2. Bölüm

16 2 0
                                    

O gözler beni içine çekiyordu sanki.. Öyle bir çekim gücü var ki. Hemen dinlemeye başladım. Adı Rüzgar'mış. İzmir'den annesiyle beraber gelmişler. O 18 yaşındaymış ama geç başladığı için şimdi bizimle berabermiş. Annesiyle babası ayrıymış. O da benim gibiydi demek. Tek fark benim babam, onun annesi vardı. Ama annemi babama yüz kere bin kere yeğlerdim. Neyse. Biraz süzdüm onu.
-Ne süzmesi resmen iç organlarına kadar soydun çocuğu.
Ses kes iç ses.
-Tm. Hadi by.
By.

Evet iç sesimi de kovduğuma göree. Ne diyordum ben? Hah . Süzdüm Rüzgar'ı . Çok yakışıklıydı. Sarı saçları, mavi gözleri, ve resmen gömleğini delecek gibi duran kasları.. Şimdiye kadar birçok yakışıklı çocuk gördüm ama hiçbirinden böylesine etkilenmemiştim. Bu arada söylemeyi unuttum. Son derste sınıf öğretmenimizin yani Mehmet Hoca'nın dersi vardı. Hoca herkesin kendini tanıtması bitince yer düzenini belirlemeye başladı. Evet. Özel okuluz ama devlet okullarında daha disiplinliyiz. En azından dizilerdeki gibi derslerle alakası olmayan bir özel okul değil. Neyse. Ben zaten her zaman cam kenarının en arka sırasında tek otururum. Bugün de öyleydi. Ama sevgili hocacığım (!) Rüzgar'ı yanıma oturttu. Hemen itiraz etmeye başladım:
-Canım öğretmenim. En sevdiğim hocacım! Lütfen. Bakın biliyorsunuz hep burda oturuyorum yaa.
-Sus bakayım. Sınıfta boş yer kalmadı. Hem iyi anlaşabilirsiniz Rüzgar'la.
Somurtmaya başladım.
-Hadi hadi ben senin iç sesinim. Beni kandıramazsın. Hoşuna gitti değil mi yanına oturması?
Off. Ses kes iç ses. Sadece etkilendim biraz o kadar .
İyi mi, artık iç sesimle konuşmaya da başladım. Neyse işte zil çaldı. Ben de kendimi sınıftan dışarı attım ve okulun çıkışına doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Biri arkamdan "Açelya!" Diye seskenince durdum ve arkama baktım. Rüzgar'dı. Ne var dercesine kafamı salladım. O da
- Neden bu kadar soğuk bir insansın ki? Ben sana ne yaptım da bana öldürecekmiş gibi bakıyorsun?
-Sana öldürecekmiş gibi bakmıyorum. Herkese öyle bakıyorum. Buradaki herkes şımarık zengin p*çleri. Ve eminim ki sen de öylesin.
-Laflarına dikkat et. Kızsın diye bir şey demiyorum. Sen bana piç diyemezsin.
-uu. Sert çocuk. Bunu sevdim.
-Allah'ım yaa. Neyse senle iyi anlaşabiliriz gibi geliyor çünkü ben de buradakiler hakkında senin gibi düşünüyorum. Gel istersen bir kafeye gidip orada birbirimizi tanıyalım. Seninle arkadaş olabiliriz.
Ah, yakışıklı seksi ve çekici olduğun kadar kibarsın da demek, diye geçirdim içimden. O da o anda bir kahkaha attı ve
- Senin ağzından bunları duymak ha. Kskfmspcms. Teşekkürler. Derken bike hala gülüyordu. Offf , naptım ben yaa. Şimdi yüzüm kesin pancar gibi kızarmıştır.
-Susmazsan gideceğim. diye tısladım resmen. O da gülmesini bastırarak yanıma geldi ve kafeyi kararlaştırdıktan sonra arabalarımıza binip Ametist Cafe'ye doğru sürmeye başladık. Ne! Daha ilk gün tanıştığım birinin arabasına bineceğimi düşünmediniz herhalde. Kafeye vardığımda arabayı park edip bir masaya oturdum. Daha gelmemişti. Gelince oturup konuşmaya başladık. İyi bir insan aslında. Sevdim.
-Sevdin demek ?
Off. Ne fesatsın ya.
Saate baktığımda 8'e geliyordu. Telaşla kalktım. Zaman ne çabuk geçmişti öyle?
Benim ayaklandığımı gören Rüzgar bana meraklı gözlerle bakıp
-Ne oldu? Dedi.
-Off. Eve gitmemiz gerekiyor. Saati tamamen unuttum. Ağzıma s*çacak. Şüpheli gözlerle "Kim?" Dedi. Ona bahsetmek istemiyordum. Ama o bana her şeyi anlatmıştı. Belki benim de anlatmam gerekiyordu.
-Biraz otursana şöyle.
-Daha demin ayaklanmıştın şimdi niye oturuyoruz?
-Sana herşeyi anlatacağım. Benim soyadımı biliyor musun?
-Neden sorduğunu bilmiyorum ama hayır.
-İşte. Soyadım Özer benim. Güzel aslında değil mi? Ama ben nefret ediyorum. Yıllar önce annemle babam trafik kazasında öldü. Ben de yetiştirme yurdunda kalıyordum. 2 yıl önceyse o adam geldi ve babam olduğunu söyledi. İnanmadım tabii ilk başta. Ama DNA testi yaptırmak isteyince ben de merak ettiğim için kabul ettim. Gerçekten babammış. O an yıkıldım. Neden ben onu öldü biliyordum ki? Ben ne yaptım ona da beni en çok ona ihtiyacım olan zamanımda yalnız bıraktı?
-Şiştt, ağlama. Değmez
Ağladığımın farkında değildim. Usulca gözyaşlarımı sildim.
-Ah. Kusura bakma. Seni de tuttum. Kalkalım istersen.
Dediğimde çok dalgın gözüküyordu. Beni duymadı. Birden
-Babanın adı ne?
Diye sordu. Şaşırsam da yanıtladım onu.
-Selim Özer. Özer Holding'in sahibi.
Yüz hatları birden gerildi. Kaşları çatıldı. Ürkmüştüm açıkçası.
-Hadi kalkalım.
Dedi soğuk sesiyle. Anlamasam da kafamı sallayıp onu onayladım. Acaba babamı tanıyor muydu?

Evett. Sizce Rüzgar Açelya'nın babasını tanıyor mu? Yorumlara yazarsanız çok ama çok sevinirim.İnşallah oy verirsiniz. Daha yeni başladığım için hatalarım varsa lütfen affedin ve yoruma hatamı yazın. Bu arada yazım yanlışları olabilir. Telefondan yazıyorum. Sizi seviyorumm.
Dipnot:Multimedya bilerek koymuyorum. Karakterler sizin hayal ettiğiniz gibi daha güzeller.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 19, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MAVİLERİ...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin