"Ha!" dedim ve yanından uzaklaşıp saatlerdir bizi izleyen Rüzgar'a doğru yürüdüm. "Ne bakıyorsun lan saatlerdir? Ayımı oynuyor burada?" diyerek birde Rüzgar'a çıkıştım. "Görünüşe göre evet, ama konumuz bu değil."
Ne yani bana şimdi bu ayımı demişti? Bas baya demişti işte!
Ayol götüm.
Kolumu çekiştirdi ve beni okul bahçesinin köşlerine doğru çekti. Tecavüz falan etmesin şimdi? Yohh amına yapmaz tabii.
"Ne bu köşelere çekmek falan?"
"Ben seni Ege'nin doğum günü partisine götürebilirim." Cevap vermeme fırsat tanımadan;
"Akşam 9'da hazır ol."
• • •
"Kızım yerler seni orada! Gitme diyorsam gitme!"
"Defne ne olabilirki? Endişelenme bu kadar."
"Nasıl endişelenmeyim? Ege orospusunun doğum gününe gidicem diyorsun."
"O kadar çağırdı çocuk. Gidicem ama so-"
"Yoksa sen... sen Ege için falanmı gidiyorsun?"
"Ne saçmalıyorsun sen? Saçmalamasana," dediğimde Defne pek inanmasada irdelemdi.
"Peki o zaman. Hazırlan. Ege'nin gözleri seni görünce fıldır fıldır dönsün."
"Defne!" dedim ve yanımda olan yastığı alıp kafasına fırlattım. Kahkaha atıyordu.
"Tamam tamam hadi gel. Ben olmasam kim bilir doğum gününe nasıl gidersin? Allahım!"
Ona gözlerimi devirdim ve gardırobumun karşısına geçip sadelikte mastır yapan elbiselerime göz gezdirdim.
"Bu sefer farklılık yapalım. Elbise yerine şortlu takım..."
"...ne dersin?"
Dudağımı yukarı doğru büktüm. "Benim için farketmez."
Kıyafetlerimi giyerken bir yandanda söyleniyordum. "Uzay'ın beni neden doğum günü partisine götürmek istemediğini anlamadım."
"Uzay dedi ya işim var diye. Yiyeceksin resmen adamı!"
"Neyse en azından Rüzgar götürecek."
"O piçede pek güvenme. Bir bakıyorum uysal bir bakıyorum godoş!"
Hafif kıkırdadım.
"Rüzgar iyi biri. Endişelenme. Eskisi gibi godoş değil," dedim 'godoş' kelimesine vurgu yaparak. Defne'de hafif benim gibi kıkıradadı.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
