(Medya Kayla KORKMAZ ve giydikleri.)
Sigaramdan bir nefes daha alıp yere attım. Oturduğum bankta bin denize bakarken, hayatın boktanlığını düşünüyordum. Beş yıl... Beş yıl önce gerçekleri öğrendim. Beş yıl önce yeni Kayla'yı keşfettim. Beş yıl önce yetimhaneye geldim. Beş yıldır arkadaşım yok. Ve en önemlisi beş yıldır bir kalbim varmı, onu bile bilmiyordum...
--BEŞ YIL ÖNCE--
Aşağıdan gelen bağırışlar ile odamdan çıktım. Merdivenlerden sessizce inerken bağrışmaların salondan geldiğini anladım. Onları dinlemek amacıyla kapıya yakın bir yere saklandım.
"Cevdet! Her şeyi ona devredemezsin! O bizim gerçek çocuğumuz bile değil!"
"Başka çocuğumuz mu var?! Hem o sorumluluklarını bilen biri. Biz ölünce ne olacak?!"
Annemin sözleri üzerine beynimden vurulmuşa döndüm. Ne demek 'bizim gerçek çocuğumuz bile değil'? Bu da ne demek oluyor?! Gözyaşlarım benden bağımsız akarken babam salondan çıktı. Beni gördüğünde kızgın yüzü şaşkın bir hal aldı. Yüzüne son bir kez daha bakıp onaylamaz bakışlar atıp, odama koştum.
"Kızım! Kayla gel buraya!"
Onu dinlemeden odama çıktım. Kapıyı ardımdan kilitleyip, kapının önüne çöktüm. Hala anlamıyordum. Bunca yıldır kandırılmış mıydım? Gözyaşlarımı silsem de yenileri akıyordu. Ağlamak istemiyordum. Ama söz geçiremiyordum ki gözyaşlarıma. Ne de olsa evlatlık olduğumu öğrenmiştim. Ve bu da 13 yaşındaki bir kıza göre bile fazla...
---
Bugün yedinci gün. Odamdan çıkmıyordum. Zaten çıkmak isteyen kim? Ailem , pardon üvey ailem gittiğinde bir şeyler atıştırıyordum. Ölmek istemiyordum. En azından hayatta kalayım. Bugün onlarla konuşmayı düşünüyordum. Ne kadar istemesemde. Birazdan geleceklerini umuyordum.
...
Kapının kapanma sesiyle odamdan çıktım. Merdivenlerden inerken, beni gördüler. Yüzlerindeki ifade de şaşkınlık ve endişe vardı. Zayıflamıştım. Aşağı indiğimde hemen salona geçtim. Rastgele bir koltuğa oturup, onları bekledim. Sonunda şokdan çıkmış olacaklarki onlarda geldiler. Yüzlerine beklentiyle bakarken, üvey annem yutkundu. Gözleri dolmuştu ancak umurumda bile değildi. Üvey babam derin bjr nefes alınca ona baktım. Anlatmak istemiyor gibiydi.
"Eee... Artık anlatıcak mısınız?"
"Bak Kayla. Annen ile benim çocuğumuz olmuyordu. Bizde evlatlık almak istedik. Sen daha bebektin aldığımızda." Devam etmeden iki kere öksürdü.
"Annen ve babam seni daha 4 aylıkken bırakmışlar. Bizde aldık. Aslında sana söyleyecektik. Ama-" Annem ağlamaya başladı. Ama ne?
"Ama ne ?!"
"Kayla baban... Ka-kanser."
Ne?! Ne diyordu bunlar. Babam kanser olamazki. Babam öksürdüğün de babama daha dikkatli baktım veq zayıfladığını gördüm.
"Ne diyorsunuz siz ya?! Ne kanseri? Babam kanser olamaz." Sesim sonlara doğru kısılırken, gözyaşlarımı daha fazla tutamadım.
"Baba, tedavisi yok mu? "
Babama beklentiyle bakarken, evet demesi için bekliyordum. Ama o kafasını iki yana salladı. Babam... Kanserdi. Hemde ölümcül...
---
Son zamanlarımızı güzel geçirmiştik. Bir ay dayanamadan ölmüştü. Daha sonra ise annem dayanamamış, intihar etmişti. İkisinin cansız bedeni rüyalarımın peşini bırakmazken, her şey benim üstüme devredilmiş ve bende yetimhanede yaşamaya başlamıştım. İçime kapanırken, kafamı dağıtmak için bir sürü şey yaptım. Resim, futbol, voleybol, basketbol, dövüş sanatları... Bunun gibi bir çok şey vardı.