Bu bölüm için daha fazla yorum istiyorum, yapar mısın? *-*-*-* Umarım beğenirsiniz!
*
"Ödevlerinizi yapmayı unutmayın," dedi Bayan Kingsley öğle arasına girdiğimizi belirten zil çaldığında. Kimse onu umursamışa benzemiyordu. Daha çok dersten bir an önce kaçmanın derdindelerdi. Bayan Kingsley bunun farkında olsa da aldırış etmedi ve ardına bakmadan uzaklaşan öğrencilerin peşinden ilerledi
Herkes dışarı çıktığında sınıfta bir tek ben kaldım. Son çıkmayı seviyordum çünkü insanları gözlemleyebilmek için vakit buluyordum. Gözlemlediğim insanların hal ve hareketlerini zihnime kazır ve ilham almak için sıklıkla kullanırdım. Bunu yapmayı seviyordum.
Sıramın üstündeki kitaplarımı yavaşça çantama yerleştirirken sınıftan içeri birinin girdiğini duydum. Hemen başımı kaldırıp kimin geldiğine baktım. Karşımda, koluna taktığı bir piknik sepeti ve yüzünde kocaman gülümsemesiyle Michael Clifford duruyordu.
"Michael? Burada ne işin var?" diye sordum merakla.
Cevap vermedi ve yanıma gelip sepeti benim sıramın hemen yanındaki sıraya bıraktı. Ardından içinden kırmızı küçük bir örtü çıkartıp sıramın üstüne serdi. Bir şey demeden ne yapacağını izledim.
Sepetten birkaç tane kapalı kap ve iki çift çatal bıçak çıkartıp sıramın üstüne düzgünce yerleştirdi. Sonra iki kutu meyve suyu çıkarttı, sıranın üstüne bıraktı. Ben daha ne çıkartacak diye düşünürken sepetten bir poşet ekmek çıkarttı ve onu da sıranın kenarına iliştirip piknik sepetinin kapağını kapattı. Karşıma bir tane sandalye çekip oturdu. Bana hiç bakmadan kabın kapaklarını açmaya işine koyuldu. Kaşlarımı çatmış bir şekilde onu izlemeye devam ettim.
Bir kaptan kırılmış çikolatalar, birinden vişne reçeli, birinden birkaç dilim çikolatalı kek çıktı. Ben kaplarla bakışırken o meyve suyu kutusunu eline almış, pipetini ambalajından çıkarıp kutunun saplanması gereken yere saplamıştı. Meyve suyu kutusunu elime tutuşturup "iç," dedi. "Neyli sevdiğini bilmediğim için neyli seviyorsam onu aldım. Umarım şeftali seviyorsundur."
Meyve suyu kutusunu elinden aldım ve kutuyu inceledim. Şeftalili meyve suyunu severdim. Bir şey söylemek için Michael'a döndüğümde, çoktan eline bir ekmek dilimi alıp üstüne reçel sürmeye başladığını gördüm. Bu beni gülümsetmişti.
"Michael," dedim birkaç saniye onu izledikten sonra. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"
"Benimle yemek yemeye gelmedin ve ben de yemeği ayağına getireyim dedim." Reçel sürdüğü ekmeği bana uzattı. "Ye."
"Bu kadar zahmet etmene gerek yo-" Cümlemi tamamlayamadan reçelli ekmeği ağzıma tıktı. Isırdığımda da çekip gülümsedi. Beni resmen beslemişti!
Ekmeği zor da olsa çiğneyip yuttum. Ona inanmam için çabalamaya başlamıştı. Başarılı da oluyordu. Beni kendine inandırıyordu. Ama her an fikrinin değişebilme ihtimali oradaydı ve bu korkmama sebep oluyordu. Bu tür işlerde hiçbir zaman başarılı olmamıştım. Tecrübesizliğim korkuyu doğruyordu ve bu hiç güzel hissettirmiyordu.
Michael'ın elini bana uzattığını gördüğümde irkilip ona döndüm. Başparmağını dudağımın kenarına sürtüp çekti. Ardından parmağına bulaşmış reçeli gösterdi. "Elimi kana bulayacağımı söylediğimi hatırlıyor musun?" diye sordu gülerek. Bakışları parmağına indi. "Reçelin kan olduğunu varsaymaya ne dersin?" Başparmağını ağzına götürüp emdi. Bakışlarımı kaçırdım. Bunu yaptığına inanamıyordum! En azından müstehcen kitaplardaki gibi reçelin tadına bakabilmek için dudaklarımı emmediğine şükretmeliydim. Aslında düşünüyordum da, sanırım dudaklarını dudaklarıma dokundurmaya teşebbüs etse, kesinlikle hayır demezdim. Böyle düşünmemin yanlış olduğunu bilsem de, ne yazık ki bu beni durdurmadı.
Tekrar ona baktığımda aç bir şekilde keki yediğini gördüm. Michael Clifford tartışmasız hayatımda gördüğüm en tutarsız, en ilginç ve en güzel erkekti.
"Ne bakıyorsun?" Ağzı dolu bir şekilde konuşmuş olması beni güldürdü. Çok sevimli görünüyordu.
"Genesis," diye mırıldandı. "Bu bakışlarından ne anlam çıkartmalıyım?"
Başımı hafifçe yana eğdim. "Çok güzelsin Michael."
"Teşekkürler." Bir parça çikolatayı ağzına atarken gülüyordu. "Sen de çok yakışıklısın."
Sırıtarak kafamı salladım. "Teşekkürler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Johnny Depp // clifford
Fanfiction❝Bir sürü yanlış yaptım. Yanlışlarımdan nefret ederdim çünkü beni kötü etkileyeceğini bilirdim. Ama sonra bir yanlış yaptım, sen çıkageldin. Ve sen Genesis, sen doğrularımın neticelerinden bile daha güzeldin.❞ *text*