Neden ben diye düşünüp durdum. Karanlık odamın duvarlarına bir kez daha sordum acıyla. ''Neden?'' Ben bunu hak edecek ne yapmıştım? Fazla mı sevmiştim? Evet gereğinden fazla sevmiştim. 6 yılımı nasıl sevmezdim ama değil mi? Koskoca 6 yılımı...
Güneşin doğuşuna az kalmıştı. Odamın camına doğru yürüdüm. Sürekli düşünmek ve günlerce uykusuz kalmak bana pek yaramamıştı anlaşılan. Boğulduğumu hissettim... Sanki bir el hem boğazımı hemde kalbimi sıkıca tutuyordu. Hemen camı açtım. Hissettiğim acı gerçekten öldürebilir miydi beni? Herkes aşkın gelip geçici olduğunu söylerdi. İnanmazdım. Aşk acısının da geçici olduğunu söylerlerdi ama geçmediğini anlamıştım. Sanki ben koşmaya çalıştıkça itiyordu biri arkamdan. Sürekli tökezledim, tökezledim... Peki ya şimdi? Düştüm ve dizlerim parçalandı. Geçmeyecekti. Ben ne kadar kalkıp koşsam da yine düşecektim ve yine kabuk tutmuş yaralarım kanayacaktı. Hayatımda hissetmediğim kadar bir boşluk vardı bende. Sanki beni ben yapan tarafım yok olup gitmişti.Sanki ölmüştüm. Son bir kaç aydır tek hissettiğim şey acıydı. Herkes gitmişti, bir tek acı beni terk etmemişti.
En son ne zaman bu kadar kötü olduğumu düşündüm. Depresyona kolay kolay giren biri değildim. Haliyle depresyondan çıkmamda bir hayli zor oluyordu.Çoğu zaman gülen,nazik ve kibar bir insan olduğum söylenirdi. Hayatımda darma duman olduğum tek bir zamanı hatırlıyordum. Hafızamdan silinemeyen tek bir acı... Bir trafik kazası sonucu annemi kaybetmiştim. Üstelik daha 13 yaşındaydım. 13 yaşındaki bir erkek çocuğu, en çok annesine ihtiyaç duyardı. 1 yıl boyunca kazaya inanmamıştım. Hep içimden bir ses annemin ölmediğini ve yaşadığını söylüyordu. Bir kaç ay geçtikten sonra umudumdan tek bir toz bile kalmamıştı.Kabullenmiştim artık. Sanki dünyam bir anda üstüme çökmüş, tüm düzenim altüst olmuştu. Bu olayın üzerinden 1 yıl kadar zaman geçtikten sonra hayatıma biri girmişti. Anne şevkati vermişti bana. Her ne olursa olsun yanımda olacağını bildiğim güzeller güzeli Deniz'im.
Annemin ölümünden yaklaşık 1 yıl sonra tanışmıştık Denizle. Şans ki bizim mahallemize taşınmıştı babasıyla. Onunda annesi vefat etmişti ama Denizin annesi doğum sırasında ölmüştü. Aynı okul, aynı sınıf, aynı mahalle derken bir anda aşık olmuştuk birbirimize. Hep çocukluk aşkı gibi gelirdi. Ve geçeceğine inandığım bu sevgi her geçen gün bana inat katlandı. O kadar ağırlaştı ki kalbim, bir gün söyleyiverdim Denize. Hiç unutmam papatyaları çok severdi. Hatta bi kaç kez babasına beraber papatya toplamıştık. Çocuk aklıyla topladım bütün kır papatyalarını, çıktım Denizin karşısına. Evlerinin önündeydik ve ben Denizi apar topar aşağıya çağırmıştım. Kırmızı alarm dediğimizde mutlaka hayati önem taşıyan bir olay olduğunu bilirdik ve her ne olursa olsun bulurduk birbirimizi. Bende o gün kırmızı alarm demiştim. Deniz aşağıya indiğinde kır papatyalarını sakladım arkama. O saçma sapan gülüşlerimden birini fırlattım. Deniz o kadar hızlı inmişti ki aşağıya nefes nefese kalmıştı. Benim sırıttığımı görünce sinirlenip tekme atmıştı hatta. O kadar canım acımıştı ki ama yinede gülmeden tutamıyordum kendimi. Sonra üzülüp yardım etmeye çalıştığında tüm sürprizim bozulmuştu. Fark etmişti papatyaları. Sonra bunları bana mı aldın diyip sıkıca sarılmıştı bana. O anki huzurumu kelimelere dökmem inanın imkansızdı. Sonra yerden kalkmama yardım edip, sadece çiçekler yüzünden mi geldiğimi sormuştu. Gözleri parıl parıl parlarken birden bağırdım. ''SENİ SEVİYORUM. AŞIĞIM KIZIM SANA. HASTANIM.'' Sonra eliyle ağzımı kapatmıştı. Sus babam duyarsa kırar bacaklarımızı deyip. Sonra olanlar olmuştu zaten. Babası çoktan duymuştu beni. Aşağıya indiğinde Tamer Amcayı elinde oklava ve o beyaz atletinden sarkan şişko göbeğini görmüştüm. Kalp atışlarım o kadar hızlanmıştı ki Deni ''Bende seni seviyorum ama koşmazsan sen ölmüş olacaksın ve ben seni diri seviyorum'' demişti. Üstelik bunu kulağıma söylemişti ve ben donakalmıştım.
