Okulun kapandığı ilk gündü. Bizde Antalya'ya tatile gidecektik daha doğrusu Kemer Side falan yani Antalyanın merkezini pek sevmezdik.
Dünden hazırladığım bavullarıma son bir kez göz attıktan sonra hepsini tutup sürmeye başladım odamın dışına çıkardıktan sonra son bir kez odama baktım "3 Ay Sonra görüşürüz." dedim gülümseyerek. Odamın heryeri duvar kağıdı ile kaplıydı mavi bulutların olduğu duvar kağıdı maviye aşıktım ben mavi benim için huzurdu mavi herşeydi. Aşağıdan gelen korna sesi ile beni beklediklerini anladım ve odamın kapısını kapatıp aşağı indim. Boran ve Abim yerlerini kapmışlardı bile.
"Tatlım çantalarını bagaja bırak." dedi babam gülümseyerek.
"Peki." diyerek bavullarımı bagaja koydum. Annem de bagajı düzenledikten sonra babamla kapağı kapatıp arabada yerlerini aldılar. Arabamız büyük olduğu için şanslıydım Boran ve abimle sıkışıp kavga etmek zorunda kalmıyorduk.
Uzun yolculuk sonucunda tatil köyüne varabilmiştik. Burası harika bir yerdi bildiğiniz köy temalı bir oteldi tek katlı ama lüks evler vardı bunlar oda olarak geçiyordu toplamda 250 oda vardı hepsi dağınık bir biçimde bu alana serpilmiş gibiydi ara sokakları vardı insana eskileri anımsatıyor içini huzurla dolduruyordu evlerin etrafları asmalar ile doluydu sokaklarda morun hakim olduğu çiçekler o sokaklara mükemmel kokular salıyordu 2 3 tane aradaki mesafesi pek de uzak sayılmayan bakkal vardı bir tane de deniz eşyaları ıvır zıvır satan bir dükkan 2 tane de bisiklet kiralama yeri vardı o bisikletlerde böyle sandığınız gibi yepyeni pırıl pırıl bisikletler değil ha hepsi eski ama tertemiz böyle sürerken arada gıygıy öten tekerlekleri pek sağlam olmayan fireni vardı ama önündeki sepete o mor çiçeklerden sarı beyaz papatyalardan toplayıp atın bakalım o bisiklet kötü görünüyor mu? Buraya her geldiğimizde sabah akşam bisiklet turu yapardım zaten, sonrada bir kenara çeker ağaçların eşsiz manzarasını çizerdim. Az ilerideki yokuştan inincede bildiğiniz şu lüks otellerin harika plajları gibi bir plajla karşılaşırdınız sahilin sonuna doğru bir disko vardı aynı zamanda da buranın tam ortasında yine bildiğiniz şu lüks otellerde ki gibi bir havuz vardı. Düşüncelerimi bırakıp her zaman kiraladığımız odaya doğru yola koyuldum. Bu gün ilk işim insanlarla tanışmak olacaktı yani tabiki hepsiyle değil sonuçta 250 oda vardı hepsinde 2 kişi kalsa 500 3 kişi kalsa 750 4 kişi kalsa 1000 kişi yapıyordu. Eşyalarımı yerleştirdikten sonra buraya uyum sağlayacak şekilde giyindim. Rahat bir şort göbeği açık beyaz kırmızı bir tişört sandaletlerim ve onlara uyum sağlayan yuvarlak güneş gözlüklerimi taktım. İçime de bikinimi giymeyi unutmadım. Yanıma küçük bir çanta alıp içine güneş kremi bir ıslak mendil çizim defterim 2 kalem 1 silgi koyduktan sonra annemlerin odasına gittim.
"Ben bisiklet turuna çıkıyorum oradan sahile gelirim giderken benim havulumu da götürür müsünüz?" diye sordum.
"Tabiki tatlım sana iyi eğlenceler." dedi annem dolabını yerleştirken. Kapıyı kapatıp tam çıkarken aklıma yanımda hiç para olmadığı geldi.
"Baba cüzdanımı sana vermiştim onu alabilir miyim?" diye sordum gülümseyerek.
"Tabiki." dedi babam içine biraz daha para koyarak bana uzattı.
"Sağol." diyerek gülümsedim ve yasağından öperek odalarından çıktım. Bisiklet kiralama dükkanına gelince her zaman kiraladığım o mavi beyaz bisikleti aradım.
"Ersin Amca?" diye seslendim içeride olup olmadığını kontrol etmek için. Benim seslenmemi duyunca dışarı geldi.
"Ah Hazal hoşgeldin yavrum." dedi gülümseyerek. Ersin Amca emekli yaşlı sevimli biriydi eşini 2 sene önce kaybetmişti torunları ve çocukları arada bir yanına uğrardı.
"Hoşbulduk. Nasılsın?" diye sordum gülümseyerek.
"Ne olsun kızım geçinip gidiyoruz. Sen nasılsın annenler babanlar nasıl?" diye sordu.
"Hepimiz iyiyiz sağol şey bana sana bişey sorucaktım Ersin Amca şu benim herzaman kiraladığım mavi beyaz bisiklet nerede?" diye sordum etrafa bakarken.
