Çocukların heycanlı hali zeycana gideceği yeri unuturmuştu. ne annesine verdiği söz ne düğün evindeki çalgı, ne çekilen halay çocukların oyunları kadar cezb edici değildi. zeycanın yörüngesi değişmiş dereye doğru yol alıyordu. arkadaşlarıyla oyun oynayarak derenin yanına vardılar.
az önce bulutlardan süzülen yağmur bir fırtına koparmıştı. ağaçları yerinden söküp, taşları yuvarlatıp köprüye kadar getirmişti. çocuklar suyu seyr etmek için köprüye çıktılar. su dalgalarını seyr ediyordular. yavaş yavaş akan su birden hızlı akmaya başlıyordu. akan su çoğalıyordu. dere yatağına sığmayan su derenin kenarından akıyordu. suyun hızlı akışını fark eden insanlar yüksek bir ses ile çocuklara uzaktan sesleniyordular.
- Çıkın çıkın çıkın köprüden. diyordular.
ama çocuklar bu sesleri umursamıyordu.
suyun dalgaları çocuklarla oynuyordu. çocuklar küçük taşları toplayıp sonra birer birer su dalgalarına atıyordular. atılan her taş suda yeni bir dalga açıyordu. su dalgaları hızlanınca gelen sesler dahada yükselmişti. çocukların kulaklarında adeta bu sesler çınlıyordu.
- çikıııııııınnnnnnnn!!!!!!!! köprü yıkılacak.!!!!!
çocukların kalbi hızlı hızlı atıyor çığlıklarla koşuyordular. çocukların kıyıya varmalarıyla köprü param parça oldu. çocuklar suyun ortasında kalan toprak parçalarına tutunuyordular. büyükler siper olmuştu çocuklara. çocuklar beton köprünün dayanamadığı azgın suya çocuksu bir yürekle toprak parçasına tutunarak hızlı akan suya karşı koyuyordular. zeycanda böyle bir toprak parçasına tutunmaya çalışıyordu. yanında mehmet vardı. gelen bir dalga bu toprak parçasını ikiye ayırdı. gelen başka bir dalga zeycan ve mehmeti arkadaşlarından uzaklaştırdı. zeycan daha fazla dayanamamıştı suya düşmüştü. elleriyle toprağa tutunmaya çalışıyordu. minik yuregini korku sarmış, benzi solmuş, vucudu sullar içinde kalmıştı.
zeycan:
- Anne Anneeee Aneeeee! diye bağırıyor hıçkırıkla ağlıyordu. birinin onu kurtarmasını bekliyordu. suda eriyen toprağa nasıl tutunabilirdiki. biraz daha ilerleyince mehmete çarpmıştı. mehmetin ona uzatığı el bir umut olmalıydı. mehmet az önce akan suda bir ağaca rastlanmıştı. ağaca tutundu. mehmetin elleri havada vucudu suyun içindeydi. sadece nefes alabiliyordu. zeycan onun yanına geldiğinde su ile savaşan elleri ile ağaca tutunuyordu.bir elini ağaçtan çekip zeycana uzati ve zeycanın elinden tutu. onu kurtarmak istemişti. ama hızlı akan suya yenik düştü. minik elleri su kadar güçlü değildi. gelen bir başka dalga zeycanı alıp mehmeten de uzaklara götürdü. artık o su dalgaların içinde yapa yalnızdı. ne suyun akışına koyacak gücü vardı. ne tutunabilecek dalı vardı. umutsuzca ona uzatılan bir el bekledi.