Haberi duyan halk köprüye doğru koştu. toprak parçaları üstünde kalan çocuklar ailelerini görünce suyu aldırış etmeden annelerine koşmak istediler. ama gidemezlerdi. çünkü her an başka bir dalga onları götürebilirdi. çok korkmuşlardı korkularindan suya dalıp annelerine koşmak istediler ama büyükler buna engel oldu. halk önce toprak üstündeki çocukları kurtardılar. selin götürdüğü çocuk varmı diye. bir kaç adam atlarına binip derenin kenarında ilerlediler. suyun içinde ağaca asılı olarak mehmeti gördüler. su oldukça hızlı akıyor ve çok fazlaydı. bir kişi tek başına kurtaramazdı. kalın bir ipe elli kişi bağalnıp ipin diğer ucuna ise mehmet amca bağlanmıştı. mehmet amca suya daldı su mehmet amcanın boyunu geçiyordu. mehmetin yanına vardı. çok şükür mehmet yaşıyordu. mehmeti omuzuna aldı. güçsüz düşüyordu bedeni. su ikisini alıp gidebilirdi her an. ama ipin diğer ucunda olan kişiler mehmeti ve mehmet amcayı çekiyordular. onları suya teslim etmiyordular. kıyıya vardıklarında mehmetin ağlama hıçkırıklar bitmiyordu.
Mehmet:
- zeycanı kurtarın. zeycan suda gitti. diyordu.
zeycanın olmadığını fark eden insanlar derede zeycanı ariyordu. epeyce aradıktan sonra su dalgaları yavaşlamış su seviyesi inmeye başlamıştı. 50 metre mehmetin aşağısında mavi bir bez parçası görünüyordu. suyun yüzeyine çıkıp kayboluyordu. bu zeycan olmalıydı. bu defa zeycanı kurtarmak için halk seferber oldu. kalın bir ip getirdiler. ipin bir ucuna elli kişi bağlanıp diğer ucuna mehmet amca bağlandı. mehmet amca zeycanı kurtarmak için azgın akan suya daldı. zeycana ulaşmak için suda yüzüyordu. ama su oldukça hızlı akıyordu. mavi bez parçasına bir türlü varamıyordu. bedeni güçsüz kalmışta daha fazla suda yüzemedi. ipin diğer ucundaki insanlar mehmet amcanın takatsiz kalan bedenini fark edince ipi çektiler. mehmet amcayı sudan cıkardılar. mavi bez parçası suyun içindeydi mehmet amca varamamıştı zeycana. ama kurtarılmalıydı zeycan. veli amca bu defa ipin ucuna bağlanır ve azgın akan suya dalar. mavi bez parçasına doğru hızlı akan dalgalar arasında yüzdü. mavi bez parçasına vardığında o bez parçası zeycanın annesinin ona ördüğü mavi hırkaydı. içinde 10 yaşındaki zeycanın minik bedeni masumca duruyordu. ne ağlıyor ne korkuyordu. sessizdi zeycan. tüm korkularına, yakarışlarını, çığlıklarını , sesini seller alıp gitmişti.
annesi yavrusunu görmeyince deliler gibi yavrusunu arıyordu. uzaklara bakıyordu. birden veli amcanın omuzunda sullar içinde mavi geyinen bir çocuk görüyordu. uzun saçları aşağıya dogru sarkıyor suda yüzüyordu saçları. minik yavrusunu ona ördüğü mavi hırkadan tanımıştı. suyu aldırmadan zeycana doğru koşuyordu.
- Zeycaaaaaan! yavrum diye bağırarak hıckıra hıçkıra ağlıyordu. annesi suyun içinde biraz koştuktan sonra yüreği bunu daha fazla kaldiramadı. beyninde şimşekler çakar. bedeni yorgun düşer suyun içine yığılır. veli amca zeycanı omuzuna alarak sudan çıkartır. kıyıya vardıklarında küçük zeycanın hayatını sullar çoktan alıp gitmişti. artık zeycan burada yaşamıyordu. azgın akan su onu çok uzaklara götürmüştü.
Hiranur BAYAR-Ayşegül BAYAR