Sabah okul günü olunca haliyle hazırlanmaya başladım. Normal öğrenciler okuldan nefret etseler de ben o kadar nefret beslemiyordum okula. Kafamı dağıtıyordu en azından. Onur'u Alp'i ve diğerleri hoştu işte.
Aynanın önünden çekilip kahvaltı yapmadan evden çıktım. Sevmiyordum kahvaltı yapmayı. Yaklaşık 9 aydır yapmıyorum. Ayakkabılarımı giyerken bugün havanın biraz estiğini farkettim. İçerden hırkamı almak için anahtarımı aradım çantamda fakat bulamadım. Boşverip yürümeye başladım. Akşam yine gideceğim o güzel (!) işim geldi aklıma. Buradan ne Zaman kurtulacağım bilmiyorum.. Hemen kurtulmak için de her şeyi yaparım ama o kadar kolay olmuyor.
Okuldan içeri girerken herkesin kendi halinde olması şaşırtmıştı açıkcası. Bu insanların biriyle dalga geçmesi gerekmiyor muydu? Kafamı gülerek salladıktan sonra sınıfa çıktım. Hayır, hayır orta okulda olmadığımıza eminiz değil mi? Erkekler tahtanın önünde yerde yatarak üst üste çıkmışlardı ve işin garip yanı içinde Onur bile vardı. Hani şu sınıfın ağır abisi. En altta olan Erhan sınıfın en cılızıydı. Kesin kemikleri kırılacaktı yani kesin! Alp nerde diye düşünürken en üste atladığını gördüm. Hepsi böylece devrilmişti ve ben kahkahalara boğulmuştum. Ayaklarımım dibine düşen Şafak'a elimi uzattım o da çok beklemeden elimi tuttu be kalkmasını sağladım. Alp kıpkırmızı olmuş bir şekilde yanıma geldi. Zaten sarışındı bu yüzden herkesten daha fazla kızarmıştı.
"Kaç saattir oynuyorsunuz lan bu oyunu?"
"Valla baba yaklaşık 45 dakikadır zıplıyoruz."
"Oğlum kızlar nerde?"
"Çıkardık onları sınıftan. Önce bi Ankara'nın Bağlarını oynadık sonra üst üste zıpladık." Dedi nefes nefese.
"Kıskandım lan. Keşke ben de erkek olsaydım.."
"Kızım öyle deme. Pestilim çıktı ayol!" Dedi gülerek. Ben de güldüm ve yerime oturdum. Onur yanıma geldi ve oturdu.
"Numaranı ver." Dedi telefonunu uzatarak.
"Ne diyorsun Onur?"
"Uzatma yorgunum."
Telefonunu alıp numaramı kaydettim. Sonra Onur bana döndü
"Farah senin başka bir adın yok mu?"
"Var da neden?"
"Yarah diyesim geliyor da."
İsmimle yapılan şakalardan nefret ederdim ama buna istemsizce güldüm.
"Yarah ne amına koyim ya" diyip kahkaha attım.
"İkinci adım Zerda." Dedim.
"Zerda ne lan? Sen ne şekil insansın?" Diye geldi Alp arkadan.
"Katalogdan mı seçtim ismimi gerizekalı." Dedim sıraya oturan Alp'e.
"Konuşan Onur, amına konur!" Diyip kahkaha attı Alp.
Gözlerim açılmıştı, gülmemek için kendimi o kadar zor tutuyordum ki ağzımdan garip garip sesler çıkıyordu. Onur'a baktığımda onunda gözleri açılmıştı ama sinirdendi onunki.
"Ebeveynlerine gömerim biliyorsun değil mi Alp?"
Alp bunu duyunca ağzına fermuar çekmişti ama hala gülmemek için kendini zorluyordu.
Biz böyle konuşurken hoca geldi ve herkes yerine geçti. Sıkıcı bir dil anlatım dersinde uyumamak için kendimi zorluyordum yine.
Arka sıralardan kafama bir kağıt geldiğinde düşen kağıdı aldım ve kimin attığına baktım. Şebnem? Yoo, o kafasını kitaptan kaldırmıyor. Ali? Yok Canım, ne alaka.
"Kağıdı okusan benim attığımı görürsün gerizekalı." Diye fısıldadı Alp.
"1074 Farah, konuşma kendi aranda!" Hemen önüme döndüm. Çünkü bu kadın hani Nasıl desem..o resmen bir canavar! Hani derler ya bu hoca bana taktı gibi.. aynen öyle. Kağıda baktığımda
"La bebe akşam takılaq" yazıyordu. Ne şekil arkadaşlarım var bilmiyorum fakat akşam işimin olduğunu bilmiyor sanırım.
"838 Alp, çık tahtaya hemen!"
Aha sıçtı, valla sıçtı, yemin ederim sıçtı. Hani baya iyi sıçtı. Ama güzel sıçtı yani.
"Hocam ben konuşmadım ki!"
"Çık tahtaya tek ayağını kaldır Alp. Yoksa disipline gitmek daha mı iyi gelir?" Diyip piç gülüşü atan bir hoca.. Alp tahtaya çıktı ve hoca ona şöyle devam "annenin numarası veri
Alp biraz gerildi. Kısa bir süre önce babası annesini öldürüp kendine sıkmıştı. Bunu sınıfın geri kalan kısmı bilmediği için me diyeceğini ben de merak ediyordum.
