Kuzu Kurtlarla Denenir 2

41 3 4
                                    


Otobüste/İç____________________________________________________________

Bedreddin hoca otobüste giderken şehrin uyanışını seyreder... Sabahı uyandıran bir sonbahar rüzgârı, yokuş aşağı denize inen bir caddenin kuru yapraklarını süpürüyor. Sabahın erken saatleri... Gün çok taze... Güneş, sabah meltemiyle denizde oynaşıyor. Her sabah tekrarlanan bu dirilişte ekmek kavgasını düşünür. Vapurun ilk kalkış saatini bekleyenler, uzaklardan geçen tren, İlk seferi için durağa yanaşan otobüsler ve duraktaki kuyruklar... Durakta bekleyen uykusuz yüzler, bir başka yerde esnemeler, gerneşmeler, caddelerdeki araba akışları... Yokuş aşağı, denize açılan caddelerdeki dizili lokantalarda, restoranlarda, kafe burgerlerde; çorba içenler, kahvaltı yapanlar. Denize bakan banklarda ise mütevazı simitli çaylı kahvaltıları, alelacele koşuşturanları, simit satıcılarını, ellerinde tepsi sabahın ilk çay servislerini yapanları seyrediyor. Bir biletçi, kulübesinde metal paraları sayar.

Bir başka görüntü... Şirket binalarının altında birbirleriyle şakalaşan bir avuç kimsesiz çocuklar. Otobüs sahil yolundan geçerken leş yiyen köpeklerin birbirleriyle kapışmasını seyre dalar. Bir kaygı, telaş oturur yüzüne sonra sabah namazından sonraki ayetin aklına gelmesiyle teselli bulur bir an

Ses:

"Sırtında rızkını taşıyamayacak nice canlılar vardır ki....."

Otobüs bir okulun önünden geçerken öğrencilerin, okul bahçesinde tören için sıraya durduklarını seyre dalıp farkında olmadan gözleri nemlenir. Kendisiyle nice yolculuklar tüketmiş ders çantasına bakar uzun uzun..

Dershane/İç_______________________________________________________________

Bedreddin hoca, görkemli bir binada olan dershane kapısından koridora geçer. Asansöre biner Asansörden iner inmez dersliklere giriş kapısında müdür karşılar.

Müdür: Hoş geldiniz hocam şöyle buyurun odama geçelim. Daha dersin başlamasına yarım saat var. Çay içer misiniz?

Bedreddin hocayla müdür, müdürün odasına geçerler.

Müdürün Odası/İç________________________________________________________

Müdür: Hocam vallahi durduramadık grupları. Koskoca üniversiteden öğretim görevlisini getirdik üç günde harcadılar iyi mi? Nasıl hocam kurtarabilecek misiniz siz bizi bu dertten?

Bedreddin hoca: Bakacağız hocam. Bir besmele çekip başlayalım hele. Bu konuda alleme-i cihan olsak da söz verilmez.

Müdür: Yılmaz hoca tavsiye etti sizi biliyorsunuz. Ününüzü duyduk hocam. Yılmaz hoca bizim yıllardır hocamızdır. Onun sözü senettir.
Hizmetli kapıyı çalarak elinde çay tepsisiyle içeriye girer. Çayları verip çıkar.

Müdür: Hocam size yol göstermek gibi olmasın da şöyle bir şov yapın ilk ders, öğrencinin gözünü boyayın. Ben sizin ilk beş on dakikada öğrenciyi tuşa getireceğinize inanıyorum.

Bedreddin hoca kendisi boks ringinde boksörmüş de müdürü koçuymuş gibi düşünür. Müdür şöyle bir süzer Bedreddin hocaya

Müdür: Bedreddin bey üzerinizde bir tedirginlik mi var ne?

Tebessüm ederek

Bedreddin hoca: Yok hocam. Sadece meslek heyecanı

Müdür: Tabi ki ya! Hocam siz profesyonel eğitimcisiniz.

Oysaki; olası bir başarısızlığın korkusu Bedreddin hocanın tavır ve bakışlarına yansıyordur. Dışarıdan sıradan bir gözlemle rahatlıkla anlaşılır bir yüz ifadesi. Sanki bir kurban gibidir. 

Kuzu Kurtlarla DenenirHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin