1.Bölüm

4 0 0
                                    

*Umut*

Sabah okula gitmek için hazırlanıyordum. Ziraat Mühendisliği okuyordum ve mezuniyetime sayılı günler kalmıştı. Teyzemin sesiyle aşağı indim. Kahvaltı çoktan hazırdı fakat sabah saatlerinde canım pek birşey istemezdi bu nedenle çayımdan bir kaç yudum alıp dışarı çıktım.
Dersler saat 10:00'da başladığı için haliç tarafına doğru yürüdüm ve bir banka oturdum.

Saate baktığımda 09:30'u gösteriyordu her nekadar istemeyerekte olsa buradan ayrılmak zorunda kaldım. Buranın benim için bir anlamı var. Çünkü babamlar ben henüz 2 yaşlarımdayken tekneyle denize açılmış ama sonra fırtına çıkınca tekne batmış ve o tekneden tek sağ çıkan kişi ben olmuşum. Oda şans eseri bir balıkçı teknesinin beni bulmuş ve emniyet Müdürlüğüne götürmüş sonra onlarda teyzemlere beni teslim etmiş.

Düşüncelerimden sıyrıldığımda çoktan okula varmış olduğumu gördüm. Yere bakıyordum sadece yere bir nedeni yok aslında sadece amacım kafamı toparlamak. Derken sert duvar gibi bir şeye çarpmamla düşüncelerimden sıyrıldım.

"Oğlum önüne baksana be. koskoca beni mi görmüyorsun?" Suratıma bakıp muzipçe sırıttığında nerdeyse suratına yumruğumu geçiricektim.

"Asıl sen benim gibi bir meteoru görmedin ilginç kızlar genelde beni gördükleri için kafalarını bir yerlere çarpar yada yere düşer fakat sen onların aksine beni görmediğin için çarptın hmm." Elini çenesine götürüp düşünüyor gibi yaptığında gülmemek için kendimi zor tuttum. Ve alayla yanıtladım

"sanırım o kızlar kör olmalı ay birde yakışıklı bir şey olsa." Bu lafım üzerine bozulmuş olsa gerekki bir an şaşkın bir yüz ifadesiyle yüzüme baktı fakat hemen kendini toparladı.

"Ben tutku peki sen." 'Ay öyle isimmi olur be hani şu reklamlarda çıkan bisküviler gibi' demek isterim ama

"Bende umut." Demekle yetindim. Zaten çocuğa çirkin dedim şükür ki çarpılmadım.

"Artık gidebilirmiyim dersime geç kalıyorum umarım birdaha görüşmeyiz." Deyip yürümeye başladım ama arkamdan "sanada görüşürüz umut." Dediğini duymak yüzümü güldürmüştü.

Sınıfa girdiğimde hoca girmek üzereydi sırama geçtim hayret bugün arzu yanıma damlamamıştı daha doğrusu bugün okula gelmemişti. İlginç bu kız yaklaşık 12 yıldır bıkmadan usanmadan her sabah 'ay umuuut dün ne oldu bir bilsen' diye yanıma damlar sonrada susmak bilmezdi.

Nihayet kapı açıldığında karşımda hoca yerine bir adet tutku görmeyi beklemiyordum. Gözlerim fal taşı gibi açıldığında istemeden ağzımdan kocaman bir "neee." Çıktı bağırdığım için herkesle beraber oda bana baktı ve maalesef beni gördü. Bana bakıp göz kırptığında bende karşılığında dil çıkarttım.

Benim bir önümdeki sıraya geçip oturduğunda arkasına dönüp "aaaa çok ayıp hiç yakışıyormu." dedi.

--------

Allahım resmen delireceğim bir yandan tutkunun iğrenç espirileri bir yandan hocanın kaplumbağa kadar yavaş ve neden bahsettiğini bilmediğim ders anlatışı. Kendimi şimdi balkondan atacağım, yada dur niye kıyıyorum tatlı canıma ben en iyisi tutkuyu boğazlıyayım olsun bitsin.

"Umut şunu dinle bir adam yatmış karısı vapur nasıl ama komik değilmi

"Senin yaptığın espiriyse bende clopatra."

Yüzüme aval aval baktıktan sonra "sen espiri yapma umut." Dedi
Allahım şimdi çıldıracağım iğrenç espiri anlayışında bir numara olan adam resmen tutkunun önünde şapka çıkarır ama beyefendi benim espiri anlayışıma laf ediyor şimdi keçileri kaçıracağım

-----

Kantin sırasında 2 saatir sıra bekliyorum hemde 1 çay için ama deydi kesinlikle deydi çünkü çay demek ben demek ben demek çay demektir. Çayımla bakışa bakışa sınıfa gidiyordum tam bir yudum alıcakken kocaman bir şeye çarptım ve çayım yere döküldü.

"Olamaz çayım hey sen önüne bak-" karşımda gördüğüm yüzle yüzümün sinirden kızarması bir oldu.

"Sen benim çayımı döktün şimdi seni." Dedikten sonra üstüne yürümeye başladım.

"Hey yavaş ol zaten yaktın beni ah yanıyor."

"Çayımı döktün."

"Üstümü yaktın."

"Çayımı döktün."

"Gömleğimi mahvettin."

"Çayımı döktün."

"Bana çay almak zorundasın yoksa."

"Hiçte bile asıl sen bana gömlek alıcaksın."

"Yok ya başka derdiniz varmı paşam."

"Evet bana iki tane poğça bir ayran al." Bunları bağırarak konuştuğumız için herkez bize bakıyordu ama kimin umrunda şahsen benim değil.

"Sen kim oluyorsunda bana emir veriyorsun. Ben kimim biliryomursun ben koskoca tezerler holding'inin tek varisiyim peki sen sen hangi kazanın aşısın."

Bir an bozulur gibi oldu ama hemen toparlandı

"Bende tezcan zeytin yağ fabrikasının varisiyim ne olmuş yani?"

"Elinin körü olmuş." Dedim ve koşar adımlarla kantinden çıktım zaten başka dersim olmadığı için artık gidebilirdim tek istediğim gitmeden önce bir bardak sıcacık çay içmek ama onu bile burnumdan getirdi beyefendi. Neymiş tezcan zeytin yağı fabrikasının varisiymişmiş de gömleğini mahvetmişimde. Oğlum bir kere sen benim çayımı dökerek hayatının hatasını ettin birde gelmiş bana gömlek alacaksın diyor allahım ya.

"Umut hey bekle umuuuuuuut. Hadi ama bak sana çay alacağım." Bu ne yaptığını zannediyor beni çaylamı kandırabilecek. Tamam çaya aşık olabilirim. Tamam çay benim ilk ve son aşkım olabilir ama beni bir çayla kandıramazsın küçük bey.

"Git başımdan tutku."

"Hadi ama umut biz arkadaş değilmiyiz?."

NE? NE ARKADAŞI?
BEN KİMSENİN ARKADAŞI DEĞİLİM TAMAM MI?
ÖZELLİKLEDE SENİN!!!

"Hayır değiliz küçük bey." Bu kendini ne zannediyor playboy filan mı hadi desem yakışıklı dur bir daha bakayım tipe hmm... cık tip felanda yok. Eee oğlum sen ne ayaksın
Sağ mı sol mu? Bunları düşünürken hala yoldaydım. Haliçe doğru yürüyordum. Karşıdan karşıya geçecekken bir anda bir şey oldu ve ben daha ne olduğunu anlamadan bir çift güçlü kolun beni sarıp yere düşmemiz bir oldu.

"Kızım önüne baksana eziliyordun."

OĞLUM SEN KİMSİN KİMSİN SEN
SANANE SANANE İSTER ÖNÜME BAKARIM
İSTER ARKAMA
ANAM MISIN BABAM MISIN

"Sanane oğlum sa-na-ne anlamıyosan fransızca konuşayım
ce que je n'est aucun de votre entreprise!"

"Kızım ne diyon bana fransızca sövüyon mu napıyon benim bildiğim sadece iki dil var türkçe ve ingilizce başka dilden anlamam." Bunları konuşurken hala yerde oturuyoduk

"Ozaman ingilizceyede çevireyim:
what I do is none of your business."

"Hayır efendim ilgilendirir."

"Sen kimsin ya sen kimsin seni ne ilgilendirir ya." Bunları söylerken ayağa kalktım ve üstüne doğru yürümeye başladım o ise geri geri gidiyordu. Ama son kelimeleri duyunca bir an sendeledi ve olduğu yerde kala kaldı. Sanırım çok ileri gitmiştim ve onu biraz kırmıstım.

"Tutku ben özür dilerim seni üzmek istememiştim-"

"senin yaptıkların beni ilgilendirmez umut." Dedi ve beni olduğum yerde bırakıp gitti.

ce que je n'est aucun de votre entreprise!= benim yaptıklarım seni ilgilendirmez

what I do is none of your business.=benim yaptıklarım seni ilgilendirmez

İyi okumalar 😉

Umut Ve TutkuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin