24 Mart 2014.
Taeyang ile comeback için çalışıyorduk. Artık Taeyeon'mu göremiyordum. 2 haftadır ne konuşmuştuk, nede görüşmüştük. Şimdiden özlemiştim.
Taeyang çalışma odasına geldiğinde, ''Nihayet gelebildiniz Taeye-'' duraksadım.
Yanıma gelip, ''Az önce ne dedin sen?''
Sırıtarak bakması sinirlerimi bozuyordu, ''Hiiç, hiç bir şey.''
''Yah! Biri var ve benden saklıyorsun değil mi?''
''Ne? Hayır! Bunu da nereden çıkardın?'' Taeyang arkasına yaslanarak rahat bir şekilde, ''Şu bir kaç haftadır telefonun elinden düşmemesi, sürekli dışarı çıkma isteğin ve az önce ki ismimi yanlış söylemene bakarsak,'' durdu ve yanıma yaklaştı, ''Kesinlikle biri var.''
''Tanrım, zehir gibi aklın var.''
''Öyle de denebilir, ya da başka bir deyişle en yakınımı tanıyorum diyelim. Sen benim en iyi dostumsun.''
Elini omzuma attı. ''Söyle bakalım, ismi Taeyeon'mu?''
''Nasıl anladın?'' diye bağırdım. Eliyle kafasına göstererek, ''Buna beyin derler.''
Ağzım açık ona bakarken, ''Dostum tabii ki de öyle değil. Telefonu alıp, en sık konuştuğun kişiye baktım ve sadece Taeyeon vardı.''
Koluna yumruk attım ve, ''Sende az değilsin ha.'' dedim. Cidden, bu çocuktan korkulurdu.
Gülüştükten sonra telefonuma mesaj sesi geldi ve elime alarak kimin attığına baktım.
Açıkçası, beklemediğim birindendi.
mungtaeng: Müsait misin?
xxigdrgn: Müsaitim de, bir sorun mu var?
mugntaeng: Hayır hayır, sadece seni merak etmiştim~
xxigdrgn: Ah, comeback yaklaşıyor bu yüzden gelemiyorum~~
Üzgünüm..
mugntaeng: Neden üzgünsün ki? Sıkı çalış ve elinden gelenin en iyisini yap! Fighting!
xxigdrgn: Teşekkür ederiim~
Akşam olmuştu ve ben hala dışarı çıkmak için bahaneler arayıp duruyordum.
''Şöyle desem? Hayır hayır olmaz..''
''Seni sadece bir kaç dakikalığına bırakıp gittim ve sen kafayı yedin.''
İçeri giren Taeyang'ı görünce tek çaremin o olduğunu anlamıştım.
''Dostum bana yardım etmelisin. Buradan çıkmam lazım.''
''CEO'nun ne kadar katı biri olduğunu biliyorsun değil mi Jiyongie?''
''Eğer yardım edersen Min Hyorin ile sana bir buluşma ayarlarım.''
''Ne? Ah, hayır bir dakika..'' lafını keserek, ''Telefon numarası bende var dostum, istersen bakabilirsin.''
''Şey o zaman, tamam sen çık. Elimden geleni yapacağım ama yakalanırsak Jiyong, sonumuz cidden kötü olur.''
''Tamam tamam, sağol dostum ben kaçtım.''
Gizlice çıkıp koşmaya başladım. Tanınmayacak hala gelmiştim resmen. Ünlü olmak, hele ki Kore'de ünlü olmak aşırı zordu.
Taeyeon'un evine yaklaştığımda telefonu çıkarıp ona mesaj attım.
xxigdrgn: Beni özledin mi?
Bir kaç dakika sonra cevap geldi.
mugntaeng: Ne?
xxigdgrn: Sadece soruma cevap ver Taeyeon.
xxigdrgn: Beni özledin mi?
mugntaeng: Evet, özledim.
mungtaeng: Neden sordun?
xxigdrgn: Şuan neredesin?
mugntaeng: Neler oluyor Jiyong?
mungtaeng: Evdeyim.
xxigdrgn: Pekala, bu güzel.
xxigdrgn: Dışardayım, seni bekliyorum.
xxigdrgn: Bu arada çabuk gel, dondum.
Bir kaç dakika sonra, topuzlu, minik Taeyeon'um gelmişti bile. Ellerimden tuttuğu gibi beni içeri aldı.
''Neden buradasın?'' içeri gidip, bir şeyler arıyordu. Yan tarafa geçerek, koltuğa oturdum. Daha sonra arkamda hissettiğim battaniyeyi görmem ile birlikte arkamı döndüm. Ellerinde ki kahveyi bana verdin.
''Değerimi bil, kendi kahvemi sana verdim. Ki bu hiç yapmayacağım bir şey.'' Hala ona bakıyordum.
''Yani bu benim özel olduğumu mu gösterir?'' birbirimize bakmaya devam ediyorduk.
''Bilmem, sanırım.'' dedin ve yan tarafta ki koltuğa oturdun. Bir değişiklik vardı.
''Saçlarını mı boyattın sen?''
Ellerin ile kafanı tutarak, ''Woah, fark ettin!''
Gülümsedim, ''Genelde sevdiğim insanların her şeyini fark ederim. Değerimi bil.'' dedim onu taklit ederek.
''Yani bu beni sevdiğini mi gösterir?'' dedin sende beni taklit ederek. Belki de tam zamanıydı.
''Bilmem, sanırım.'' dedim.
''G Dragon beni sevdiğini söyledi!'' evde birden bağırmaya başladın ve koşmaya. Şuan aşırı sevimli olduğunu söylemeli miydim?
''Oppa, beni seviyor, beni seviyor!!'' hala bağırmaya devam ettiğini görünce ayağa kalktım ve seni kovalamaya başladım. Minik olmasına rağmen hızlı koşuyordu.
''Ya, sussana!''
''G Dragon beni sevdiğini söyledi, bunu herkese söylemeliyim.''
Acaba gerçekten onu sevdiğimi duyunca ne yapacaktı?
''Oppa, hadi beni bir daha sevdiğini söyle.'' bugün oynamakta ısrarcıydı.
Ve bu arada bir değişiklik olmuştu ve artık ben kovalanıyordum, harika.
En son anda, bebeğimin ayağı kayması ile beraber koltuğa düştük. Dizilerde düşünce dudakları değiyordu ama bizde neden olmamıştı? *yazar geberdi*
''Ah, özür dilerim.'' tam kalkacakken onu tuttum. Böyle kolay kurtulamazdı, değil mi? Biranda ona sarıldım. Böyle bir şansı bir daha nereden bulabilirdim ki?
''Seni sevdiğimi söylemi mi istiyorsun?'' cevap yoktu.
''Pekala, oppan seni çok seviyor.''
Kulağına doğru fısıldayarak, ''Seni seviyorum, Kim Taeyeon.''
*Sevdiğim bölümlerden biri oldu.. Yazarken bir garip oldum ama. Sapık GD ve tatliş Tae:** Umarım beğenirsiniz!!*

YOU ARE READING
coffee shop » gtae.
Romance''Döktüğün gözyaşı sayısınca daha iyi olabilirim sana, bebeğim. Tek başına yüklendiğin o acı, bırak paylaşayım bebeğim.'' - Kwon Ji Yong. ∞18.01.16∞