Sözlükler aşka yetmiyor, cümleler aşka yetmiyor.. şimdi ben sana hangi cümleyi kursam, mutlaka başka bir zaman diliminde başkaları tarafından söylenmiştir sana..
Bu yüzden bakma gözlerime sevgili, gözlerine sığınıp dudaklarında; "SUSUYORUM#.Uzun zamandır aktaramıyordum o'nun hakkında hissettiklerimi dışarıya. İçimde saklıyordum hep sonra yeşerdi yavaş yavaş büyümeye başladı ve büyük bir çiçek gibi açtı içimde ve ben bu çiçeği aktarıyorum şimdi sizlere.. O'nun güzelliği bir papatya kadar sadeydi . Zoru seven çiçeklerdendi. Açması kolay olmadi içimde. Çok uğraştı, çok çabaladı kalbimin yüzeyinde gün yüzü görebilmek için çok zorluklar aştı. Çok sabretti bana ve yaptıklarıma. Ona rağmen benim olmak istedi hep. Geçmişimi aklından silemeyecekti belki ama güzel bir gelecek yazabilecekti bana.
Çok dengesiz bir yaşamım vardı benim. Çiçekten çiçeğe konan bir arı değildim belki ama, aşk hayatımda çok dengesiz, çok dalgalı bir yaşama sahiptim. Bir gün iyiyken, bir gün kötüydüm. Bir gün aşırı derecede sinirli ve kıskançken, bir gün sessiz ve sakindim. Belki içimde hala ergen kanı dolanıyordu, belki de ben nasıl bir ilişki kurulur çözemiyordum. Sevgilimin birini aşırı derecede sahipleniyor ve kıskanıyordum. Çok basit şeylerden tartışma çıkartabiliyordum.
"Gömleğinin üst düğmesini kapat!" , "dışarda sakız çiğneme" , "kime bakıyorsun" , "sana ne ondan ne yaparsa yapsın" gibi uzayıp da giden kıskançlık söylemlerinde bulunuyordum sürekli. Gereksiz şeyler olduğunu sonradan anlamıştım. Kaçıp gittiğinde. Ama sahiplendiğim için pişman değildim. Evet belki cümleler, konuşmalar saçma gelebilir ama 'sahiplenmek' onu çok sevmek demekti ve çok sevmek de kıskançlığı tetikleyen bir şeydi. Bunlar güvensizlikle ilgili şeyler değildi evet ama bu huyumdan kurtulamıyordum da. Bir diğerine aynı sıkıntıyı çektirmemek için söz vermiştim kendime. Ne olursa olsun onu kıskançlığımla boğmayacaktım. Boğuyorsun diye kaçmasına bir engeldi belki bu. Yani o zamanlar öyle düşünüyordum. Aşırı derecede değil de dozunda kıskançlık yaptım bu sevgilime. Ama ben dozunda bıraktıkça abartmaya başladı durumu. "Arkadaşlarımla şuraya gideceğim" , "piknik yapacağız arkadaşlarımla" , "lisedekilerle buluşacağız" diye devam eden istekler. Giyimi ise yavaş yavaş açılmaya başlamıştı. Eteğin boyu kısalmaya, badisinin dekoltesi artmaya başlamıştı. Kendimi daha fazla tutamadım haliyle. Evet lisedeki arkadaşlarıyla buluşabilir bunda bir sakınca yoktur belki de ama; iki kız iki erkek pikniğe gitmek nedir ? Üstelik araba bunların birinden. Bana söylerken ise; "biz pikniğe gidiyoruz" şeklindeydi. Ne benden izin almak vardı ne de "sen de gel" demek. Başlarda her şeyimiz uyuyorken artık görüşlerimiz dahi farklılaşmış, bakış açılarımız tamamen değişmişti. Böyle de olmamıştı. Bu sefer bitiren taraf bendim.