1. BÖLÜM - Havalimanındaki Ukala Öküz

597 39 2
                                    

* Ingilizce diyaloglar Türkçe çevirili yazılmıştır *

" Nisa Hanım , çantanızı unutmuşsunuz. " diyen uçak görevlisine gülümseyerek elindeki çantamı aldım. "Teşekkürler , bay ...." yaka kartına bakarak ismini okuyup "Bay Johnny" dedim . Gülümseyerek başını aşağı yukarı salladı ve arkasını dönerek hızlı adımlar ile uçağa döndü. Bir Türk olarak İngiltere'de bulunmak tuhaf. Çünkü burdaki insanlar bizim gibi değiller. Türkler daha sıcak kanlı , bu açık ve net. Bavulumun sapından tutarak emin adımlarla havalimanı çıkışına doğru ilerledim. Buraya üniversiteye gitmek için gelmiş olsam da burası bana tatil gibi gelecekti . Annemin vefatından sonra beni Türkiye'de tutan birşey kalmamıştı. Babam , babam şirket işleriyle uğraşmaktan varlığımdan haberdar bile değildi. Ikizim Nida , en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyorum. Abim , tek varlığım. Fransa'da olmasına rağmen hergün arayıp , beni merak eden tek kişi. Diğer aile üyelerini saymıyorum bile. Çoğunun yaşayıp yaşamadıklarından bile bihaberim . Koluma birinin çarpması ile acıyla kolumu tuttum. Resmen omzum yerinden çıktı. Nasıl bir kuvvettir bu. Allah'ımın İngilizi işte. Türkçe olarak gerizekalı deyip kafamı kaldırdım. Bana çarpan kişi tabiki de bir erkekti. Zaten bir kadın olsa bu güç nerden geliyor ablacım diye tepki vereceğim kesindi. "Bana mı dedin ?" Diye bir soru yöneltti . Bu da bir Türk galiba . Yaktım şimdi çıranı senin. Ellerimi belime koyarak konuşmaya başladım ; "İnsan önüne bakar değil mi? onu geçtim biz normal insanlar genelde çarptığımız insanlara pardon , kusura bakma yada özür dilerim tarzı şeyler söyleriz . Bir de Türk olacaksın elalemin ülkelerinde senin gibiler yüzünden Türkler yanlış tanınıyor ." Deyip nefes alınca fark ettim ki hepsini 15 saniye içinde tek nefeste söylemişim.

Ilk bir 5 saniye yüzüme bön bön baktı bende o sırada onu inceledim , kahvenin her tonunu içeren saçları , beyaz teni , yeşil gözleri ve kirli sakalları ile her kızı etikileyecek kapasitede bir insandı, ama beni değil . 5 puan ile kaybetti çünkü ben esmer severim. En sonunda konuşmak için ağzını açtı ;

"İlk olarak nazik olmanı tavsiye ederim , eğer 15 saniye içinde bu kadar çok konuşmayıp konuşmama fırsat verseydin kusura bakma diyecektim."

"15 saniyeyi saydın mı?" diye düşünmeden konuşunca sert ve umursamaz bir bakış attı sonra da önüne dönüp yoluna devam etti. Hıh sanki sen benim çok umrumdasın. Ukala. Ben bu kadar gerizekalı bir insan görmedim . Sinirle ayağımı yere vurup yoluma devam ettim. Ama şuan o ukala öküzün çarptığı omzum çok acıyordu. Sabahın 9 unda yaşadığım olaya bak. Tek tek gelin anacım tek tek. Hızla kapıdan çıkınca sevgili babacığımın (!) gönderdiği arabanın yanına yaklaştım. Şöför bavulumu bagaja yerleştirip sürücü koltuğuna geçti. "Ne kadarlık yolumuz var?" Diye sorunca tip tip bana baktı. Anladım ki Türkçe söylemişim , aynı soruyu ingilizce tekrarladığımda anladı ve "Yaklaşık 1 saat efendim " dedi . Başımı sallayıp iyice arkama yaslandım. Kolumun ağrısı daha da şiddetlenince en iyi çağrenin hastaneye gitmenin olduğunu düşündüm. "En yakındaki hastaneye gidebilir miyiz ?" diye ingilizce sorunca "Bir problem mi var? " diye sordu sanane be diye çemkirmek gelse de içimden , "Biraz kolum ağrıyor , baktırsam iyi olur." deyip konuyu kapattım. Telefonumun melodisi kulağımı doldurunca elime alıp kimin aradığına baktım , TulesBest yazıyordu. Hemen açıp kulağıma götürdüm ve bunu acıyan kolumla yapınca inanılmaz bir ağrı hissettim .

"Nisamalcım , napıyorsun?"

"İyiyim , Tulesim sen napıyorsun? "

"Hiç , birazcık İngiltere'ye uçuyorum."

"Pardon?? Ne yapıyorsun anlamadım?"

" Yanına uçuyorum , yanına bir dakika lütfen kapatacağım ya bi dakika diyorum hostes misin nesin işine bak." diye sesler gelince anladım ki Tules uçakta uçarken beni aramış . Kimin kankası ben olsam bende öyle yapardım.

"Kanka şimdi kapatmam lazım yoksa bu hostes elimde kalır benim , inince seni ararım görüşürüz " dedi ve suratıma kapattı insan bi görüşürüz dememi bekler hayvan. Yeniden koluma ağrı girince "Ne kadar var şu hastaneye? " dedim. "Geldik ." deyince pencereden dışarı baktım çok büyük değil normal bir hastaneydi. "Siz arabada bekleyin lütfen." dedim ve çantamı alıp hızlıca arabadan indim . Hızlı adımlar ile hastaneye girdim ve danışmaya durumu anlattım. Üst katta ki doktora gidebileceğimi söyledi arkamı dönüp merdivenlere yöneldim. Bi anda kendimi yerde bulunca şaşkınlıkla etrafa bakındım. Kalçamın üstüne düşmüştüm ve yine biri çarpmıştı. Ulan sizi bana sayıylamı veriyorlar ? Kafamı kaldırıp bana çarpan kişiye baktım, hadi ya ama olamaz böyle bişey tesadüfün bu kadarı . Gözlerimi devirdim. "Pardon" demesiyle ona baktım elini uzattı. Elini tutmalı mıyım tabiki de evet diyen iç sesimi es geçerek kendim ayağa kalktım.

"Sorun değil demek isterdim ama bu bir sorun , senin yüzünden hastaneye geliyorum kolum aşırı derecede ağrıyor buda yetmez gibi burda da karşıma çıkıp yine bana çarpıyorsun . Başka çarpacak insan mı kalmadı kardeşim git ona çarp. Bak bir daha karşıma çıkıp bana yanlışlık ile çarparsan seni öldürürüm. " söylediğime karşı alayla sırıttı o sırada gözüm dudağının yanındaki kırmızı lekeye takıldı . İçecek lekesi gibi bişey ama fazla takılmadım. "Ben ölmem güzelim" dedi ve göz kırptı . Sonra ise hızlı adımlar ile yanımdan ayrıldı . Gerçekten hızlı adımlarla . Ne çabuk gitti bu böyle. Hem ben ölmem derken ne kasetetti acaba ? Ukala

21. YÜZYILIN UKALA VAMPİRİ (#wattys2017)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin