İSİMLER

14 1 0
                                    

Dünyaya merhaba dediğimiz anda bizi bir kalıba sokarlar. Bu işlemede isim verme denir. Her verilen isim , verildiği kişiyi şekillendirir kendine uygun hale getirir. Bunun örneklerini hayatımızda görmekteyiz. Mesela ben en son ki tuhaf karşılaşmamda bu durumlardan birinin içerisindeydim.

Önemli buluşmama bir saat kalmıştı ve boom. Kendimi sırılsıklam bir halde tanımadığım bir adama sarılırken bulmuştum. Ve şu an karşımda o adam ve kucağımda köpeği kahvelerimizi yudumluyoruz. Adının Akın olduğunu öğrendiğim adamın enerjisi de ismi gibi beni kendine çekiyor, düşüncelerim isminin etrafına akın ediyor. Gözlerim mavi gözlere kavuşmak istiyor.

Ve diğer ayrı hikaye Cıvık.. Tuhaf adamın tuhaf köpeği. Her ne kadar Akın'la aramızda bir soğukluk esse de Cıvık ilk andan beri üstümden inmiyor. Bu sevimli küçük canavarı benimsedim. Kucağımda kıvrılmış bir şekilde uyukluyor. Sanırım o da beni benimsedi, ilk andan beri...

''Normalde insanlara yaklaşmaz.'' kalın karizmatik ses karşı koltuktan duyuluyor. Çapkın bakış ve piç bir sırıtışla bana bakan adam içime dokunuyor, kaşlarımı kaldırıyorum açıklama ihtiyacı hissediyor. Gülümsüyor, gülümsemesi de tuhaf; tuhaf adamın. Güldüğünü gördükçe gülesim geliyor. ''Özellikle kadınlardan pek hoşlanmaz evimin prensesi.'' Sözleri kafamı karıştırıyor. İç sesim devreye giriyor. Önyargıların ve sen Arın diye sesleniyor bana. Oysaki insanları doğru kalıplara yerleştirebilen biri olarak görürüm kendimi fakat Akın; ondan sezdiğim koku.. Normal biri olmadığını düşünmeye başladım belki de senin için normal biri değildir diye fısıldıyor iç sesim. Hayır, hayır. Gerçekten de bir tuhaflık var o bakışlarda fakat benim daha fazla o bakışlarda kaybolacak zamanım yok. Buluşmaya son yarım saat. ''Cıvık tarafından sevilmek benim için bir onurdur. Ve sizinle tanıştığıma memnun oldum iyi günler Akın bey.'' gülümseyip kalkıyorum Cıvık mırıldanıyor yerleştiği kucağımdan indiği için. Akın'ın gözlerini bir telaş kaplıyor. Fakat kısa sürede topluyor ''İyi günler Arın.'' Hani nerde hanım nereden oldum acaba Arın. Hödük. Bir daha görmem diye kafa sallayıp geçiştiriyorum.

Aklımda olan tek şey gecikmemem gereken buluşma. Motoruma atlayıp hızla evime geçiyorum. Üstümü değiştirmem ve kısa sıcak bir duş almam 15 dakka. Kalan beş dakkada evime girilebilecek kapıları kontrol edip bodruma iniyorum. Sistem geri sayımda, koltuğa yerleşiyorum karşımda yüzler beliriyor. ''Arın Tozar 51388370ZBYM'' ''Kabul edildi. Arın son raporlarının üstünden geçtik. Bitirmeye yaklaştığını söylüyorsun. Kontrol için bir ekip yollamamız için yeterli ilerlemeyi katledebildin mi?'' Sıcak terler basmaya başlıyor fakat ipler burada benim elimde '' Evet, efendim. Zeta'nın son parçaları geldikten sonra bir ay içerisinde tamamlanacağını tahmin ediyorum.'' karşımdaki holograma bakıyorum Mr. Brahams yaşına oranla dinçliğini koruyor. ''Gerekli parçalar için beklemek zorundasın Arın. Denetim ekibiyle birlikte gönderileceklerdir. Bir ay sonra bugün hazır ol. Makinenin stabilizesiyle oynama, bir aylık tatil olarak düşün ve rahatla genç meslektaşım.'' gülümsüyor. Mr. Brahams inanca ihtiyacım olan zamanlarımda arkamda olan kişiydi bu yüzden ona minnettarım. Ayrıca hayranlıkla bu dala adım attığım günden bu yana çalışmalarını takip ediyorum. Ondan bu iltifatı duymak benim için çok değerli. Tatil yapmak bir bilim insanı için zor bir durumdur. Bilim insanları tatil yapmak istemezler çünkü onların hayatları çalışmalarıdır. Fakat şu an her hücremde dinlenme ihtiyacını hissedebiliyorum. Üç yılın sonucu üzerimdeki baskının hafiflediğini hissedebiliyorum. Çok yaklaştım, Brahams bunun farkında; tatil diyerek beni tebrik ediyor sonuca yaklaştığıma inanıyor, göz doldurucu. ''Komut tanındı efendim.'' ''51388370ZBYM sende, iyi günler.'' Ve hologram kapanıyor.

Normal insanların yaptığı ne yapabilirim diye düşünüyorum, çalışmak dışında. Boş şeylere ihtiyacım var. Güneş Fest, ampuller yanıyor. Dolabıma gidiyorum, bu gece güzel hissetmeliyim, sarhoş olana kadar içmeli, karşıma çıkan her yakışıklıyla dans etmeli ve hissedebildiğim kadar boş hissetmeliyim. Dolabımın karşısına geçiyorum. Ve bingo özel tasarım elbisemi buluyorum. Göğsü mavi kumaşın üzerinde bir koyu tonla geçilen sarmal desenlerde oluşan kumaştan oluşan, sarı dizin bir karış üstündeki eteğe mor kalın bir kemerle geçilen oldukça şık bir elbise. Altına direk siyah kalın topuklu dans ayakkabılarımı, aksesuar olarak da büyük mor ametist taşından kalın kolyemi hazılıyorum. Makyaja gelirsek pek makyaj yapmayı sevmeyen bir insanım. Bugüne özel gözlerime sarı farım ve beyaz rujumla hazırım. Saçlarımı doğal dalgasına bırakıyorum. Merkez benim evden yürüyerek onbeş dakka bu yüzden bu güzel havayo değerlendirmeye karar veriyorum. Festivalin hakkını verircesine yıldızlar ayrı parlıyor bugün.

Yavaştan kulağıma gelmeye başlıyor kalabalığın sesleri. Adımlarımı hızlandırıyorum. İçimi garip bir heyecan sarıyor, özgürlük. Biraz insan olmaya ihtiyacım var bunun farkındayım.

Şimdi dans eden kalabalığın ortasındayım vücudumu müziğin ritmine göre kıvırıyor, şekillendiriyorum. Dağıtılan bol alkollü Güneş kokteillerinden alıyorum. Devrilen her bardağımda coşkum bir nebze artıyor yorulacağıma daha da dinçleşiyorum. Sarsaklık ele geçiriyor adımlarımı sarhoşluğun etkisiyle. Bir kelebek gibi salınırken bir kol belime sarılıyor. O kalabalığın içinde burnuma doluyor huzur kokusu. Sırtımı ona yaslıyorum birlikte dans ediyoruz. Sarsak adımlarım onun kokusuyla daha da sarsaklaşıyor fakat elleri hiçbir şekilde düşüşüme izin vermiyor. Ustaca kontrol ediyor adımlarımızı. Beni kendine döndürüyor kollarımı boynuna doluyorum bilinçsizce. Gözlerim mavi gözlerinde kayboluyor. Akın akın ediyor her hücrem ona doğru. Tepkilerimi alkolün ve özgürlüğün etkisine bağlıyorum. Akın kulağıma fısıldıyor "Hadi seni eve bırakalım güzellik." Kahkaha atıyorum şaşkın bakışlarla beni izliyor. Kulağına yaklaşıp "Ooo yaramaz Akın!" diyorum. Uzaklaştığımda gözlerini kara bir ifade bürüyor normalde çekineceğim bu ifade sadece daha da güldürüyor beni.

Akın beni çekiştirmeye başlıyor. Üstü açık kırmızı spor bir arabanın yanına geliyoruz. Arabaya beni bindirdikten sonra mayışmış havamla "Güzel araba Altın Çocuk." Diye saçmalıyorum. O da ne halde olduğumun farkında beni takmıyor arabasında yerine geçiyor. "Evinin adresini söyleyebilecek misin?" O arada farklı alemlerde olan ben onun sesiyle daha da dalıyorum ve kendimi uykunub kollarına teslim ediyorum. "Hoş geldin güzelim." Yarım yamalak sesini duyuyorum havalanırken. Her ne kadar dediklerini anlamaya çalışırken tekrardan uykunun kollarına düşüyorum.

BİTMEYEN ŞARKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin