"Öleceğiz ne çare?" derdi ara sıra
gülümseyerek yaşlı bilgin
ölüm dendiğinde gözleri güler
dudakları ıslanırdı
ve bir gün
bir gün batımında
en sevinçli anında
Azrail'e göz kırptı
son tebessümü müydü bu bilmem
ama son seyahatiydi bu
bir soğuk nefes dondurmuştu bakışlarını
bir soğuk yel almıştı hülyalarını
Azrail en amansız anında yakalamıştı
son gördüğümde yaşlı bilgini
donuk ve cansız gövdesinde
bir yüzü gülüyordu
sanki yeniden ıslanan dudaklar
bir şeyler fısıldıyordu
"Öleceğiz be evlat! Ne çare?"
19.Temmuz.1999
''Yaşlı bilgine''