Bölüm Bir - Saklı Irk

50 3 1
                                    

Medya: Witech Büyücüler Okulu

Prian... Asırlarca bir çok büyücüye ev sahipliği yapmış, büyü evreninin en büyük şehri. Efsanelerle ve tarihle bezenmiş büyülü bir yer. Taria büyücülerine ve sıradan büyücülerle donatılmış, birçok savaşa ve kargaşaya tanık olmuş bir başkent. Her büyücünün hayallerini süsleyen, Witech Büyücüler okulunun da içinde bulunduğu yer. Prian'da bulunan en büyük büyücüler okulu burası. Her büyücünün kapıdan giremediği, seçkin büyücülerin itina ile seçildiği yer. 

Dönemin ilk zili okulu çınlatıyordu adeta. İlk yılı olan çaylaklar yakalarını boğazlarına kadar çekmiş, arkadan onlara el sallayan aileleri sevinç ve hüzün doluydu. Birinci sınıf olmak zordu. Okuldan çıkamaz, büyüleriniz takdir görene dek aileleriniz ile görüşemezsiniz. Birinci sınıfların okula alınmasının ardından diğer sınıflarda içeri girmeye başladılar. Her dönem başı olduğu gibi dördüncü sınıflar içeri girerken asalarını yukarı sallayarak farklı renklerde ışıklar çıkardı. Bu görsel şölen yıllardan yıla aktarılıyordu ama bu sefer bir farklılık vardı. Herkes senkronize olmuş şekilde hayvan figürlerini gökyüzüne yürütülüyordu. Filler, kediler, tavşanlar, yılanlar, bizonlar...

Dönemin ilk dersi başlamak üzereydi. Uzun, karanlık koridordan binlerce meraklı gözler ilerliyordu. Çaylaklar büyük bir amfi sınıfın içine alınmıştı. Burası dört yüz belki beş yüz kişi alabilecek kadar büyüktü. Büyük avizeler ihtişamlı gözüküyordu. Uçuşan kurabiyeler öğrencilere veriliyordu. Krema kaplı kurabiyelerin üstü kırmızı mavi renkler vardı. Siyah işlemeli cübbe giymiş kızıl saçlı kadın oldukça alımlı gözüküyordu. Kürsüye çıktığı zaman herkes kurabiyelerini kenara bırakmış ve kürsüye odaklanmışlardı. Kızıl saçlı kadın otuzlu yaşlarında gözüküyordu. Yakasında okulun amblemi vardı. 

'Witech Büyücüler Okuluna hoş geldiniz çaylaklar. ' sesi toktu. Kısık konuşuyordu belki ama bütün amfi sesi ile yankılanmıştı bile. 'Bazılarınız bu dediklerimden sonra korkup vazgeçebilirler. Size gülünmesini istemiyorsanız tuvaletinizin geldiğini söyleyip, çekip gidebilirsiniz.' dedikten sonra kıkırdaşmalar başlamıştı. Önceden birbirlerini tanıyan kişiler birbirlerini dürterek gülüşüyordu. Kadın hafifçe öksürdü. Sesler kesilmişti. 'Madem hala buradasınız o zaman kulaklarınızı iyice açıp beni dinlemeniz gerekiyor. ' ardından bir sürü kural sıralandı. Öğrencilerin derin nefes alışlarını duymamak elde değildi. Oysa her şey yeni başlıyordu. Ders programı bütün öğrencilere dağıtılmıştı. İlk ders ortak olacaktı. Bir saatten kısa süren bir aranın ardından öğrenciler sınıfa gitmek üzere yerlerinden kalkmışlardı. Burası devasa büyüklükte bir okuldu. Kaybolmamaları için onlara bir harita bile verilmişti. Ancak bu harita onların sadece gitmelerine izin verilen yerleri kapsıyordu. İlk ders Büyücü Tarihi idi. Sınıf zencefil ve kişniş kokuyordu. Buğulu ve nemli sınıfın sıraları ağaçtan yapılmıştı. Nemden ötürü yıpranmış ve eskimişti ya da gerçekten çok eskiydi. Pencereler devasa tavandan yere kadar uzanıyordu. Her sıranın üstüne kitap konulmuştu ama meraklı olan birkaç öğrenci kitabını çoktan parayla satın almışlardı. Kamburu çıkmış, yaşlı bir adam sınıfa girdiği zaman uğultu kesildi. Uzun sakalları ve gözlükleri vardı. Boynuna sardığı solgun kırmızı şalını özensiz bi şekilde atmıştı. Öğrencilere verilen kitaptan daha farklı bir kitabı eline aldı ve kitabı açtı. Kitabın kapağında tam şu şekilde yazıyordu; 'Büyü Tarihinin Gizemli Sırları.'

