İşimiz bittiğinde Taehyung beni eve bıraktı. Eve çıktığımda yine boğulmaktan korkarken beni kapıda annem karşıladı.
"ANNEEE.." Anneme sarılırken hem gülüyor hem ağlıyordum. Birbirimizi bıraktığımızda annem üzerimdeki kıyafetlere inanamaz bir şekilde baktı.
"Tarz değişikliği."deyip omuz silktim.
"Yakışmış."dedi yine gülümseyerek. "Kızlar nerede? Hadi kutlamamız gereken bir doğum günü var."
Annem burada olmadığı için haliyle olan bitenden de haberi yoktu. Benim o yumurtalı halimi görmediği için şükrediyordum. Annemin sormasını bekliyormuş gibi gözyaşlarım sel oldu. Annem bir süre bana sarılıp ağlamamın geçmesini bekledi sonra beni koltuğa yanına oturtup saçımı okşadı.
"Ne oldu prensesim? Bana anlatabilirsin."
İçimden 'ahh yine o lanet kelime diye geçirdim' gülümsedim.
"Artık bir prenses gibi hissetmiyorum anne."
Olanların büyük kısmını anneme anlattığımda annem de ağlamasını durduramamıştı. Sözümü bitirdiğimde bana sarıldı ve yanımda olmadığı için tekrar tekrar özür diledi.
"Hep o çocuk yüzünden."dedi annem.
"Hayır aslında hikayede en masum kişi kim diye soracak olursan o derim. En suçlu ise, ben."
Annem soran gözlerle baktı. Bir anne için çocuğu tabi ki de kusursuzdu. Annem için olduğu gibi. Ama annemin de bunları görmesi gerekiyordu artık. Bana destek olması için. Beni yeniden yetiştirmesi için.
"Değişmeye çalışıyorum anne. Ne kadar bencil olduğumun farkına varmam çok zor oldu."
"Peki konuştuğun hiç mi kimse kalmadı. Sooyoun'u anlatıyordun hep. O da mı konuşmuyor seninle?"
"Kuyumu ilk kazanlardan biri de Sooyoun anne. Hakkımda dediklerini duymalıydın."
O sırada telefonum çaldı. Rehberime "Uzaylı KimTae" diye kaydettiğim Taehyung arıyordu. Telefonu bana uzatırken ismi annem de görmüştü. Soran gözlerle bana gülümsedi. Ağızımı 'anlatırım' diye oynattığımda o da tamam anlamında başını sallamıştı.
"Yaahh! Hyerimaahh!! Hadi dışarı çıkalım. ** mağazadan aldığımız bahçıvan pantolonu hatırlıyor musun. Onu giyip yarım saate hazır ol. İtiraz istemiyorum."
Ağzımı açmamla nefesimi geri vermem bir oldu. Konuşmama fırsat vermeden kapattı. Annem odamın kapısını tıklatıp içeri girdi.
"Kimdi?"
"Taehyung. Üzerime su sıçratan."
Annemin yüzü düşmüştü. Kaşlarını çatıp tam ağzını açıp kızacakken.
"Kötü biri değil."dedim. "Toparlanmama yardımcı oluyor. Şimdi de dışarı gel dedi yarım saate gelecekmiş."
"Hmm bu saatte? Senden hoşlanıyor olmasın?"
Anneme sarıldım. Heyecanım kalbimin atışından anlaşılabiliyordu.
"Öyle deme. Ben de demiyorum. Arkadaş mıyız ondan bile emin değilim."
Annem anlamıştı. Hep anlardı.
"Tamam o zaman güzel bir şeyler geçirelim üzerine."dedi dolaba yönelerek.
"Hayır. Bugün aldığımız şeylerden birini giymemi istedi."
Annemin yüzünde yine sinsi bir gülümseme belirdi.
"Demek bugün beraberdiniz?"
"Hayır, sadece canı sıkılıyormuş. Bana eşlik etti."
Annemin inanmaz bakışlarını gördüğümde ben de güldüm.
"Hayır dedim ya."
Annemi çok özlediğimi geldikten sonra daha çok anladım. Hazırlanıp çıkarken ona tekrar sarıldım.
"Geldiğinde her şeyi anlatacaksın bana."dedi.
Geldiğimde burada olması bile büyük mutluluk olacaktı. Taehyung almaya gelmemişti, evimin yakınlarındaki parkta bekleyeceğini söylemişti. Yürümeye başladım heyecanla.
Oraya vardığımda kaydırağın ışıklarla donatıldığını uçan balonların falan bağlandığını gördüm. Parkın ortasında biri vardı. Ucun boylu beyaz tişörtün üzerine giyilmiş bahçıvan pantolonlu birisi. Arkası dönüktü.
"Kim..Taehyung??"
Adını duyunca yaptığı işi bırakıp dönüp bana baktı. Ellerini iki yana açıp:
"Tadaaa... Doğum günün kutu olsun noona. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TESADÜF ⭐ (K.T.H) ✔
FanfictionHayat dört dörtlük giderken başına gelen olayla aslında hiç bir şeyin yolunda gitmediğinin farkına varan Yoon Hyerim aradığı gerçek aşkın hiç de uzağında olmadığının farkına vardı. Tesadüfler peşinde koşan küçük prenses, prenseslikten köleliğe düşmü...