Sıcak odanın duvarında küçük bir çatlak oluşmuştu, çatlaktan gelen yabancı hava odayı soğutuyordu. Odadaki eşyalar çatlağa doğru hücum ediyor ve korudukları değeri sıcak tutmak istiyorlardı. Eşyalar yerlerini terk ettiğinde yeryüzünde, şekillerini almış boşluklar oluşmuştu. Duvarlar, aldıkları boşluklarla birlikte daha fazla dayanamıyordu. Kimse kendinden farklı birini kabul etmezdi. Soğuk, ısrarla bu yabancı molekülün üzerini kapattı. Sıcak, kabullendi çünkü biliyordu ki ya ölür ya da hissiyatlarını görmezden gelip değişirdi.
Titredi; üzerinde sıcak damlalar hissetti. Kolları bedenini taşıdı, gözlerini zorlukla açtı ve sıcak bedenine karşı savaşanın beton olduğunu gördü. Destek ekibi tepesinden akan su damlalarıydı.
Kıyafetlerine baktı, onlardan kurtulmak istedi. Nefret ediyordu ıslak olmaktan.
Dünya ya da görüş alanıydı sarsılıp duran, buna karar veremiyordu. Ağırlaşıp koyulaşan postunu çıkarıp attı. Betona bastı. Aldığı soğuk, duvarlarını çatlatıp vücudundan düz bir çizgi olarak tepe noktasına kadar ulaştı. Başının duvarları kırıldı ve işte o an titredi.
Duvarlardan destek alarak vücuduna yardım etmeye çalışan askerlerini terk etti. Neredeydi? Tek görebildiği karanlığın sarsıldıkça arkasında bıraktığı gri yansımalarıydı. Bir kol buldu. Aşağıya indirip itekledi. Karanlığın hızlı ton açışı gözlerini kör etti, hemen gözlerine siper edecek bir şey arayışına girdi. Bir elleri olduğunu işte o zaman anladı. Ne kapıyı açarken, ne de yerden kalkarken, beyninin kendine karşı görmezden gelmediği tek hareketti bu.
Kör şekilde yürümeye devam etti. Soğuk hava bedenini değiştiremiyordu bir türlü. Sesler duymaya başladı. Beyaz, saydamlaşıyordu sanki, bunu çoğaldığını hissettiği güveninden anladı. Artık bulanık görmeye başladı, sesler gittikçe netleşti. O kadar netleşti ki bir tanesini anladı bile.
Etrafına baktı. Futbol sahasıydı sanırım, emin olamadı. Üzerine yumuşak bir şey fırlatıldı, yüzünden sekip yere düştü.
Futbol sahasında çıplak ve ıslak bir oyunbozan olarak dikiliyordu, gizlenemez çıplaklığının farkında olmayan ise kendisiydi.
***
İnsan kendini kısıtlamak isteyen bir canlı, diye düşündü. Kocaman bir gezegene sahip ancak daracık duvarlar arasında yaşamak için para ödüyor.
Oda zaten boğucu iken bir de içeriye etten duvar örülmüştü. Hepsi konuşuyordu, üzerine doğru geliyorlardı, çıldırmış gibiydiler.
Kocaman bir burun dikkatini çekti. Adam kamburdu. Zamanla kemikleri koca burnunu taşıyamamış, önüne doğru bükülmüş.
"Galen," dedi yönetim kurulundan koca burun. "Yaptıkların affedilemez."
Ne yapmış ki? Hatırlamaya çalıştı. Sarsılan duvarları ve şiddetle kör olmasını isteyen ışığı gördü. Vücudu üşüdü.
"Ne kadar açık olsa da bir de senden duymak istiyoruz. Olanları anlat."
"Evet," dedi. "Çıplaktım. Banyodan çıkıp futbol sahasına kadar çıplak yürüdüm."
"Önemli bir oyundu. Peki ya sonra?"
"Üzerime havlu attılar."
"Sonra?"
"Üşüyordum."
"Evet, peki ya sonra?"
"Buradayım."
"Sonra?"
Aynı şeyi birçok kez duyduğu için kelimeler anlamsız geldi. Anlamsızlık onu delirtti, anlamak istedi. Beynini zorladı ancak herifin aynı kelimeleri etrafını sardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Galen
Teen FictionYağmur damlaları tenine değdikçe sinirleniyordu, sinirlendikçe daha da hızlanıyordu. Nefret ediyordu ıslanmaktan. Yanındaki boşluğu fark etti, iki kişi olmaları tek başına kaçma istediğini köreltiyordu. Her şeye rağmen yavaşlayıp arkasındaki kıza s...