'İlk konumuz Pitanius. Kitabınızın kırk beşinci sayfası. Belki aranızda meraklı öğrenciler vardır, çoktan araştırıp okumuştur ama sizi temin ederim ki bildiğiniz her şey büyük bir yalandan ibaret. Bana sorarsanız Pitanius Dünyamıza gelmiş en güçlü ırktı. ' hafifçe öksürdü. Öğrenciler kendi aralarında konuşmaya başlamışlardı. Öğrenciler arasından diğerlerine göre daha sıska olan kız elini havaya doğru kaldırdı. Profesör bunu beklemiyor gibiydi. 'Sen, oradaki.' Kızın kalp atışlarının hızlandığını anlayabiliyordunuz. Arka sıralarda oturan kız ayağa kalktı, elinde sımsıkı tuttuğu kitabı masaya doğru bıraktı. 'Profesör, oldukça kesin konuşuyorsunuz ki aklım karıştı. Yıllardır bize söylenen şey bunun bir efsane oluşuydu. A-ancak, siz çok kesin konuşuyorsunuz. Nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?' kızın sesi ürkekti ancak kararlı olduğu belliydi. Profesör ayağa kalktı. 'Belki bunlar için hazır değilsinizdir Bayan Wien. Bilirsiniz üç büyücü ırkı olduğu söylenir. Pitanius, Taria ve Xienthy. Bundan altı yüz yıl kadar önceydi. Pitanius öylesine güçlü ve doyumsuzdu ki yönettiği Büyücü halkı korkuyla ve zorbalıkla yönetiliyordu. Katı kurallar, yasaklanan büyüler. Onların himayesinde olan Taria - Bilge- büyücüler bir şey yapmaları gerektiğinin farkındaydı. Başa geçmeliydiler ki geçtiler. Pitaniusları durdurmaları gerekiyordu ki durdurdular. ' duraksadı. Kız hala ayakta bekliyordu. Anlam veremiyor gibiydi. 'Pitaniuslar hakkında hiçbir bilgi yok. Taria Büyücüleri bile ne olduğunu bilmezken nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?' sadece kızın sesi duyulmuyordu. 'Xienthy de neyin nesi?' 'Annem bir keresinde Pitaniuslardan geldiğimizi söylemişti.' ' Bunlar sadece kocaman bir uydurma.'  'Pitaniuslar bu kadar güçlüyse nasıl yok oldular?'  herkes hep bir ağızdan konuşmaya devam ediyordu. Bitmek bilmeyen uğultu, meraklı gözler, anlamsız kalmış bakışlar ve bunları umursamadan uyumaya çalışan bir kaç büyücü.  Ders zili çalmıştı. Büyücüler bilinmezliğin içinde kaybolmuşlardı. En azından bir çoğu. Lei Wien bunlardan sadece birisiydi. Kitabını çantasına koydu ve sınıftan çıkmaya hazırlandı. Profesör hala ona bakıyordu. Kapıya giderken kolundan birisini tuttuğunu fark etmesi sadece bir kaç saniyesini aldı. 'Profesör?'

Okul yatakhaneleri aşağı katta yer alıyordu. Öğrenciler zeminden aşağı doğru bir sıra halinde ilerliyordu. Çoğu öğrenci dersi unutmuş, adamın bir deli olduğunu düşünüyordu. Kızlar ve erkekler olarak ayrılan yatakhanelere öğrenciler yerleşmeye başladılar. Çoktan dizilmiş bavullarını gördükleri zaman bunun bir saçmalık olduğunu düşündüler. Lei Wien yatakhaneye girdiği zaman onu kocaman bir koridor karşıladı. Büyük daire bir holün ilerleyen kısımlarında yataklar yerleştirilmişti. İçerisi portakal kabuğu kokuyordu. Mistik ve hoş kokusu burnuna bayram yaptırıyordu. Yatağına oturdu ve eli ile yatağa bastırdı. Şu ana kadar oturduğu en yumuşak yataktı. Üstüne serilmiş yorgan koyu mavi rengindeydi. Siyah ayakkabılarını yatağın yanında çıkardı ve ayaklarını yatağa uzattı. Eline kitabını aldı ve okumaya başladı. Yapılması gereken bir sürü ödev vardı. 

Uğultular kulaklarını çınlattı. Uyuya kalmıştı, belki bir belki iki saat. Yanında konuşan kızlar yüksek sesli konuşuyordu.Gözlerini kıstı ve konuşmalara kulak kesildi. ' Büyü Tarihi öğretmeni, elinde bavul ile okuldan çıkarken gördüm.'


Saklı Büyü - Geri Dönüş Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin