#1.Bölüm

6 1 0
                                    

İnsanın kendi dertleri, hayatın karmaşası, trafiği, borcu harcı derken bir an olsun durup da ben neredeyim, ne yapıyorum? diye sorması gerek kendine. Ben bunu bugün anladım. İlk defa sorduğumda kendime. Bugüne kadar hiç düşünmediğim şeyleri düşünmeye başladığımda aklıma geldi çünkü günlüklerimi kimin okuyacağı? Bilgisayarımın kime verileceği? Odamın bensiz nasıl odam olacağı? Her alışverişte biraz daha aldığım kalemlerin durduğu çekmeceler, annemin dolaba koymadığım için kızdığı elbiseler ne olacaktı? Bugüne kadar bunları düşünmezdim. Benim büyük dertlerim vardı. Haftasonu kızlarla buluşma, o çok moda olan pembe bluz, pazartesi sınav, İstanbul'daki akrabamız Zeynep'in düğününde ne giyeceğim, matematik performans ödevim.. Bunlar benim büyük dertlerimdi. Küçük dert neydi peki? Küçük derdi olan var mıdır? Ya da kendi derdini küçük bulan?

Beğenmediğimiz hayatlarımız nasıl olupta birden ulaşılmaz bir hal alabilirdi? Bir kağıt parçası kadar basit bir insanken hayatımı şimdi yükselen döviz kurları gibi hissediyordum.
Büyük bir sarsıntı, beni batırabilecek, yok edebilecek bir sarsıntıydı bu.

Bir dakika sonra yaşayacağımızın garantisi yoktur elbet. Bir yıl sonrasında da. Ama müdahele edilmezse bir yıl sonra öleceğimin garantisi verilmişti. Boynuna steteskop takmış, beyaz önlüklü, çok bilmiş biri beni oyundan çıkarmıştı. Ellerimi zorla tutmaya çalışan bir ailenin arasından kayıp gidiyordum. Ben bu denizde boğulacaktım. Oysaki hayallerim suya çoktan düşmüştü. Kurtuluş yoktu. Kimi insanlar şanssızdı ve çarpıcı gerçekler onları erken yaşlarda bulmaktan hiçte çekinmiyordu. Bu şanssız insanlardan biri de bendim. Büyümenin, yaşlanmanın ve ölmenin sırası gelmişti. Ama tüm bunlar işin soyut tarafıydı. Gerçekler kulağa o kadar da acımasız gelmiyordu.

Somut tarafına gelecek olursak; böbrekleri çalışmayan ve tedavi olması gereken bir kızdım. Bu durum sokaktaki her 100 kişiden 30'unda gayet normal bir şekilde karşılaşılabilecek bir durumdur. Peki bu kişilerin neler hissedebileceği hiç merak konusu olmuş mudur? 

"Tahminimiz doğru çıktı. Böbreklerin fonksiyonunu kaybetmiş durumda."

Bu 7 kelimelik basit cümle saatlerdir aklımdan çıkmıyordu. Kafamın altında ezilmiş yastığım artık yaşlardan ıslanmış yüzümü rahatsız ederken yattığım yerden kalktım.

Zihnimi çok kurcalıyordum ve bu artık rahatsız etmişti. Zaman akıp gidiyordu. Bir şeyler yapıp bu hayata veda etmeden önce birkaç iz bırakmak istiyordum. Kısa vadede en büyük isteğim şu an sadece buydu. Bir proje mi yapmalıydım? Yoksa yeni bir şarkı? Milyon dolarlık bir tablo? Ciddi düşünecek olursak bunların hiçbirine gücüm yetmezdi. Ben güçsüzdüm ki zaten. Ben yıllarca içimde duran fasulye şeklindeki bir organa bile doğru düzgün sahip çıkamamış, dandirikten bir hastalığa yenilmiş güçsüz bir insandım. Benden ancak ilkokul projesi, saçma sapan pop şarkılar ya da çöp adam çıkardı. İz bırakmak söz konusu ise.

Ya da, ardımda gözü yaşlı bir anne ve baba bırakabilirdim. Annemde derin izler bırakacağımdan emindim. Ve hiç doğmamış olmayı buna tercih ederdim.

Ölmek üzere olan biri olarak artık hayattan nefret ediyordum. Aynı zamanda yaşamak da istiyordum. Eskiden olsa -yani dün- yapamayacağım her şey için içimde ilham ve istek vardı. Bu sanırım yaşayamayacağım yılların toplu olarak verilmesi gibi bir şeydi. Paraşütle atlamayı, ilk kez araba sürmeyi, hatta hiç uyumadan vakit kaybetmeksizin yaşamak istiyordum. Ben onlarca yılı yaşamalıydım. Sevdiklerime doymalıydım.

Annemlerle artık yeterli olmasa da doktorlara elimizden gelen her şeyi yaptık deme hakkını verecek nakil mevzusunu konuşmuştuk. Ben istemiyordum. Diyalizle fazlasıyla vakit kaybetmiştim.  Daha fazla bir makineye bağlı kalamazdım. Ya tam yaşayacaktım ya da ölecektim. Benim için bu karar aşaması çoktan sona ermişti. Gereksiz CT taramaları, ilaçlar benden vakit çalıyordu. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 15, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Fight song (Mücadele)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin