Okul çıkışı yağmur yağıyordu, yağmura lanet edip polarımın şapkasını kafama geçirdim. Eve yürüyerek gidiyordum, çünkü neden olmasın. Yaz ayındaydık ama yaşadığım yerde son 1 haftadır yağmur yağıyordu ve bu benim moralimi ve sinirimi bozuyordu. Altımda şort ve üzerimde yağmura karşı polar vardı. Ve polar,hiçbir işe yaramıyordu. Yürürken ayağımın önünde duran taşa tekme attım. Sıkıntılı bir nefes verdim. Şu sıralar aklımı kurcalayan bir çocuk vardı. Onun bal rengi gözleri ve altın sarısı saçları, onlar hoşuma gitmişti.
Ve insanların çoğu hoşuma gitmezdi ama o gitmişti işte.Eve varmama az bir süre kala şu sarışın çocuğu gördüm. Tanrım, o da mı burda yaşıyordu?! Ona çaktırmadan bakarken önümdeki Harry'i görmedim.
"Hey kimi kesiyorsun bakalım ufaklık" diyip alayla güldü. Alaylı gülüşlerini sevmiyordum ama onu biraz seviyordum evet, ama biraz. "Seni ilgilendirmez sırık, çekil önümden."
"Vaay küçük prenses birilerini kesmeye mi başlamış, yoksa şu sarışını mı kesiyorsun? Güzelim o çocuk biraz sakat ondan uzak dur tamam mı?" "Harry, sakat insanlarla dalga geçmemen gerek" "hah bak bu komikti, ama gülmedim." "S'kimin umrunda bile değil"
Bana ayıplarcasına bakarken ona dil çıkardım. O en sevdiğim arkadaşımdı.Yani en biraz sevdiğim arkadaşım. Tamam onu seviyordum. O yüzden onunla böyle konuşabiliyordum. Kolunu omzuma attı. Iyy o fazla ıslaktı, Tanrım!
"Çek şu kolunu sırık, iğrençsin. Islanınca ter kokun mu ne çoğalmış öğ"
"Kalbimi kırıyosun gerizekalı" "tamam, ama çek şu kolunu"
Kolunu daha da sıkılaştırdı ve beni resmen ona yapıştırdı. Yolda bu şekilde rezil rezil yürürken, etraftaki insaların çoğu bize değişik yüz şekilleriyle bakıyordu. Kim bilir nasıl özürlü gözüküyorduk.
Sonunda evime geldiğimizde Harry'nin kolundan kurtuldum. Hala yağmur çiseliyordu. Evin kapısına doğru yürüdüm. Arkamdan Harry'de geliyordu. Kapıya iki adım kala hızla arkamı döndüm ve işaret parmağımı uzatıp Harry'i gösterdim ve gözlerimi kısıp ona bakmaya başladım. Ani hareketimden dolayı yerinden sıçradı ve önce işaret parmağıma sonrada yüzüme baktı. O da gözlerini kıstı.
"Ne?"
"Sen gelmiyorsun"
Arkasını döndü ve "evet sen gelmiyorsun" gözlerimi devirip "Harry sen gelmiyorsun"
"nE?!"
"Bayağ sen gelmiyorsun, bugün evde tek kalmayı planlıyordum." Bunları söylerken aynı zamanda anahtarımı çıkarıp kilit boşluğuna soktum.
"Olmaz!" Diyip açtığım kapının önünden beni itip içeriye geçti. Ah ona katlanamıyorum!Selam! Dünyanın en malca kitabıyla karşınızdayım. İğrenç bir şey oldu bence ama yazasım geldi yazıyım dedim. Umarım seversiniz :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fall in love/jelena
FanfictionSıkıntılı bir nefes verdim. Şu sıralar aklımı kurcalayan bir çocuk vardı. Onun bal rengi gözleri ve altın sarısı saçları, onlar hoşuma gitmişti.