Gece nedensizce uykumdan uyandım. Önüme baktığımda sarıldığım şeyin Ada değil, yastık olduğunu gördüm. Odaya birkaç dakika göz gezdirdiğimde Ada'nın olmadığına kanaât getirdim. En sonunda ayaklarımı yataktan sarkıttım ve öylece kapıyı izledim bir süre. Daha sonra ayağı kalkıp kapıyı açtım ve koridora çıktım. Her yer karanlıktı. Gözlerim karanlığa alışmadığı için duvara çarpacağımı son anda gördüm ve soluma dönüp Ada'nın odasının kapısına gidip kapıya kulağımı yasladım. Dinlemeye başladım. Ayak sesleri geliyordu ve hıçkırıklar... Geçen sefer olduğu gibi. Kapıyı tıklattım ama cevap veren olmadı. Bir kez daha şansımı denedim tekrar cevap veren yok... Kapıyı açmaya karar verdiğimde kapının tekrar kilitli olduğunu anladım. "Adaa?" soru sorarcasına adını seslendim. Hıçkırıkları yükselmişti. "Ada kapıyı açar mısın? Lütfen." Sessizce konuşuyordum. Annemin uyanmasını istemiyordum çünkü. Ada'dan bir hareket duymadığımda kapıya tekme attım. Kilit kırılmak üzereydi fakat kırılmamıştı. İkinci de kapıya yumruk attım. İşe yaramıştı. Hızlı hareket etmeye çalışıyordum. Kapı açıldığında Ada odada volta atıyordu ve kulağındaki telefon birisini dinlediğinin işaretiydi. Bana bakmıyordu bile. Hıçkırıklarla ağlıyordu. Durumu o kadar kötüydü ki yanına gitmeye korkuyordum. Cesaretimi toplayıp yanına gittim ve tek bir hamleyle elinden telefonu aldım. Kulağıma götürdüğümde, "Anlattığım gibi eğer dediklerimi Deniz'e veya başka birine anlatırsan, Deniz'i bir daha göremezsin." sorgularcasına Ada'ya bakmaya başladım. Telefonu almaya çalışıyordu ve en sonunda elimden çekip aldı. "Bundan hoşlanmadığımı biliyorsun!" diye bağırdı sinirle. Daha sonra telefonu tekrar kulağına götürdü. Ağladığı için zar zor konuşuyordu bu yüzden dediklerini anlamak zordu. "İstediğin gibi olsun adi herif! Ama eğer sevdiklerimden birinin kılına bile zarar gelirse, o zaman yaşamak için dua et!" deyip telefonu kapadı ve duvara fırlattı. Hala şaşkınlıkla Ada'ya bakıyordum. Neyi anlatmayacaktı bize?
Birkaç dakika sonra annem odaya girdi ve "Çocuklar biri burda ne olduğunu bana anlatabilir mi?!" diye bağırdı adımlarını yanımıza doğru atarken. Ada'nın arkası dönük olduğu için şanslıydı. Gözyaşlarını silip eliyle kendisine rüzgar yaptı birkaç kere. Daha sonra anneme doğru döndü. İstemsizce Ada'ya bakıp kaşlarımı yukarı kaldırdım. Ada "Anne odamda böcek vardı da ondan korktum. Elimde telefonum vardı bende dikkat etmeyip onu yanlışlıkla üstüne fırlattım. Abim de onu duyup gelmiş." diye bir şeyler uydurup imalı bir şekilde bana baktı. Telefonunu fırlattığı yerden alıp ekranına baktı ve hala ekranına bakıyorken "Hiçbir şey olmamış annecim," dedi. Bakışlarını anneme çevirdiğinde annem, "Ay Ada. Bir şey oldu sandım kızım. Hadi yatın uyuyun artık," deyip odadan ayrıldı. Ada'nın yatağına oturup on dakika kadar ona baktım. O da bana bakıyordu en sonunda "Anlatacak mısın artık!" dedim. Sesimin biraz fazla yükseldiğini sonradan fark ettim. Ada işaret parmağını dudaklarına götürüp "Sessiz ol," dedi. Başımı onaylarcasına salladım ve "Dinliyorum." dediğim gibi, "Abi sonra anlatsam? Çok yorgunum," dedi ve beni umursamayıp, yorganının altına girip gözlerini kapadı. Birkaç dakika boş bakışlarımla yüzüne baktım. Sonra bir sonuca varamayacağımı anlayıp ayağı kalktım ve sessizce kapıyı açıp dışarı çıktım. Odama gitmeden önce aşağıya inip bir bardak su aldım ve balkona çıktım. Gece cebimde unuttuğum sigara pakedimdeki ezilmiş sigaralardan bir tane alıp dudaklarımın arasına sıkıştırdım. Çakmağı sigaraya yaklaştırdıkça kaşlarım çatılıyordu. Bu istemsizce olan bir şeydi. Çakmağı sigara pakedimin içine koyup pakedi balkonun mermerine koydum. Sigaramdan her dumanı içime çekişimde akciğerlerimin dumanla dolduğunu hissedebiliyordum. Hem sigaramın sonunun gelmemesini diliyor hem de ufka bakıyordum. Birkaç dakikanın ardından sigaram bittiği için lanet edip balkondan çıkarken suyumu aldım ve odama doğru yürümeye başladım. Odamın kapısını yavaşça açtım ve içeri girip kapıyı kapadım. Bilgisayarımı kucağıma alıp yatağıma uzandım ve hikayemi devam ettirmeye başladım.******
Gece bilgisayarın başında uyuyakalmıştım. Uyandığımda gece içtiğim sigaranın da vermiş olduğu etki ile inanılmaz derecede bir baş ağrısıyla uyandım. Bu gün de hafta sonu olduğu için kimse uyandırmamıştı. Her hafta sonu sabahı olduğu gibi kalktığımda yatağımda doğruldum ve belli bir süre karşımdaki kapıyı izledim. Kendime geldiğimde kalkıp lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkadım. Sonra ecza dolabını açıp bir ağrı kesici aldım. Mutfağa gidip bir bardak su koydum ve ilacı su ile birlikte yuttum. Bir dakika ,bir dakika bugün Burak'ın doğum günüydü! 12 Nisan! Sesli bir şekilde küfür ettikten sonra koşarak odama çıktım ve siyah pantolonum ile siyah t-shirt'ümü giydim. Arabanın anahtarını aldım ve tam merdivenlerden inip aşağı inecekken sigara pakedimi unuttuğumu hatırlayıp tekrar odama gidip sigara pakedimi aldım. Yine aynı hızda merdivenlerden inip dış kapıdan çıktım ve arabaya bindim. Burak'a ne alabilirdim ki?.. Saat yaklaşık 13.10'du ve ben hala ne hediye alabilmiştim ne de Burak'a doğum günü mesajı atabilmiştim.
******
Birkaç saatin ardından aklıma mükemmel bir süpriz gelmişti. Burak'ın en sevdiği Amerikan şarkı grubu olan HODRICK sayesinde. Amerika'ya uçak bileti alacaktım. Herhangi bir Hodrick konseri için yer ayırttıracaktım. Muhteşem bir gün olacaktı. Burak'a nereye gittiğimizi söylemeyecektim. Sadece bir seyehate çıkacağız diyecektim. Annemle konuştuğumda sorun olmadığını, ne zaman istersem gidebileceğimizi söyledi. Burak'ın annesiyle konuştuğumda bir programları olduğunu ama erteleyebileceklerini söyledi. Bizimle gelmesini istediğim birkaç arkadaşımı daha aradığımda hepsinden olumlu yanıt aldım. Konser zamanına baktığımda da mükemmel bir tarihte olduğunu gördüm. 14 Nisan. 13 Nisan da oranın saati ile 12.00'de orada olacaktık. Uçak biletini alıp konser için yer ayırttırdıktan sonra her şey tamamdı. Burak ve benim ortak arkadaşlarıma haber verip akşam için bir parti hazırlamak istediğimi söyledim. Onlar parti yerini hazırlayacaktı bende o zamana kadar Burak'ı oyalayacaktım.
******
Burak'ın doğum günü partisi hazırlanana kadar onların evinde zaman geçirmeye çalıştım.
Arkadaşlardan parti'nin hazır olduğunu bildiren bir mesaj geldiğinde Burak'a sahile gitmek istediğimi söyledim. 'Peki. Benimde hava almaya ihtiyacım var,' diyerek kabul etmişti. Evden her şeyimi aldığıma emin olduktan sonra sürücü koltuğuna geçerek Burak'ı bekledim. O da yanımdaki yerini aldıktan sonra arabayı çalıştırdım ve sahildeki Cafe'ye doğru arabayı sürdüm. Cafe'ye vardığımızda saat 19.08 idi. Çok fazla zaman geçirmemeye çalışacaktım çünkü yarın saat 09.00'da uçağımız vardı. Burak Cafeye girerken "Neden buraya geldik Deniz ya. Ben sevmem böyle yerleri," diye söylendiğinde onu omuzlarından tuttum ve Cafe'nin kapısında ittim. Birkaç kişi aynı anda konfetileri patlattığında "İyi ki doğdun,iyi ki benim kardeşimsin!" diyerek sarıldım. Şaşkınlıktan bir süre sarılamadı bana ama daha sonra "Ne kadar mutlu olduğumu tahmin dahi edemezsin. Sizi seviyorum çocuklar," diyerek sarılmama karşılık verdi. Herkese teker teker sarıldıktan sonra yanıma geldi. "Abi cidden çok mutlu oldum ya." diyerek sırıttı bana bakarken. Tam sandalyeye oturacakken kapıdan bir kız girdi ve Burak'ı gördüğü gibi olduğu yerde kaldı. Burak onu fark ettiğinde o da donmuşçasına nefes dahi almadan ona bakmaya başladı. Kız birkaç adım atıp Burak'a üç adım kadar bir mesafede durdu. İlk önce derin bir nefes aldı sonra "İyi ki doğdun sevdiğim adam," gözleri doldu ve sol gözünden bir damla yaş aktı...
Yeni kızın kim olduğunu sizin kadar bizde merak ediyoruz doğrusu. Amerikan Hodrick grubu gerçek degil. Biz kendimiz kurduk her şeyi. Umarız beğenmişsinizdir yeni bölümü. Y.b haftaya Salı günü.💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın Saflığı
Teen FictionAşık olacağın kişi siyah olduğu gibi ne kadar saf olabilir?