Ne'dim Ne Oldum Dedim

50 4 0
                                    

Merhaba ben Wesley. Wesley Lindsay. İsmimle uyumlu bir şekilde, tabiri caizse, erkek gibi kızımdır. Sanırım ailem bunun böyle olacağını önceden tahmin edebilmiş. Ya da Wesley sadece dedemin adıdır. Şimdi size on yedi yaşındaki bir genç kızın makul suretle başından geçebilecekleri anlatacağım. Bu sözlerim 'duff'lar için bir umut ışığı olabilir. Lütfen çok dikkatli okuyunuz. ( Duff: Güzel, popüler, zengin, seksi kızların bulunduğu arkadaş grubundaki çirkin, şişman kız. Böylelikle gruptaki diğer kızlar, duff'lar sayesinde olduklarından daha çekici görünürler. Erkekler gruptaki güzel kızla konuşmak istediklerinde, ilk önce duff'la arkadaş olurlar.)
Kendimi bildim bileli hayat denilen bu yolda, hep yarışa sonradan katılan hatta birilerinin itmesiyle kendini yarış pistinde bulan insanlardan olmuşumdur. Hırs, para, başarı, güzellik... Makul suretle hepsine sahip olmayı isterim. Ancak iş aşırıya kaçarsa, sakince bulunduğum ortamı terk ederim. Sanırım yukarıdaki beni yaratırken biraz eksik 'hırs' koymuş. Ne yapabilirim ki?
On yedi yaş bir genç kızın en önemli yaşıdır. Üzerine onlarca söz söylenmiş, acılar çekilmiş, geriye kırık kalpler bırakılmış bir yaştır. Eğer beni biraz olsun tanıyabilirseniz, böyle zırvalıklarla kafamı doldurmayacağımı da bilirsiniz herhalde. Ama ben hayatımda ilk defa bir adama "sen benim on yedi yaşımdın" dedim. Ve o gelip tüm hayatımı mahvetti, her şeyimi benden aldı. İşte bu yüzden dediğim gibi. Bunlar saçmalıktan başka bir şey değil kızlar. Benim bunu anlamam ne yazık ki on sekiz yaşıma basmamla bir oldu. Ne diyebilirim ki? Ne olursa olsun işte bu benim masalım, benim perdem, benim şiirim. İşte tüm bunların hepsi 'ben'i oluşturuyor. Eski bir 'duff'ı... İşte tam şuan da Wesley Lindsay'ın hayatını okuyorsunuz.

Herkesin istediği şey nedir? İyi bir lise, sevgi dolu rahat bir aile, popüler bir sevgili, yüksek ders notları, geniş bir arkadaş grubu... Peki çevrenizde bunların hepsine sahip kaç tane insan var? Hatta tüm bunlara sahip herhangi birini tanıyor musunuz? Ben tanımıyorum. İşte bu yüzden aynı anda hepsine sahip olamazsınız. Eğer bunlardan bir veya ikisine sahipseniz, bu mutlu bir hayatın formülüdür. Zamanında aç gözlü bir kızdım. Bunların hepsine sahip olmaya çalıştım ve şimdi elimde geriye hiçbir şey kalmadı. Bunların hiçbirisi olmadan önce, ben çok iyi bir lise kazanmış ve şehir dışına okumaya gitmiştim. Herşey henüz benim için çok yeniydi. On beş yaş emin olun ki ailenden uzakta okumak için hiç doğru bir yaş değil. Aranızda "ailemden kurtulmak istiyorum ben, sen ne saçmalıyorsun böyle?" diyenler olacaktır elbet. Size hak veriyorum ama bazı şeyler yaşanılınca çok daha iyi anlaşılıyor. Ben ki hergün yüzlerce yeni sebepten dolayı ailemden nefret eden bir insandım. (Aslında hala ediyorum.) Nedeni; onların, sanki ben sonbaharda ağacın üzerinde kalan tek yaprak tanesiymişim gibi davranmalarıydı. Belki gösterdikleri normal bir ilgiydi, ebeveyn olunca anlarım, belki de aşırı bir ilgi. Aslında hangisi olduğu fark etmiyordu. Boğuluyordum. Her veli toplantısına eksiksiz gelen annem, ki bazen toplantılar dışında da öğretmenlerimle görüşmeye gelirdi, ya da sanki her an bir sürtük olmaya hazırmışım zanneden babam... Hazır ailemden bahsetmişken değinmek istediğim bir kaç küçük nokta daha var.
Şu hayatta insanı en çok yoran şeylerden birisi aile meseleleri. Küçükken annemle babam kavga ettiğinde odama kapanıp saatlerce ağladığımı bilirim. Halbuki babamı sevmezdim. Annemle ayrılsınlar isterdim. Ama bu kolay yollardan olmalıydı. Annem bir gün elinde boşanma dilekçesiyle çıkagelip "Ben artık seni sevmiyorum. Üstelik Wes'e de iyi bir babalık yaptığını sanmıyorum. Boşanıyorum senden." demeli ve her şey sona ermeliydi. Halbuki benim hayatımda bitip tükenmeyen kavgalar ve buna rağmen hala sürdürülen bir evlilik vardı. Bazen annem babamdan ayrılmadığı için annemden de nefret ettiğim oluyordu. Şimdi önüme baktığımda ise açıkçası umursamıyorum. Yaz tatili dışında ailemle pek sıkı fıkı olduğum söylenemez.
İşte küçüklüğümden beri minik kalbim babamdan nefret etmekle o kadar meşguldu ki bir erkeği sevebileceğime asla inanmadım. Ta ki o karşıma çıkıncaya kadar. Bana bir adamı sevmeyi öğretip sonra da çekip gidinceye kadar... Sen benim hem arkama bakmadan kaçtığım, hem de gözüm kapalı koştuğum adamsın Ian.

LudusHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin