Kuzu Kurtlarla Denenir Bölüm 1

69 3 6
                                    

Rüya/Ev-iç/Yatak odasında/Şafak vakti alacakaranlığı________________________

Gözleri bağlı köpekler çevresini sarmış hırıltılarını duymaktadır sadece. Her an saldıracaklardır. Elinde sopa.

(Bazen ekran karartılıp sadece köpek sesleri verilmelidir.)

Köpeğin bir tanesi çemberi yarıp üstüne saldıracağında elinde sopayı sallar boşluğa vurur gibi. Köpeğin neresine geldiği belirsiz –belki de kafasına vurmuştur- köpek uluyarak geri çekilir. Ama tehlike geçmemiştir. Çevresindeki köpekler çember yapmış hırlayarak saldırıya hazırdır ve gafletini kollamaktadırlar sanki. Elinde sopa umutsuzca çemberin ortasında saldırıya karşı koymaya çalışmaktadır. Sonu belli olacak bir kurbanın hüznünü ve korkusunu taşımaktadır. Köpekler korkunç havlama ve ulumalarla üzerine atılırlar...

Sabah ezanları okunurken korkudan ve telaştan kan ter içinde uyanır.

"Fe suphanallah" der bilinçsizce.

Aniden yatağından kalkar. Sadece tül perdesi olan pencereden dışarıdaki alacakaranlığı seyreder. Lavaboya gider. Felak ve Nas süresini okurken sabah namazı için abdest alır. Namaz kılar. Namazın sonunda

"Ya rabbi bütün korku ve kâbuslarımdan sana sığınırım. Beni el aleme muhtaç etme. Ben sana muhtacım..."

Sabah namazından sonra yatağına giderken Kur'an ayetlerinden sesler duyar. Yatağına uzanır ve derin düşlerine doğru dalar.

Ses:

"Kendi geçimini üstlenemeyen nice canlılar vardır ki, Allah sizin rızkınızı verdiği gibi onların rızkını da verir"

(Aşağıdaki düş imgeleri, dramatik bir doğa müziği fonunda verilmelidir.)

Farklı bölgelerde farklı yaşam şekilleriyle yaşayan canlıların uyum içinde oluşunu düşünür. Denizin üstünde hoplayan yunus balıklarını, denizin dip mavilerinde bir hayvanın leşine saldıran sürüler halindeki pirana balıklarını, baharda yeşeren tarlaları, kır ve bayırları, açan gülleri ve ayçiçeklerini, baharda çiçeğe durmuş ağaçları, karanlık ormanlarda uğuldayan rüzgârları, sonra sararan otların ve yaprakların fırtınalarla savrulup çerçöpe dönüşmesini, gökyüzünde kanat çarpan kuşların yuvasına dönerek yavrularını doyurması, kurşuni gökyüzünde yüklü bulutlarından dökülen yağmurlar...

Böyle düşlerine dalıp uyuyup gitmişken güneşli bir sabah kapı aralığından başörtülü bir ana belirir. Odasında uyuyan oğluna seslenir

"Hişşşşt hadi kalk bakalım, bu gün dersin var. Kahvaltı hazır"

Ev-oda/İç/ Sabah vakti/Kahvaltı____________________________________________

Ana oğul güneşli bir sabah sofrada kahvaltı yapmaktadırlar. Oğul elinde çay bardağı çayını yudumlarken

Oğul: Ana bu gün rüyamda gözümü bağlamışlar da köpekler çevremde çember oluşturmuş bana saldırıyorlardı... Allah'tan ezan sesleriyle uyandım.

Ana: Allah, hayırlara getirsin yavrum neye gelir ki?

Ananın endişe ve panik oturur yüzüne

Ana: Acaba dersini veremeyecen de yoksa öğrencilerin beğenmeyecekler mi seni? İşinden olursan yine o da var. Bu gurbet ellerinde ne yaparız biz?

Oğlun yüzünde belli belirsiz bir kaygı ifadesiyle birlikte tepesinde soru bulutları belirir

(Aşağıdaki iç konuşmalar sesler halinde verilmelidir)

İç-konuşmalar:

"Ya yapamazsam? O kadar öğrencinin önünde rezil olursam"

"Yine paramı verip kovacaklar beni. Yine bütün dünya üstüme yıkılacak. Sanki insanlığın bütün acılarını üstümde taşıyormuşum gibi hissedeceğim yine..."

"Ya işsiz aç kalırsam? Anamla gurbet ellerinde el aleme muhtaç kalırsak?!"

"Rahmetli babam hasta ölüm döşeğinde demişti ki sen öğretmen olsan ben o günleri görebilecek miyim ki?"

"Rızkı veren Allah' tır. Öyle ya Kuran'da demiyor mu? 'Çocuklarınızı rızık korkusuyla öldürmeyin onların da sizin de rızkınızı veren biziz' "

Oğul lokmasını çiğnerken çayını yudumlar.

Oğul: Boş ver ne takıyorsun be Ana. Rızkı veren Allah'tır. Bizi buraya kadar getiren Allah bundan sonrasını da getirecektir."

Ana: Nasıl takmayalım a oğlum? Bir aydır iş arıyorsun şu ellerin köyünde. Sağdan soldan aldığın borçlarla geçiniyoruz. Kimdi o hoca? Sana bu işi bulan Allah ondan razı olsun

Oğul: Yılmaz hoca sebep oldu ana. Yalnız işte Yılmaz hocanın da elinde bir şey yok. Öğrenciler verdiğimiz dersi beğenmezlerse halımız bitik ana.

Ana: Nöğürüyüm oğlum. Sana kaç defa söyledim devlet sınavlarını kazan diye. Atanamadın öğretmenliğe işte. Takma dişinle ana dişin bir olur mu? Al işte geçen yaptırdım bu dişimi hiç memnun değilim"

Oğul: Ne yapalım ana? İş güç ten vakit bulmadık sınavlara hazırlanmaya

Ana: Neyse oğlum. Allah'tan umudumuzu kesmeyelim. Teheccüt namazında sana çokça dua ettim. O Yılmaz hocana da dua ettim. Hiç korkma ben dualarınla arkandayım."

Oğul: Öyle ya ana senin duaların olmazsa bizim halımız nice olur? Bizim rızkımızı devlet ya da dershane, öğrenciler vermeyecek Allah verecek.

Kahvaltı biter. Oğul odasına geçer. Notlarını kitaplarını çantasına koyar. Odasından çıkar. Çantasını alır dışa kapıya kadar anası ona eşlik eder. Ansıyla oğul kapının önünde. Oğul ayrılırken anasının elini öper.

Oğul: Ana sen dualarına devam et. Senin dualarınla biiznillah sırtımız yere gelmeyecektir.

Ananın gözleri dolu dolu olur.

Ana: Nasıl dua etmem Bedreddin im! Sen yaşlı ananın bir direğisin.   

Kuzu Kurtlarla DenenirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin