••••••••••1.BÖLÜM••••••••••Güneşin perdenin açık kalan kısmından yüzüme doğru süzülmesiyle uyandım. Havanın sıcak olmasına sevinsem de bütün günü iş aramakla geçirecek olmam üzüyordu.
Bütün yazı pinekleyerek bitirmiştim. Şuan ise bütün günümü bir cafede limonata eşliğinde iş arayarak geçiriyordum. Bu durumdan hayli sıkılmış olsam da mecburdum sanırım. Ev arkadaşımın da evlenmesiyle kirayı tek başıma ödeyemiyorum. Anlayacağınız rüyadan uyanma vakti gelmişti.
Çantamı da alıp kendimi dışarı attım. İnternetten bulduğum birkaç yere iş görüşmesine gidecektim. Artık eli boş dönmekten yoruldum. Bu defa farklı olmasını umarak yola koyuldum.
Geldiğim de karşılaştığım manzara tam bir hayal kırıklığıydı. İçerisi resimlerden gördüğüm kadarıyla baya lüks duruyordu fakat şuan karşımdaki manzaraya bakılacak olursa pek öyle durmuyor. Bu düşüncelerle ilerlerken içeri girdiğim vakit yanıldığımı anladım. Binanın dış yapısına tamamen tezat bir şekilde içerisi sadelikten epeyi bir uzaktı.
Yaşadığım şokun etkisinden çıkarak resepsiyona ilerledim.
"Merhaba, benim Demir Beyle randevum vardı."
"İsminiz neydi?" Hayır, bunda göz devirecek ne vardı. İleride söz sahibi bir çalışan olursam işten attıracağım şu tipsizi.
"Derya Kaya"
Yaptığı kısa telefon konuşmasından sonra beşinci kattaki koridorun sonundaki odaya yönlendirdi. Heyecanla asansörü beklerken aklımdaki düşüncelerden kurtulamıyordum. Tabii binince daha bir heyecanlandım. Sahi nedendi bu heyecan? Geldiğim bir milyonuncu iş görüşmesiydi.
Kapıyı çalacakken cam kapının arkasındaki şu anlık sadece yakışıklı diye nitelendirebileceğim patronum olmasını umduğum Demir Bey beni eliyle 'gel' işareti yaparak odaya davet etti. Karşılaştığım manzaradan hoşnut kalarak gülümsedim. Demir Bey ise bir o kadar donuk bir ifadeyle yüzüme bakıyordu. Eliyle gösterdiği deri koltuklardan birine oturdum.
Yürürken canımdan can giden şu topuklu ayakkabılardan nefret ediyordum. Oturmamla ayağımdaki acı bir nebze de olsa hafiflemişti.
Elimdeki dosyayı masasına bıraktım. Göz ucuyla baktıktan sonra gözlerimin içine bakmasıyla soru sorması bir oldu.
"Neden buradasın?" Böyle bir soru beklemiyordum ama dürüstçe cevap verdim.
"İş arıyorum ve burayı uygun bulduğum için buradayım." Fazla ayrıntıya gerek yoktu. Kirayı ödeyemiyorum diyecek halim yoktu.
"Mezun olalı bir yıl olmuş ama stajlardan başka bir iş deneyiminiz yok." Soru sormuş gibi cevap bekliyordu. Gel de buna dürüstçe cevap ver.
"Üniversite beni çok yordu. Ben de bu süreçte dinlenmeyi tercih ettim." Külliyen yalan. Birçok yere CV bırakmıştım fakat ülkede işsizlik diz boyu olduğu için ben de nasiplenmiştim.
Söylediğim şey karşısında sadece belli belirsiz gülümsedi. İçimden ne olursun biz sizi ararız demesin diye sayıklarken söylediği şeyi duymamıştım. Şimdi duymadım desem de olmaz ki. Bön bön bakmaya devam edersem de olmaz.
"Pardon, duymadım."
"Bu işe gerçekten ihtiyacınız var mı?"
"İşin aslı ev arkadaşım evden ayrılana kadar çalışma ihtiyacı duymuyordum. Fakat gelin görün ki hayat bana gerçek yüzünü gösterdi. Gezmek tozmaktan ibaret olmadığını anladım. Uzun zamandır iş arıyorum yaklaşık bir senedir ama malum işsizlik var ben de nasiplendim işte." Oh be şu saatten sonra biz sizi ararız dese bile sorun yoktu. Gerçekleri söylemiştim sonuçta.
"Peki. Samimiyetiniz için teşekkür ederim. Numaranızı bu kâğıda yazın biz sizi ararız en kısa zamanda."
Uzattığı kâğıda numaramı yazdım. Aramayacaklarını biliyordum. Sorun olmaz demiştim ama tam anlamıyla büyük bir sorundu.
Artık iş aramak benim için bir işkenceydi. İstanbul'da hayat pahalıydı ve ben geçinemiyordum bu da Balıkesir'e ailemin yanına dönmem gerektiğinin sinyaliydi sanırım.
"Derya Hanım iyi misiniz?"
"Kim ben mi? E-evet iyiyim. Bir sorun mu var?" Kim bilir yine ne yaptım.
"Yok, hayır da birkaç defa seslendim cevap vermeyince bir şey oldu sandım."
"Kusura bakmayın dalmışım. Sizi daha fazla meşgul etmeyeyim. İyi günler."
"İyi günler." Buruk bir gülümsemeyle odadan ayrıldım.
Çenemi tutamadım diye mi işe almadı acaba? Çok mu acınası gözüktüm? Bunların bir önemi var mıydı? İşe alınmamıştım ama dürüst davranmıştım. Şu suratsızın yanında çalışacağım diye yalan söyleyecek halim yoktu.
Yine hüsrana uğramış vaziyette eve döndüm. Gelen faturalar, kredi kartı ekstresi falan filan. Bunlarla uğraşacak durumda değildim. Üstümdeki kasıntı kıyafetlerden kurtulup kendimi yatağa attım.
Neden bir türlü olmuyordu? Oysa güzel bir üniversiteden mezundum. Başarılı bir öğrenciydim. Fakat gelin görün ki bütün sınıf arkadaşlarım iş buldu hatta evlendi ben daha bir işe bile giremedim. Neden bu kadar şanssızım anlamıyorum ki...
............................................................
Evet arkadaşlar ilk bölümün sonuna geldik. Umarım hikayemi beğenirsiniz. Kendinize iyi bakın.
Bir daha ki bölümde görüşmek üzere.
Yorumlarınız benim için önemli eleştiriye açık olduğumu pek düşünmesem de size tolerans gösteririm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OFİS TİPİ AŞK
ChickLitÜniversiteden yeni mezun olmuş bir genç kız ve kendi şirketini kurmuş genç bir iş adamı. Demir'in egosu ve Derya'nın inadına rağmen çiftimiz bir araya gelmeyi başarabilecek mi? Sevdiği zaman egoya yer verir mi insanlar ya da egoları sevmeye engel ol...