Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
MAYIS 2016
Şuan nerede olduğuma dair hiçbir fikrim yok. Terk edilişimi kutlayan şehre inat, saatlerce araba kullanıp sonunda sessiz bir köşe bulunca karşıma çıkan ilk banka oturdum. Saat bilmem gecenin kaçı! Gözlerimden damlayan buz taneleri çenemden köprücük kemiğime parça parça düşüyordu. Üşüyordu hayallerim. Bir bilinmezliğe giderken tek bildiğim terk edilmiş olmamdı.
Sebepsiz gitmişti adam.!
Hayatına renk kattığım adam rüyalarımı siyaha boyayıp gitmişti! Kalbime paslı bıçaklar sapladılar her gece. İçimdeki fırtınaların koptuğunu anlatamamak , anlatsam da anlaşılmamak kadar çirkin bir şey yok bu hayatta.
Titreyen ellerimi dizlerimin üzerine koyup tırnaklarımı etime geçiriyordum her seferinde. Nefes almayı unutmuş gibi kesik kesik nefesler aldım bir süre. Her bitiş bir başlangıçtı. Ama o adam başlangıçlarımı da alıp gitti. Rüzgarın önüme getirdiği sarı saçlarımı sağ elimle geriye attım. Bir süre sonra tekrar yüzüme çarpınca bu kez aldırış etmedim. Saçlarım gözyaşlarıma karışıp yalnızlığın köpüğünde yıkanıyordu nazlı nazlı. Ardı arkası kesilmeyen telefonumu tamamen kapatırken gözüm saate ilişti, 02:45 !
Uyumam gereken saatte gözlerim geceye inat ıslatıyordu kaldırımları. "Yaşadıklarım ne olur rüya olsun" demiyorum, çünkü rüya olamayacak kadar gerçek bir kabustu bu. Mayıs ayında olmamıza rağmen titriyordum. Giderken güneşimi de almıştı sanki. Akan burnumu kolumla silip bir iç çektikten sonra başımı geriye atıp ellerimi ensemde birleştirdim. Gözlerimi kapayıp gülüşünü hayal ettim sadece. Kahretsin yine affetmiştim onu!
Nefesim boğazıma geçirilmiş halattan farksızdı bu gece. İçimdeki ilham perilerim çığlık çığlığa kendilerini duvardan duvara vuruyorlardı. Bu nasıl bir yalnızlıktı böyle!
**
Eve geldiğimde annemi koltukta uyurken gördüm. Güneş doğmak üzereydi. Parmak uçlarımla yürüyüp odama geçtim hemen. Üzerimdekileri çıkarmadan yüz üstü yatağa attım kendimi. Birkaç saniye sonra kapı açılıp tekrar geri kapanıştı. Sanırım annemdi gelen. Önemsemeyip ellerimi yastığın altına koyup uyumaya ç'alıştım.
Uyku ile uyanıklık arasında gidip gelirken kapı tekrardan açıldı. Hiçbir tepki vermeden bekledim. Annemdi bu, iç çekişinden belli. Titreyen çenemi görmesin diye yüzümü bir çırpıda yastığa gömdüm. Bacağıma dolanmış çarşafı narince kenara itip çoraplarımı çıkardı, sıcacıktı elleri. Topuğuma değen gözyaşını hemen sildi. Üzerimdeki ceketi ve pantolonu da çıkarıp omuzumdan öptükten sonra gitti odadan. Uyumadığımı bildiği halde konuşmak için sıkmadı beni. Annemin gittiğinden emin olduktan sonra yatağımdan kalkıp koyu renkteki perdeleri sonuna kadar çektim. Evet böyle daha iyiydi sanırım. Biraz karanlık her zaman huzur verir.