Ecevitle sohbetimiz beni sarmıştı. Gerçekten iyi bir çocuktu. Bilgisayarında ki oyunlardan bile oynamıştık. Vakit bulduğumuzda pes atamaya bile gidecektik. Uluç hala gelmemişti ve bende biraz uykunun iyi gelebileceğini düşündüm. Kalktığımda yeni bir gün başlamıştı. Ecevit ve Uluç aşağıya inmiş olmalılardı. Kahvaltı için. Hemen üstüme bir tişört geçirip merdivenlerden inmeye başladım. En sonunda yemekhaneye varınca o kadar sevinmiştim ki sanki yıllarca yemek yemeyen birisine ilk defa yemek veriyormuşsunuz gibi mutluydum. Yemeğimi alıp boş masa ararken tüm masaların dolu olduğunu fark ettim. Burada yeniydim. Çömezdim, başkalarının masalarına hemde hiç tanımadığım insanların masalarına oturmak bana göre değildi. Oldum olası böyleydim. İster egolu diyin ister salak ama böyleyim işte huyum kurusun!
Gözümle boş masa bulurum umuduyla etrafı tararken birden gözüm Ecevit'e çarptı. Yanında da gıcık kardeşi karşılıklı oturmuş yemeklerini yiyorlardı. Yanlarında başka kimse yoktu ve sanırım en sakin masa onlarınkiydi. Ecevit beni fark edince eliyle gel işareti yaptı. En iyisi onun yanına gitmekti. Masanın önünde ayakta durdum ve '' Evet Ecevit? '' diye sordum. O da salak mısın der gibi baktı ama sonra yutkunup konuştu '' Bu masaya otur diye çağırdım kanka ne bakıyon?' derken gülüyodu. Uluç ağzında ''nerede istenmiyosa orada bitiyor kıl yumağı'' gibi bir şey geveledi. Aslında masaya oturmayacaktım ama Uluç'u sinir edecekse bunu yapmaya hazırdım. Ecevitin yanına geçip sohbet etmeye bir yanda yemeğimi yemeğe devam ettim. Üniversitemin başlamasına 2 hafta gibi bi süre kalmıştı ve bende o süreci burada dil eğitimi için geçirmeyi planlamıştım. Ecevit'e görüşürüz diyip hemen masadan kalktım ve dil kursumun olacağı yere doğru ilerlemeye başladım. Epeyce uzakta olduğu için tramvaya binmeye karar verdim.
Nihayet varmıştım. Tramvaydan indiğimde hemen karşımda beliren ''ÖKSİ DİL KURSU'' yazısı gözüme çarptı. Evet gideceğim yer buraydı. Ve ders başlayalı 3 dakika olmuştu. Apar topar ders göreceğimiz bodrum katına indim. Evet bodrum katıydı. Çokta yeni bir yer değildi anlaşılan. Kapıyı tıklatıp içeriye girdim. Geciktiğim için özür dilerken hemen sol taraf en arkanın bir önündeki kumral saçlı kızın arkasındaki sıraya geçtim. Yani en arka sıraya. Dersi dinlerken ister istemez gözüm önümde oturan kıza kaydı. Saçları o kadar güzeldi ki bir an dokunmamak için kendimi zor tutmuştum. Ne kadar salakçaydı? Yeni gördüğüm hatta ismini bile bilmediğim bir kızı nasıl olur da bu kadar önem verirdim? Hayır herşeyi geçtim lan resmen kızın saçına dokunuyordum. Bir an kafamda baloncuk belirdi. Kızın saçına dokunduktan sonra kızın ''pis sapık!!'' diye bağırması ve benim kurstan atılmam... Hayır dedim, Hayır Anıl kafanı derse ver oğlum, saçmalama diyerekten tekrar dersi dinlemeye başladım. Temel kurallar anlatılıyordu. Ve ben bir çoğunu biliyordum. 5 saat ders görecektik ve artık ara vermem gerekiyordu. Çok susamıştım. Tam kafamdan bunlar geçerken zil çaldı ve ben neredeyse mutluluktan bağıracaktım. Tam sıramdan kalkıyordum ki önümde ki kız bana döndü. Allahım.... Bu yüz.... Nasıl bir insan bu kadar kusur içinde kusursuz olabiliyordu... Gözleri... Minik fındık burnu... Tamamen net bir şekilde görmüştüm sonunda yüzünü. Aklımdan demek ki güzel olan tek saçları değilmiş diye geçirdim. ''Merhaba'' dedi bir melek edasıyla. ''Sakıncası yoksa bu derste not tuttuysan benimle paylaşır mısın? '' aman allahım dedim. Keşke not tutmuş olsaydım... Utana sıkıla ''Hayır, çünkü bende tutmadım.'' dedim sırıtarak devam ettim '' sanırım benimde ihtiyacım olacak'' bana gülümsüyordu! ya da ben öyle olmasını istediğim için bana öyle geliyordu. '' Peki o zaman. İkimizden biri notları bulursa diğerine versin olur mu?'' dedi yine o dayanamadığım tatlılığıyla..
Kafamı tamam anlamında sallarken saniyeler için kayboldu ortadan. Bende '' analar neler doğuruyor bee'' dedim fısıldıyarak arkasından. Ara bitmek üzereydi hemen kantine inip su aldım.Güzel kızdı ama artık gönlüm kapalıydı. Geç kalmıştı bana. Artık dedim kendi kendime kimse yok. bunu içimden defalarca tekrarladım ve etkili oldu. Ders başladığında ben ayrı o ayrı kafada dalıp gitmiştik.
Arkadaşlar devam edicem ama bazı yazı hatalarım oluyor mazur görün, eğer siz devam etmemi istiyosanız da biraz destek istiyorum sizden... Hepinizi çok seviyorum! Benimle kalın, çok güzel gelişmeler olacak!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmkansız
Teen Fictionİmkansızların imkanına inanın! İmkansız diye bir şey yoktur. Hikayemizde var olan Heyna isimli kızımız bunu kanıtlıyor! Eğer fantastik,romantik ve sürükleyici bir kitap okumak istiyorsanız şiddetle tavsiye ederim. İyi okumalaar*