"Hatırladım. O bisikleti dün genç bi çocuk kiraladı senin yaşlarında biri işte." dedi elini sallayarak.
"Ne zaman getirir peki?" diye sordum.
"3 Ay boyunca burada kalacaklarmış gidene kadar onda." dedi bisikletlerin yanındaki sandalyeye otururken.
"Aynı benim gibi." dedim gülerek. "Peki o bisiklete benzer bisiklet varmı." diye sordum gözümü gezdirirken.
"Burada yok boşuna bakınma bekle." dedi ayağa kalkıp içeri girerek. Bir kaç dakika sonra elinde mavi cilalı eski model ama yepyeni bir bisikletle geri geldi.
"Al bakalım." dedi gülümseyerek.
"Bu..bu harika." dedim gözlerim kocam olurken. Ersin Amca da gülümseyerek bisikleti bana uzattı. Bisikleti aldıktan sonra 3 aylık parasını ödeyip yola koyuldum. Herkesin pek fark etmediği buranın en bozuk yollu olan sokağına girip her zamanki yerime doğru sürmeye devam ettim. İleride birini fark ettim güneş gözlüklerinden pek anlayamadığım için biraz hızlandım. Bu benim herzaman kiraladığım bisikletti yanında ki de Ersin amcanın bahsettiği çocuk olmalıydı. Bisikleti durdup gözlüğü başıma taktım.
"Selam." dedim gülümseyerek.
"Selam." dedi çocukta eli yağ olmuş bir şekilde üstündeki soluk mavi harika tişörte silerken.
"Hey yağ lekesi tişörtünden zor çıkar." dedim şaşkın bir şekilde. Harika tişörtü hiç düşünmeden kirleti vermişti.
"Biliyorum sorun değil. Anı olur işte." dedi gülerek. Bende gülerek olumlu yönde başımı salladım.
"Yardım etmemi ister misin?" diye sordum gülümseyerek.
"Imm. Olabilir."dedi oda gülümseyerek. Bisikletten bir adım geri çekildi. Bende bisikletimi yavaşça kenara bırakıp onun yanına gittim. Çantamdan bir ıslak mendil çıkartıp yavaşça zinciri tuttum pedalı ayarlayıp yavaşça zinciri yerine yerleştirdim. Islak mendili kenara bırakıp yenisini çıkarttım elimi sildim ve bir tane daha çıkartıp çocuğa uzattım.
"Bu arada ben Hazal." dedim gülümseyerek.
"Ah. Bende Uzay." dedi gülümseyerek.
"Her zaman bu bisikleti ben kiralardım bu sene birileri önce davranmış." dedim gülerek.
"Yapıcak bişey yok." dedi gülerek.
"Yani. Bende zaten bu bisikletten memnunum." dedim elimle kendi bisikletimi göstererek. "Bide ya bu yolu genelde kimse kullanmaz sen nereye gidiyosun burdan?" diye sordum ormana doğru bakarak.
"Bilmiyorum sessiz sakin olan bir taraf ararken burayı fark ettim girdim yolda bozuk olunca zinciri attı kaldım işte." dedi duvara yaslanıp yere çökerek.
"O zaman oturma kalk gidelim." dedim gülümseyerek. O da gülümseyip ayağa kalktı. Bisikletlerimize binip ormana doğru gittik.
Herşey çok mükemmeldi daha yeni tanıştığım biriydi ama Uzay her konuştuğunda sanki onu doğduğum ilk günden beri tanıyormuş gibi hissediyordum. Güneş neredeyse batmak üzereydi.
"Benimle gel." dedim bisiklete atlayıp her zaman çıktığım tepeye doğru sürerken. Tepenin ucuna gelince bisikleti bıraktım. Uzay'ın elini tuttup tepeye çıkarttım.
"Gün batımını birtek buradan böyle görebilirsin." dedim ona bakarak.
"Harika." dedi gülümseyerek. Gerçekten harikaydı. Gün batımının eşsiz manzarası bitince oturduğumuz yerden kalktım.
"Bu günlük bu kadar." dedim gülümseyerek. "Belki yarın görüşürüz." diye ekledim.
"Tabi neden olmasın." dedi gülümseyerek. Yavaşça bir adım ona yaklaştım. Arkadaştık sonuçta sarılmamda bir sakınca olmazdı. Yavaşça uzanıp sarıldım. Ayrılınca hızla aşağı inip bisiklete bindim ve odaya doğru sürdüm.
"Sahile gelmedin." dedi abim.
"Ha evet bisikletle dolaşmayı tercih ettim." dedim kendimi yatağa atarken. Yavaşça gözlerimi kapattım ve bu gün olanları düşündüm. İlk günden harika şeyler yaşamıştım umarım tatil boyunca da böyle olurdu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ MAVİSİ
Teen Fiction"Artık sıradanlaşmıştı bir maviyi sevmek. Herkes maviye aşıktı. Mavinin her tonuna. Adı kadar iyi bilirlerdi maviyle olan herşeyi. Denizin mavisini severlerdi mesela ama bilmezlerdi ki deniz o rengini gökyüzünden alıyordu. İşte bende rengimi senden...