Gözlerim yavaş yavaş açıldığı anda acıyla inledim. Kolumu bir giysi parçası ile sarmışlardı. Etrafı daha net görebilmek için gözlerimde çapakları temizleyeyim diye ellerimi gözlerime doğru haraket ettirdim. Kolumun acısıyla tekrar inledim. Görebildiğim kadarıyla sadece bir yerden ışık geliyordu. O ışık kaynağıda azdı. Mars ışığı mıydı o? Hayır beyaz gözüküyordu Ay mıydı acaba? Şuan umurumda değildi sadece buradan çıkmak ve rahatlamak istiyordu. Şans hep onun yüzüne tükürmüştü zaten niye o seçilmişti ki. Evde onsuz duran bir kardeş bırakmıştı arkasında. Farketmeden tekrar ağlamaya başlamıştı. Yavaş Yavaş damlalar gözümden dökülüyordu. Farketmeden hıçkırarak ağlamaya başlamıştım. Birisi bana doğru yaklaşıyordu. Ama şuan umurumda değildi. Neden mi? Kapana kısılmıştı hiç bir yere gidemiyor ve canı acıyordu. Adam bir şeyler söylüyordu. Fakata dikkatimi veremiyordum. Adam gitti. Acısıyla baş başa kalmıştı. Hem manevi anlamda hem de gerçek. Kolum çok acıyordu bez artık kan rengine dönmüştü. Ağladım dakikalarca beni duyuyorlardı biliyordum ama umursanacak birisi değildim. Kim beni ne yapsın ki zaten. Sakar birisiydim. Bu görevide yüzüme gözüme bulaştıracağımı biliyordum. Evet gerçekten beni umursamamaları normaldi. Beceriksizin tekiydim. O adamlardan kaçamamış keltoş a yakalanmıştım. Ve şuan gerçekten gülünç durumdaydı ki birisi kocaman gözlerle dikdörtgen bir şeyin içinde küçük bir yuvarlak olan şeyi ona tutuyor. Yanındaki kişilere bir şeyler diyordu. Duyamıyor değildim. Sadece duymak istemiyordum. Artık ölmek istiyordum. Fakat lanet olası uygun olmadığı bu göreve seçilmişti. Uygun değildi. Başaramayacaktı. Bunu herkes biliyordu. Plüton zaten neden Dünya ile ilgileniyordu ki. Dünyalılar onların varlığından bile haberdar değildi. Evet Kafamda böyle şeyler dönüyordu. Sanki dünyanın en talihsizi gibi hissediyordum. Bu duygularım evet bir cani tarafından bölündü. Keltoş adam geldi ve beni sırtına yüklüyerek bir odaya götürdü. Sandalyeye oturtarak ellerimi kelepçeledi. Bir ışığı yüzüme doğru tuttu. Yaklaşık 20 dakika sonra bir insan gelip kapıyı açtı. Bana soru sormaya başladı. Nerden gelmişim?,Kim mişim?,Nasıl gözyaşlarım hala kurumamış? Gözyaşlarım...Gözyaşlarım...Tabi ya... O kadar çok ağlayıp insanların gözlerine soktum.Canlı ve nemli cildimle dikkat çekmemem olanaksızdı. Şuan tek istediğim Plüton daki eve gitmek ve kardeşimle oturup ona hikaye anlatmak. Kendimi toparlamalıydım. Dünyayı böyle kurtaramazdım. Dünya ne kadar ilişki bakımından kötü olsada yaşanılıcak bir yerdi insanların hepsi düzgün olsa tabii. Öyle bir şey mümkün değildi. Ağlarken kendini kaybetmişti. Adam da gitmişti. Tabi herkesi kaçırtıyordu. Bu sefer bir işe yaramıştı. Adam kaçmış ve her zaman olduğu gibi yanlız kalmıştı...
Karamsar bir Bölüm Özür dilerim Seviliyorsunuz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Su Savaşları
Science FictionUmutsuzluk her tarafı sarmış. Kimse Dünya'nın eski zamanlarına döneceğini düşünmüyor. Herkes bu ihtimali düşünmeyi bile saçma buluyor fakat her şey bir kuradan sonra değişiyor. Bir kız... Küçük bir peri kızı bu görevin altından kalkmaya çalışıyor. H...