Herkese merhaba! Bu benim ilk hikayem,ama uzun yıllardır,kafamda kurup,bir türlü kelimelere dökemediğim serüvenim...
Ve sizler bu aksiyon'un içine HOŞGELDİNİZ!!!......
*******************************
İçimdeki ceset,kalbimdeki mezar,ruhumun bitmeyen yasıydın sen...*************************
Medya da gizem / kenya west;stronger
Keyifli okumalar,medya ile okumanızı isterim...
Gizem Temirhan;
Yine aynı şey ve yine aklımın en ücra köşelerinden çıkıp gelen,ruhumu bir kemirgen gibi yiyip bitiren,o kesik kesik yüzleri,görüntüleri anlamlaştırmaya çalışan,bir adet ben...
Gizem Temirhan...
Mafyanın ve iş dünyasının korkulan,bir o kadar sevilen ve bir o kadar da ne yaptığı,ne yapacağı ve en önemlisi,neyin kafasını yaşadığı bilinmeyen ismi...
Aklıma gelen düşünceyle sinsi bir tebessüm kapladı yüzümü. Acaba o fredi görünümlü hasımlarım,kâvuslarımı bilseydi,bana fredi'nin kâvusunu yaşatarak,çok kolay işkence edebilirlerdi,değil mi?...
Ama bunu öğrenebilecek zekâ,hangisinde vardı ki? Zaten olsaydı,ben bu dinine yandığımın gâvuristanın'da,çoktan unutulmuş müslim mezarlığında olmam sıradan olurdu...
Bu düşüncelerle,çoktan çıkmıştım kâvus'un etkisinden... Evet,şimdi daha iyiydim.Aklıma takılan soruyla telefonumu,ayak ayak üstüne attığım için,ilk defa hiç zorlanmadan aldım arka cebimden. Ezbere bildiğim numarayı tuşlayıp,derin bir nefes aldım. Karşıda'ki ev telefonunun çaldığını belli eden ses ile birlikte,gözlerimi karşıdaki manzaraya diktim. Burası indianapolis'in en ünlü parkıydı. Normalin'de turist kaynardı,ama tabikide sabahın bu saatinde değil...
Telefonun geç açılmasıyla birlikte,düşüncelerimden sıyrıldım ve istemsizce kaşlarım çatıldı.
"Buyrun gizem hanım."
"Solmaz neden bu telefon geç açıldı?!"
"Çok özür dilerim efendim,geç duydum,bir daha olmayacak."
Bu cevap bana saçma gelmişti,beynimdeki tilkilerin beni yönlendirmesine izin verdim.
"Solmaz, satranç tahtası'nı kaldırdın mı?"
"Hayır efendim,korkmayın,biz iyiyiz. Kötü bir durum yok,korumalar kapıda,herşey olağan halinde."
"Tamam" Dedikten sonra hıncımı ondan almamak için,hızlıca bastım kırmızı butona. Numarayı silip,bank'ın üstüne bıraktım telefonu. Satranç tahtası şifreydi,eğer evde öldürmem gereken ibneler kol geziyorsa,anlamam ve katliam yapmam için evet demesi yeterliydi...
Tabi ev uydu sistemiyle,7:24 kontrol altındaydı.Ama benim için tedbir de sınır yok,en ufak hataya hiç mi hiç yer yoktu. Ha sen çok mu kusursuzsun de... Zaten bu en büyük ve tek korku,tek kusurum yüzünden başıma belaydı....
İsterik bir gülümsemeyle, mırıldandım bu düşünceme;"tatlı bela..."
Telefonumun,sunam türküsüyle başlayan sesini duyduğumda,derin bir of çekerek,bıkınlıkla nefesimi serbest bıraktım. Tekrar bank'ın üstünden elime aldığımda,gördüğüm isimle yüzüme pis bir sırıtış hakim oldu...
"Sarı çiyan'ım arıyor"...
"Seni pislik,sürtük!Sen aldın değil mi vişne çürüğü rujumu! Ben kaç euro verdim o ruja biliyormusun sen?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Onursuz Olmasın Aşk...
ActionAlışılmamış,anlaşılmamış ve daha önce hiç görülmemiş bir merakla baktı gizemin çehresine... Boş bedenindeki dolu yüküyle,anlayamamış olduğu tüm cahilliğiyle... "Beni anlaman için,daha kaçının cellat'ı olmam gerek?" Gizem'in yüzüne isterik bir gülüm...