"Tabii vereyim hocam ama sizi cennete alırlar mı bilmiyorum." Sınıf bir anda sessizleşti. Alp güzel sarı saçları, bebeksi cildi ve masmavi gözüyle bana gösterdiği kadarıyla annesine benziyordu. Gerçekten güzel bir kadındı.
Hoca biraz gerildi ve "kusura bakma Alp, oturtabilirsin."
Alp yerine geçti ve derin bir nefes aldı. Ben de iki sene önce babamı kaybetmiştim ama zaten onu pek görmediğim için bana çok fazla koymamıştı. Eksikliğini her zaman hissederim ama Alp'i tanıdığımdan beri cidden yüzüm gülmeye başlamıştı.
Alp'e döndüm ve sordum
"Lan dalyarak iyi misin?"
Biraz tebessüm etti
"Ya kızım ne şekil bir kızsın ya. Biraz terbiye lütfen ahlakımı bozuyorsun" diyip gülümsedi.
"Heh ya şu gamzelerin çıksın civciv. İstersen hocaya 'hocam Alp ağlıyo tuvalete gidibilir miyiiiz' diyebilirim bak" diyip kaşlarımı kaldırdım.
"İstersen kuşağına regl olmuş diye de fısılda kardeşim nasıl?" Dedikten sonra gülüp önüme döndüm. Sıkıcı bir dersten sonra o canım patronumdan bir mesaj geldi.
-Gül Abla- Artık işe gelme.
Anlamadım? Ne? Niye? Hayrola Lan? Hayır tamam iyi de niye?
Hemen Alp'in yanına koştum ve mesajı gösterdim.
"Lan oğlum baksana! Bana bak sen mi yaptın?" Sevinçten yerimde duramıyordum. Abi ne alaka Lan?
"Kızım ben konuştum ama ne biliyim beni takmadılar."
"E kim yaptı o zaman Lan?"
Onur geldi yanımıza. Kulağıma doğru eğildi
"Teşekkür etmene gerek Yok" hassiktir. Ona kocaman gözlerimle döndüm.
"Bi gelir misin benimle?" Dedim ve bileğinden tutup sınıfın dışına çıkardım. Koridorun ilerisinde pencere vardı oraya doğru yürüdük.
"Onur neden yaptın?"
"İstemiyorum çünkü böyle bir şeyi yani seninle alakası Yok" ne diyor bu la?
"Oğlum ne demek benle alakası Yok! Ben çalışıyordum sonuçta. Hem sen nasıl ikna ettin?"
"Zerda uzatma" diyip biraz yakınıma geldi "sadece artık normal yaşa" diyip kolumu sıvazladı "sen böyle daha güzelsin" diyip gülümsedi ve yanımdan uzaklaştı. Anlamıyorum, birilerinin bana yardım etmesi garip. Birilerinin beni sevmesi garip.Okul çıkışı eve doğru yürüdüm. Eve iki dakikalık bir mesafe kalmış olacak ki içimde bi korku hissi belirdi. Koşar adımlarla eve girdim. Üstümü değiştirdim ve koltuğa yayıldım. Biraz gözlerimi dinlendireyim derken 2 saat sonra kalkmışım. Öküzlüğün bir sorunu daha.. Mısır gevreğimi çıkardım ve kapağını açtım. O anda kapı çaldı. O kadar sert yumruklanıyordu ki telaşlandım. Kapı deliğinden baktım ve o eski bir müşteriydi.
"Ne istiyorsun?!" Diye bağırdım.
"Aç Lan kapıyı orospu! Ne demek Lan çağırdığım zaman gelmemek? Aç Lan şu kapıyı!" Elbette açmayacaktım. Gidip kapıyı kilitledim. Polisi arasam bir şey diyemem. Ne yapacağım Lan ben?
Hemen telefona sarılıp Alp'i aradım.
"Efendim Farah"
"Alp koş. Koş Alp yetiş öleceğim lütfen çabuk gel!"
"Ulan ne oldu?"
"Alp soru sorma gel işte bizim eve"
"Beş dakikaya oradayım" diyip yüzüme kapattı.
Korkuyorum. İlk defa bu kadar korkuyorum.
Kapının yıkılma sesi geldi. Hemen ayağa kalkıp kendi odama gittim ve kapıyı kilitledim.
"Lütfen gelme lütfen!" Diye bağırdım.
"Artık ben oraya gelmeyeceğim ne olur git burdan"
Gözümden yaşlar süzülmeye başladı. Bu kapıyı da kolaylıkla kırınca onun şeytan yüzünü gördüm. Delirmişti. Yüzüme okkalı bir tokat yendiğinde anlamıştım neler olacağını. Bacaklarıma, kollarıma,
kasıklarıma tekmeler yiyordum. Artık direncim kalmamıştı. Gözlerim yavaş yavaş kapanırken sesler duydum ve kendimi bıraktım.Selam canlarım! Farkındayım epey geç bir bölüm oldu. Fazla bekletmemek için kısa bir bölüm yazdım. Yeni bölümün gelmesini istiyorsanız desteklerinizi esirgemeyin 😌💕 Bu arada Yen'i Farah Zerda' mız Cansu Dere yani Eyşan 😂