En son hatırladığım şeyse Tamer Amcanın '' Seni elime bir geçireyim o zaman görürsün sen hayta seni! Bir daha Denizime yaklaşmıyacaksın!!'' şeklindeki bağırmasıydı. İşte Denizle böyle başlamıştı her şey. 14 yaşımdan 20 yaşıma kadar her zaman yanımdaydı kır papatyam. Gayet mutlu bir ilişkimiz varken bir anda tüm dünyam mahvolmuştu. Denizin bana '' ben çok hastayım,bu gün buluşmayalım.'' tarzında ki konuşmasından anlamıştım bir şeylerin döndüğünü. Çünkü hasta olan Deniz asla bana hastayım demezdi. İlla küçük kız çocukları gibi saklardı, doktor ve hastaneden korktuğu için. Benimde biraz canım sıkılmıştı. Açık havada biraz yürümek istemiştim. Yürüdükçe dah kötü hissediyordum. Sanki bir şeyler olacak gibi.. Yürürken birden Çağrı aramıştı beni. Çağrı benim ve Denizinde tanıdığı mahalle arkadaşımızdı. Kardeşim dediğim Onur,Melih ve Çağrı vardı. Ve çoğu zaman beraber olduğumuzdan birbirimiz pek sık aramazdık. Beni aradığında ilk bir yerlere çağırmak içini aradığını sanmıştım. Telefonu açıp canımın sıkkın olduğunu söyleyince hazır olamamı ve canımın daha çok sıkılacağını söylemişti. İşte Çağrı bile böyle söylediyse gerçekten bir problem olmuş olmalıydı. Bir kafe ismi verdikten sonra acil gelmemi ve beni kafenin kapısında beklediğini söylemişti.
Kafeye geldiğimde biraz koşturduğum için nefes nefeseydim. Çağrıyı görünce rahtlamıştım biraz ama o beni fark edince yüzü giderek asılmıştı. Hiç bir zaman Denizi sevmediğini ve ona güven olmayacağını söyleyip dururdu ve en sonunda haklı çıkmıştı. Bana sadece kafenin camını işaret etmişti. Daha önce hiç gitmediğim bir kafeydi ve Çağrının beni buraya çağırmasının sebebini cidden merak ediyordum. Mahalleden çok uzak olan bir kafeydi. Hatta hiç gitmediğim. En sonunda kafamı çevirip kafenin camına baktığımda olayların şoku yaşarken birde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Ciğerlerimin yanıp tutuştuğunu hissediyordum ve yutkunamıyordum. Sanki bir anda oksijen seviyem azalmış dört duvar arasındaydım. Gördüğüm görüntü gerçek olamazdı. Deniz bir çocukla yan yana oturmuş öpüşüp, koklaşıyordu! Oysa bana hasta olduğunu ve buluşmak için çok halsiz olduğunu söylemişti. Kalbimin atom parçalarına kadar ayrıldığını hissettim. Sanki cam parçaları ayaklarımın altındaydı ve ben her bir adım attığımda ayaklarıma batıyordu. O kadar öfkeliydim ki içimdeki hüzün yokolup gidivermişti. Kafeye bir hışımla girip yan yana oturduğu çocuğa sağlam bir yumruk atmıştım. Deniz şok olmuş gözleriyle bana bakarken Denize önümü döndüm ve yavaş yavaş geriye doğru gittim Dudaklarımı yaladım ve ''Bana bunu yapmayacaktın. Ulan sevmiştim seni. Sevmiştim ulan! '' demiştim. Evet benim hikayemde buydu. Acınası biriydim. Aldatılmış... Ve biliyor musunuz nedense sanki yeniden annemi kaybetmişim gibi hissetmiştim. O kadar acıyordu ki canım, bir ara intihar fikri bile cezbediciydi. Yanımda olanlar her zaman olduğu gibi Onur,Melih ve Çağrıydı. İkinci defa iliklerime kadar acıyla dolup taştım. İkinci kez düştüm ve kanattım dizlerimi.
Bu olayın ardından toparlanmam uzun süremi almıştı. Üniversiteye başlayacağım seneydi. Evet her şeye rağmen kazanmıştım. Ankara Tıp Fakültesi... Mutlu olamayacaktım belki ama en azından bir üniversite kazanmıştım. Belki sınavdan önce olsaydı bu olaylar kazanamadım bile belki de.. Şimdi sıra her şeyi sıfırlamaktı. Yeni bir sayfa açmaktı. Belki bir daha gülemeyecektim , evet birazda kibar ve nazik biri olmamdan kaybetmiştim ama savaşacaktım.
ARKADAŞLAR MERHABALAAR. BU HİKAYEYE CİDDEN ÇOK HEVESLİ BAŞLADIM VE ÇOK GÜZEL OLACAĞINA İNANIYORUM. UMARIM BEĞENİRSİNİZ. AYRICA İLERLEYEN BÖLÜMLERDE ÇOK GELİŞME OLACAK! OKUMAYA DEVAM EDİN :))))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
Teen Fictionİmkansızların imkanına inanın! İmkansız diye bir şey yoktur. Hikayemizde var olan Heyna isimli kızımız bunu kanıtlıyor! Eğer fantastik,romantik ve sürükleyici bir kitap okumak istiyorsanız şiddetle tavsiye ederim. İyi okumalaar*