3

191 16 9
                                    




Galen bugün şansını market işlerinden yana kullanmıştı. Tamı tamına iki işe alınmış ve ikisinde de bir uyumsuzluk görüp bırakmıştı. Şimdi kaldırımda çizgilere basmadan yürümeye çalışıyor, adım yetersiz ya da fazla olduğundaysa öleceğine inanıp yeni bir şans istiyordu.

Öğle vaktiydi, Galen babasının kapısında öylece dikiliyordu. Çizgilere basıp ölseydi daha iyiydi. Babası ona karşı nazikti, ama şefkatin ardındaki gerçeklik cam kadar açık ve netti.

Kapıyı çalıp gergince açılmasını umdu. Bu bekleyiş onu öldürecekti. Zaman bozulmuştu, saniyeler dakikaları; dakikalar saatleri getirmiyordu. Ancak babası eski bir tamirciydi, hızlıca kapıyı açıp oğlunu sevinçle içeri aldı.

''Sen mi geldin oğlum,'' dedi. ''Gel, otur şöyle.''

Babası Galen'ı tam karşısına oturttu. Nefret ediyordu karşı karşıya oturmaktan, midesindeki sancıyı sürekli kıpırdayıp duran gözlere yoruyordu.

''Aç mısın?''

''Hayır,'' direkt konuya girip buradan gitmek istiyordu. ''Ba--''

''Sana içecek bir şey getireyim,'' İhtiyar, eğilmiş beliyle yarım ayaklandığında Galen da ayaklandı. Tahta bastonu olmasa yere yığılacaktı. Bastona çok uzun süre baktı. Ne gösteriş meraklısı bir herifti bu, omurgasını çıkarıp baston olarak kullanıyordu. Bu yüzden eğilmişti sırtı.

''Konuşmak istiyorum.''

''Annen de böyleydi. Konuşmak istediğimde sürekli bir şeyler getirmek isterdi.'' dedi birden. Galen bu kelimeyi duymayalı uzun zaman olmuştu. Böyle bir kelimenin sözlükte yeri olmamalıydı.

Her şeyi bir kenara bıraktı. ''Annem nasıl biriydi?''

''Yollunun tekiydi. Şehrin en büyük yollusu.''

''Niye bana oğlum, derken tereddüt etmiyorsun?''

''Gerçeği biliyorum da ondan. Oğlum değilsin.''

Yirmi iki yıl önce aletini kaydırak olarak kullandığını sandığı adamın, aslında hiç de lunaparka benzemediğini fark etti. Sahi, babasına hiç benzemiyordu. Her şeyi boş verip konuşmayı sürdürdü.

''Annem nerede?''

Gülüyordu ihtiyar. ''Hollywood'a yıldız olmaya gitti. Seni de arkasında bıraktı, kürtaj olacak parayı vererek kazanamıyordu. Kim bilir kimin oğlusun.''

''Nasıl biriydi?''

''Şu dolapta fotoğrafı olacaktı,'' deyip bastonuyla eski dolabını işaret etti. Galen ayaklanıp dolabı açtı. ''Şu defteri kaldır,'' diye komut alırken nihayet birkaç fotoğraf buldu. ''Bak,'' dedi ihtiyar. ''Sol elindeki.''

Yapay sarı saçları vardı, oldukça gençti burada. Şimdi bunamış olmalıydı. Dudaklarına kıpkırmızı bir ruj sürmüştü. Klas bir kadın olmaya çalışıp, pavyon kadınları kadar makyaj yapmıştı. Galen annesine hiç benzemiyordu.

''Yıldız oldu mu?'' Galen ciddi ve iştahla konuşmayı sürdürmek istiyordu ama kullanım tarihine iki gün kalan bu ihtiyarın hızı pek tatmin edici değildi.

''Buradaki işin aynını yapıp birkaç dolar fazla kazanıyordur.''

''Başkasının oğluna niye bakıyorsun?''

''Yatırım derler buna. Yaşlanınca bir boka yarayamadım ama emekli maaşım seni mezun etmeye yeter.'' Yaşlı bir kahkaha atıp yatırımına karşı gururla baktı. Zengin edecekti onu, biraz daha dişini sıkması gerekiyordu.

''Baba,'' dedikten sonra boğazını temizledi. Ona ne dese bilemiyordu. Üstelik bu yatırım işinden sonra esas konuşmayı da yapamazdı. Beş parası yoktu, üniversiteden atılmıştı ve şimdi de destekçisini kaybedecekti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 05, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

GalenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin