"Kamsahamnida!"
Doksan derece eğildikten sonra tüm çalışanlara ve ekibe selam verip stüdyodan ayrıldım. Aracıma geçerken hissettiğim şey tatmin olmuş bir kalpti. Çalıştığım zaman kendimi mutlu hissediyordum. Super Junior'ın adını duyurmak ya da başka bir sebep fark etmezdi. Çalışmazsam ağladığım bile oluyordu. Evet, ben işkolik Leeteuk.
Saat gece bir ya da bir buçuktu. Arabama geçip biraz dinlenmeye karar verdim. Koltuğu arkaya yatırıp uzandım. Aslında planım direkt eve gitmekti ama arabaya biner binmez üzerime çöken bu aşırı yorgunluk kontağı çevirmeme engel olmuştu. Gerçi o boş eve gidip ne yapacaktım sanki? Tek başıma durdukça kafayı yiyecek gibi oluyordum. Üyeler teker teker askere gittikçe biz de kendi evlerimize yerleşmeye başlamıştık. Onumuz da yurtta yaşarken her şey çok eğlenceliydi. Donghae'nin masum sesini özlediğimi fark etmiştim işte şimdi. Soğuk ve anlamsız şakalarına rağmen sevmekten alıkoyamayacağınız temiz bir kalbi vardı onun.
"Uh,saat iki olmuş!"
Bir süre öylece yattıktan sonra söylenerek kalktım ve arabayı zifiri karanlığa sürmeye başladım. Bu sırada radio dinlemeyi sevdiğimden rast gele bir istasyonu açtım. Çalan şarkı Bonamana'ydı! Radiolarda tercih edilen grup değildik hele eski bir şarkımız hiç değildi! Şimdi tam da ben dinlerken Bonamana'nın çalması..!
"Omo! Daebak!"
Bir elim direksiyonda diğeri havada dans etmeye başladım. Şarkıda en sevdiğim kısım Heechul'la beraber skinship yaptığımız yerdi. Ah, Heechul gerçekten de benim can dostum olmalı. Yoksa onu düşününce neden kalbim pır pır etsin,niye duygulanayım?
Radiodaki şarkının güzelliğini çalan telefonum bozmuştu. Müziğin sesini kısıp telefonu açtım:
"Yobuseyo?"
"Tanrı'ya şükür uyumuyorsun! Leeteuk, Kangin yine kaza yapmış. Adresi mesaj atacağım. Hemen oraya gidip al onu. Sarhoş olabilir. Bugün içmeye gidecekti."
"Hyung-"
Telefon kapandıktan sonraki uzun "dıt" sesi ölmüş gibi hissettirmişti. Sanki duran kalbimin sesiydi bu "dıt". Yol zaten boş olduğundan önüme arkama hiç bakmadan sağa çektim arabayı. Ardından susuz kalan boğazım için su aramaya başladım ama sıvıya dair tek şey sabah altıda işe giderken içtiğim Americano'ydu. Acılığı sıcakken de çekilmiyordu fakat şimdi buna mecburdum. Zaten stres sayesinde acılığı bırak kahveyi andıracak bir tat bile alamamıştım. Kulaklarım yanıyordu, ensem yanıyordu ama terim soğuktu. Kangin bunu ikinci kez yapmış olamazdı değil mi? Saat şu an iki buçuktu ve bu saatte bomboş olan yolda yapılan kazanın tek anlamı sarhoş olmasıydı. Bunu kavramam tek teselli imkanım olan "Hadi sarhoş değilse?" düşüncesini yıkıp geçmişti.
"Kangin-ah, ölümün elimden olacak!"
Telefonumdaki mesaja baktım ve yazan adrese doğru yol almaya başladım. Basabildiğim kadar gaza basıyordum ki gazeteciler gelmeden önce oraya varıp Kangin'e kafa atabileyim.
İçimdeki öfke sönmüyordu. Nasıl aynı hatayı tekrar yapabilirdi? Öncekinde gruba verdiği zararı en iyi o biliyordu. Kaç kişi onun o lanet olası, bok skandalı yüzünden gruptan ayrılmak istemişti en iyi kendi biliyordu! Grup dağılacak diye korkup HyukJae'nin hırsını Kyuhyun'un şarap koleksiyonundan çıkardığını da biliyordu.(Eğer o koleksiyon daha yeni başlamamış olsaydı Kyuhyun parçaları Hyuk'un kafasına geçirecekti ama anlayış göstermişti. HyukJae içkiden nefret ediyordu sonuçta.) Kangin'in en çok bildiği şey o hep söylediğimiz "Super Junior'ın şimdiye kadar dayanmasının sebebi Teuk Hyung. O olmasa biz devam edemezdik." sözlerine sebep olanın kendisi olduğuydu. Grubun dağılma tehlikesi geçirmesine en çok o sebep olmamış mıydı? Hem sonra sinir krizleri geçirene kadar ağlayıp üyelere bunları telafi edene kadar canını dişine takmamış mıydı? Yaptığı salaklığı düzeltmek için biz bir yana en çok o çabalamamış mıydı? ELF'e de yüzlerce kez söz verip, bana güvenin demişti. Şimdi o genç kızların kalbini de kıracaktı. Sabah bu haberleri gördüklerinde kendi üzüntüleri bir yana antilerin yorumlarıyla da başa çıkmak zorunda kalacaklardı. Yıllar önceki gibi herkesten nefret alan grubumuzun adı için biz değil onlar savaşacaktı. Kızlarımı çok iyi anlıyordum ve bu yüzden kalbim on kat daha sıkışıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Paralel Evren [Angel In Paradise]
FanficHepimizin olmasını istediği şeyler vardır. Pişmanlığı olmadan kaç kişi yaşar ki hem? Hiç düşündünüz mü: O an o sözü söylemeseydiniz, o adımı atmasaydınız, o otobüse binmeseydiniz neler olacaktı? Kim bilir... Biliyorum, hepimizin kendi kafasında bir...