Alt kata doğru inmeye başlamıştık. burası çok büyüktü ve bir o kadarda karanlıktı. Yolumuz tılsım sayesinde aydınlanmıştı. Etraftan garip sesler geliyordu. Annemin çığlık seslerine benziyordu. En azından annemin yaşadığını bilmek bana umut verdi. Arkamı döndüğümde o yol kenarında gördüğümüz canavardan vardı. İçinde bir gölge vardı. Bu o! Annemi içinde saklayan canavar! O panik sırasında tılsım konuşmaya başladı. '' Gücünü kullanman ve o canavarı alt etmen gerekiyor. Yoksa o canavar ve sürüsü anneni yiyecek.'' Jack, '' Demek ki sürülermiş.''dedi. ''Annemi kurtarmalıyız Jack! Yoksa o pis kokuşmuşların midesinde bulunacak. Tılsımı nasıl kullanacağımı da bilmiyorum.'' ''Anneni gerçekten kurtarmak istediğine bağlıyım. Onu düşünerek hareket et. İstediğine varacaksın.'' Bu dedikleri içimi aydınlatmıştı. Dediklerine uyarak canavara yaklaştım ve aniden bir ışık patlaması oldu. Canavar kaybolmuştu. Nerede olduğunu bilmiyordum. Yolumuza devam ettik. Göle benzer bir yerdeydik. Denizde insana benzer bir şey vardı. Sandal ile gittikçe bize yaklaşıyordu. Tam o sırada önümüze biri çıktı. Garip giyinmişti. Bende olduğu gibi onunda tılsımı vardı. Ama maviydi. Sanırım güçleri farklıydı. Elleriyle bana doğru saçma sapan şeyler yapmaya başladı. Tam o sırada denizdeki şey (artık her neyse) onu elektrik silahı ile vurdu. Yerde çarpılmış bir şekilde yatıyordu. ''Bunu neden yaptın?'' '' Çünkü senin tılsımının peşinde. Onun kim olduğunu biliyor musun? Tabiki de bilmiyorsun. Buranın en kötüsüdür kendisi. O bir prens elf. Duydun değil mi? Çok tehlikelidir. İki metre olsa dahi yaklaşma!'' Bu dedikleri beni ve kardeşimi korkutmuştu. Bizi bir yere götüreceğini söyledi. Sandala bindik. Yaklaşık iki dakika sonra bir eve gelmiştik. '' Burada sizi bekleyen biri var.'' Anladığıma göre biri bizi tanıyor! İçeri girdik. O insana benzeyen şey robotmuş. Üzerindekiler bile robot. Kısacası robotun içinden robot çıktı. O çok tatlıydı. Pembe bir rengi vardı. Ancak bir o kadarda zeki idi. Bizi bekleyenin kim olduğunu sordum. O da aynen şöyle dedi '' Annenin büyük babası. Yani büyük büyük baban.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TILSIM
Science FictionYaşadıklarımı anlamlandıramıyordum. O küçük eski antika parçası benim hayatıma öylece yön veremezdi. Ben, Emily. Şimdi 15 yaşındayım. Yaşadığım onca şeyi 'siyah'la kapatıyorum. Ve hiçbir renk beni değiştiremezdi.