Biri beni dürtüyor! Kim beni dürtüyor LAN! Anam biri beni hala dürtüyor. Dayanamayıp kafamı kaldırdım. Kafamı kaldırdığım an bir şeyle kafam çarpıştı. Bu ne anasını. Kafam yarıldı galiba. Ben hem kafamı tutuyordum hem de küfür ediyordum.
"Ulan! Kim yaptı ya bunu! Kim yaptıysa hemen kaçmazsa sikicem onu! Bu ne lan, kafam yarıldı!"
"Of! Kayla, ne sert kafan var ya! Aaa, kafiyeli oldu la!"deyip kendi kendine güldü. Tabii ki bu kişi Emre idi. Ben ona kötü bakışlar atarken o hala gülüyordu.
"Niye uyandırıyorsun lan! Ne güzel uyuyordum."
"Okul bitti, okul. Sen hala uyu. Yoksa seni uyandırmaya meraklı değilim."
"Tamam be! Kalk gidelim o zaman."
Kafasını sallayıp kalktı. Bende çantamı aldım ve kalktım. Sınıftan çıkarken Emre'nin evini merak ediyordum. Aman ya! Gidince görürüm.
Okuldan çıkınca hemen arabama yöneldim. Emre'ye bakınca şoförlü arabaya gidiyordu. Hah! Bide şoför ile geziyor. Emreyi kolundan tutup kendi arabama yönlendirdim. O bana şaşkınlıkla bakarken ben arabama binmiştim bile. O hala bir arabaya, bir bana bakıyordu. Tabii bakacaktı bu Acura NSX Sports Coupe lan boru mu !
"Eee... Artık gelsen diyorum. Hani belki gitmek falan istersin."
"Oha! Bu senin mi ya!"
"Evet hadi artık bin."
Hemen kapıyı açıp, bindi. Kapıyı kutsal bir şeymiş gibi örttü. Hala arabaya hayranlık ile bakarken, ben ona uyarıda bulundum.
"Kemerini tak bence. Bir de evinin adresini ver."
Kafasını sallayıp kemerini taktı. Telefonundan bana adresi gösterirken, bir şey fark ettim. Bu benim evimin yanındaki villa idi.
"Görünüşe göre evlerimiz yan yana."
"Ne! Nasıl yani. Oha ne kadar şanslıyız ya!"
"Her neyse."
Arabayı çalıştırıp, gaza bastım. İbre iki yüzü gösterirken, ben arabaları sollayıp geçiyordum. Sağıma dönüp, Emre'ye baktım. Onun yüzündeki endişesini görünce daha da keyiflendim. Korkuyordu. Belki kaza yapmaktan belki de ölmekten. Ama benim artık korkum kalmadı. Ne kazaya ne de ölüme...
"Yavaşlasana. Oha! Yüz yirmi ne lan! Dursana ya!" deyince ani bir fren yaptım. Zaten eve gelmiştik. Emre korkudan bembeyaz olurken ben arabadan indim. İçimden gülme hissimi geri çevirerek, Emre'ye seslendim,
"Emre, daha ne kadar orada kalacaksın? Aaaa... Yoksa korktun mu?"
"T-tamam gidelim." deyip arabadan çıktı. O ters yöne giderken ben ona gülüyordum. Çocuğun şaftı kaydı.
"Nereye? Oradan değil, buradan."
Elimle gösterdiğim yere giderken, düşünüyordum. Acaba bende evime erken gelse miydim? Hem, bana bir şeyde demiyorlar. Aynen, bugün olmasa bile yarın kesin bende gelirim. Ama sorun şu ki: Yalnız değildim. Emre de vardı. Ben ne kadar yalnızlıktan sıkılsam da, onu kendimden uzak tutmam gerekti. Ne de olsa ben bir mafyaydım. Ve düşmanlarım vardı. En azından ona bir şey olmasına göz yumamazdım. Bir yakınımı daha kaybetmek istemiyorum. Ne kadar kendimden uzaklaştırınca kaybedecek olsam da...
Emre'nin kapıyı açmasıyla kendime geldim. Evin içine girerken evi inceliyordum. Mavinin tonları ve beyaz rengi kullanılmıştı. Burayı kim dizayn etmişse işini biliyor demekti. Çünkü gayet güzel dizayn edilmişti.
"Gel evi gezelim. Bende yeni geliyorum."
Başım ile onaylayıp peşinden gittim. En alt kattan başlayıp her yeri gezecektik. İlk katta: Kütüphane, oyun odası, oturma odası ve mutfak vardı. Tabii birde küçük bir lavabo. İkinci katta ise odalar vardı. Ve hepsinin içinde kendine özel banyo vardı. Galiba bu odalardan biri misafir odasıydı. Çünkü sade ve şık döşenmişti. Beyaz koltuklar, mavi yastıklar, tablolar vs... Çok güzeldi. Diğer odalar ise bomboştu. Bir oda hariç. Ve o oda ise Emre'nin odasıydı.