Multimedia ; Aral
Hızla arkamı döndüğümde bir çift yeşil göz bana bakıyordu.Evet bu çocuk birkaç gün önce kapıma gelen çocuktu,bu tesadüf olabilir miydi ?
Elinde salladığı kitap aradığım kitaptı.- Ne yapıyorsun burada?
- Kitaplara ilgisi olan bir tek sen değilsin dedi çarpık bir gülümseme ile.
-O kitabın götürülmesi yasak sende ne işi var ?
- Babamın kütüphanesindeki yasakların benim için geçerli olduğunu pek sanmıyorum.
-Ne yani Murat bey senin baban mı?
Kafasını onaylarcasına salladı elini uzattı ve
-Tanışamamıştık ben Aral.
-Ben de Hira,lakin yasaklar hala geçerli.
-Senin gibi güzel bir kızı kırmayacağım ama dikkatli ol bu sıradan bir kitap değil.
Elindeki kitabı bana verdikten sonra uzunca gözlerimin içine baktı,ne o gözlerini kaçırıyordu ne de ben.
Bakışmamızı bölen Murat bey oldu.-Demek geldin Aral,seni uzunca bir süre buralarda göremeyeceğimi sanmıştım.
-Senin için gelmedim zaten,daha önemli sebeplerim var.
Dedikten sonra bana göz kırptı ve dükkandan çıktı.Elimde kitap ile kalakalmıştım Murat bey
-Ters bir şey söyledi ise kusura bakma ,nazik bir çocuk değildur
-Pek konuşmadık zaten diyerek kestirip attım.
Murat bey'in bakışları elimdeki kitaba sabitlenmişti.Bir anda gelen cesaretle-Bu kitabı bu kadar özel yapan ne ?
Diye sordum.-Sanırım üstüne vazife olmayan işlere burnunu sokmamalısın.
Ne vardı bu kitapta? Murat beyi daha fazla zorlamamak için diğer rafları düzenkemeye başldım.
Murat bey dükkandan çıktıktan sonra,merakıma yenik düşüp kitabı elime aldım.İçimde değişik hisler uyandırıyordu bu kitap.
Bir günlüğüne eve götürsem sorun çıkmazdı sanırım.Dükkanı kilitleyip motoruma doğru yürümeye başladım.Hava iyice kararmıştı,yürürken arkamdan geçen bir gölge yere yansıdı.Arkamda kimsenin olmadığını fark edince içimde oluşan huzursuzlukla daha fazla oyalanmadan motoruma binip evin yolunu tuttum.
"ARAL"
Sidar'ın söylediğini yaptıktan sonra arabayı,kovana doğru sürmeye başladım.
Her zaman burada toplanırız,kovan bizim evimiz adeta.
İçeri girdiğimde Sidar beni bekliyordu.-N'aptın Aral?halledebildin mi işi ? okumuştur umuyorum kitabı.
-Hallettim sayılır ,kitap ileiyice ilgilenmeye başladı.Belki bizim yaşlı ihtiyar engel olmaya çalışır ama kız kafasına koyduğunu yapacak tipte biriydi.Acaba yanlış yapıyor olabilir miyiz?
Sidar'ın yüzü düşünceli bir hal aldı ama bu durum fazla uzun sürmeden lafa girdi-Hayır Aral,artık her şeyi öğrenmesinin zamanı geldi,geç bile kaldık. Nerden geldiğini , kim olduğunu bilmeli.
" HİRA "
Yaptığım şeyden dolayı pişman değilim , neden olayım ki ? Belki bu yaptığım yüzünden işimden atılayacağım lakin buna değer.
Eve gelip hızlıca birşeyler atıştırıp kitabın başına geçtim. Kitabın kapağı bile büyülenmem için yeterliydi , zümrüt yeşili deri bir kapağı ve bu güzel zemini süsleyen kan kırmızısı taşlar vardı. İlk sayfasında kocaman bir yazıyla " BOOK OF SHODOW " yazıyordu . İngilizcemin iyi olmasının sağladığı avantajla yazıyı çevirdim , gölgeler kitabı. Ne anlama geliyordu acaba . Kitabın sayfaları o kadar eskiydi ki zarar vermemek adına çok nazik bir şekilde çeviriyordum sayfaları. Kitap ingilizce değildi , değişik bir alfabe kullanılmıştı . Bu güne kadar hiç görmediğim sembollerle doluydu . Son sayfasında kocaman bir yıldız vardı. Bu sayfa oldukça yeniydi , sonradan eklendiğini hemen anladım üstelik altındaki yazıda ingilizceydi . Çevire bildiğim kadarıyla " sen özel olansın diğer herkesten farklı, doğru yolu bulmuş olansın . İçindeki saf gücü doğru kullan . " Bu ne kadar saçma bir yazıydı böyle . Okuduğum hiçbir şey beni tatmin etmemişti . 5-6 cm kalınlığındaki kitabın sadece son sayfasını anlayabilmenin verdiği buruklukla yatağa girdim. Bugünde yanlızlığım ile baş başa uyuyacaktım.
' Her yer simsiyah . Etraftaki koku , hayatım boyunca kokladığım en ağır koku. Sadece yürüyorum. Her zaman ki gibi merakıma yenik düşmüş... biraz ilerledikten sonra çok cılız bir ışık gördüm , hızlı hızlı ışığa ilerledikten sonra bunun bir mum olduğunu farkettim . Elime alıp etrafıma tutmam ile hayatımda gördüğüm en garip manzarayla karşılaştım. Filmlerdeki gibi bir yerdi burası, etraf ter haç işaretleriyle donatılmıştı . Etrafta uzun uzun raflar , kiminin üstünde hayvan leşleri , kiminin üstünde bugüne kadar hiç görmedigim bitkiler , kiminde ise garip bıçaklar , kadehler , kazanlar... içimde müthiş bir huzursuzlukla etrafa bakınmaya devam ettim . Çok eski bir eve benziyordu , her adım attığımda yerler gıcırdıyor , sanki düşecekmişim gibi hissediyordum . Kapısı kapalı olan bir yerden sesler duymaya başladım . Anlayamadığım bir dille bir çeşit ayin yapıyorlardı sanırım. Söyledikleri tüm sözcükler hem ahenk içerisinde hem de rahatsız ediciydi . Kapıyı araladığımda gördüğüm manzaraya inanamadım . Yaklaşık on kişi bir ateşin etrafında toplanmış eleleydi . Üstelik hepsi çıplaktı , kızlı erkekli karışık şekilde oturmuşlardı . Beni şaşırtan şey ise bu değildi . Asıl şaşırdığım şey herkesin vücüdunda boynumdaki kolyenin dövmesi vardı. Bu korkutucu manzaradan uzaklaşmak için geri geri adım atıyordum ki bacağım yerinde olmayan bir tahtanın boşluğuna girdi . Çıkmak için çırpınırken tahtanın sivri kısmı bacağımda geniş bir yara açtı... "
Uyandığımda müthiş bir acı hissediyordum. Acının kaynağı ise çok şaşırtıcıydi . Bacağımdaki yara olduğu gibi duruyordu ..