen yemeği yapıp yanında da suyu götürüp çocuğun yemesini bekledim. Çocuk iyi birine benziyordu. Ben dalmış, düşünüyorken çocuk ellerini koluma koydu.

_Ben artık gideyim. Fazla yük olmadan size de. Hem geç olmadan yatıcak biryerde bulmam gerek, dedi çekinerek.

_Bir daha yük lafını duymayacağım. Burda kalıcaksın tabii kide. Uzun bir süre, dedim samimi bir şekilde.

_Peki. Benim babam geçen sene öldü. Ve aynı sizin gibiydi. Hala suratı gözlerimin önünde canlanıyor. Size de kızmazsanız baba diyebilir miyim. Size bakınca tıpkı babamı görüyor gibi oluyorum. Sadece eksik olan bir şey 'baba' kelimesi, dedi Arda ağlayarak. Üzüldüm ve şaşırdım. Baba mı? Ben bu çocuğu öldürmek isterken bana baba mı diyecekti? Ona yapmak istediğim şeyler onun aklının ucundan dahi geçmiyordur belkide. Bana umut dolu gözlerle bakıyordu. Gülümsedim. Bunu gören Arda da gülümsedi.

_Tabii kide bana baba diyebilirsin, dedim Arda'yı kucağıma alarak. ''Ama şimdi uyku vakti. Sana sütünü getiricem. O sırada sen de odana git. Koridorun solundaki son oda. Hadi bakalım,'' dedim şevkatle.

_Peki babacım,'' dedi Arda sarılarak. Ve hemen koşa koşa gitti odasına. Ama hayır. Bu küçüğe zarar vermiyecektim. Onu koruyup, kollayacaktım. Peki ya diğer çocukları?

* Yazarın ağzından...

Acaba bu küçük, bu adamın çocuklara olan bakış açısını değiştirecek mi, değiştirmeyecek mi?

*****YORUMLARINIZI BEKLİYORUM*****

Çocuk KoleksiyoncusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin