3.BÖLÜM

79 5 2
                                    

Merhaba arkadaşlar. Yeni bölüm biraz geç gelmek zorunda kaldı. Özür dileriz. İyi okumalar💕
Sabah yine üstüm başım ıslak bir şekilde uyandım. Gözlerimi açtığımda Ada'yı üstümde buldum. Elindeki kalem yüzüme bir şeyler çizdiğini açıkça gösteriyordu. Benim uyandığımı anladığında hemen kalkıp üzerime bir kova suyu boşaltmıştı. Onu evde kovaladım ve en sonunda mutfakta yakalım. Önce bir güzel musluktan kovaya su doldurdum. Ondan sonra başından aşağı döktüm. Makyajı aktığı için söylenmeye başladı fakat aldırmadım. Onu hiç düşünmeden kendimi banyoya attım ve saçlarımı yıkayıp bedenimi kuruladım. Siyah dizleri yırtık olan pantolonumu ve Darth Vaderlı lacivert tişörtümü giyip mutfağa indim. Ada'nın saçları ıslaktı fakat üstünü değiştirip saçlarını havluyla sarmıştı. Burak'ın uyanmadığını fark ettiğimde merdivenleri koşarak odama çıktım ve kapıyı yavaşça açtım. Hala uyuyordu. Üstüne atlamanın iyi bir fikir olduğunu düşündüm ve geri geri gittim. Sonra koşarak üstüne atladım. Bir küfür geveledi ağzında fakat tam ne dediğini anlamadım. Üstünden kalkmamıştım ki beni üstünden iterek yerle öpüşmeme neden oldu. Ağzıma gelen bütün küfürleri bir kenara bırakıp tekrar üstüne atladığımda bu sefer beni itmeden direk yataktan kalktı. Ama itmemesine rağmen tekrar düştüm. Kapıyı açarak dışarı çıktığında bende peşinden gittim. Lavaboya girip kapıyı kapattığını gördüğümde mutfağa inip elime kahvemi aldım. Sema Sultan her zamanki gibi kahvaltı etmeyeceğimi bildiği halde masaya benim için servis açmıştı. Büyük ihtimal ben Burak'ı uyandırmaya gittiğimde gelmişti. Sema Sultan makine gibiydi. Her şeyi çabucak hallederdi. Bugünkü kahvaltıda olduğu gibi. Kahvaltı etmeyeceğim halde masaya oturup, kahvemi yudumlamaya başladım. Burak da geldiğinde onlar kahvaltılarına başladı, bende kahvemin yarım kalmasını umursamayarak odama çıkıp arabanın anahtarını, diz üstü bilgisayarımı ve sigara paketimi alarak merdivenlerden inmeye başladım. Tam yarısına gelmiştim ki tökezledim ama düşmedim. Buna şükrederek dış kapıya doğru ilerledim. Dışarı çıkıp arabaya hızlı adımlarla yürümeye başladım ve sahile doğru sürdüm. İndiğimde arka kapıyı açıp koltuktaki bilgisayar çantamı aldım ve cebimdeki sigara pakedinden bir sigara çıkarıp yaktım. Hemen ardından arabayı kilitleyip sahil kenarındaki banklardan birine oturdum. Bilgisayarımı çantasından çıkarıp kucağıma koyarken sigaramı ayakkabımın ucuyla ezip kenara ittirdim. Sonra banka güzelce yerleşerek ilk cümleyi düşünmeye başladım. "Hayatıma giren onca insan... Ve hepsine verdiğim onca değer... Ama sonra sanki yaşanmışlıkların hiçbiri yokmuş gibi çekip gitmeler... Ve bende açılan onca yara..." Bunları yazabileceğimi düşündüğüm sırada karşı bankta oturan kız dikkatimi çekti. Ağlıyordu. Çocukluğumdan beri hiçbir kadının ağlamasına dayanamazdım. Annem, babam yüzünden milyonlarca defa ağlamıştır. Bana fark ettirmemeye çalışırdı fakat ben anlardım. Ve o ağlarken, elimden bir şey gelmediği için kendimi suçlardım. En sonunda kendimi tutamayıp kızın yanına doğru yürümeye başladım. Yanına gittim ve "Neyin var? Yardımcı olabilir miyim?" dedim. Cevap vermedi. Tekrarladığımda, "Gider misiniz? Lütfen. Çok zor durumdayım. Yanlız kalmaya ihtiyacım var. Her kimseniz yardım etmek istediğiniz için teşekkürler." dediğinde yanından ayrılmayı düşünmeden elimle çenesini tutup yüzüme çevirdim. Bunu neden yaptığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece bana sıcak gelmişti. Yüzüne baktığımda onu gördüm. Bu oydu. RÜYA!
Ne yapacağımı bilmeden elimi çenesinden ani bir hareketle çekip dizlerime koydum. Büyülenmişcesine suratıma bakıyordu. "Sen beni o aşağılık herifin elinden alan çocuksun?" dedi soru sorarcasına. "Evet şimdi kim olduğumu boşver. Neyin var?" dedim. Tekrar ellerini yüzüne siper etti ve dirseklerini dizlerine yasladı. Sonra elleriyle yüzünü silercesine yüzünden çekti ve gözlerimin içine bakarak "Eski sevgilim. Her gün başka kızlaydı. Ayrılmak istediğimi söylediğimde bağırmaya başladı. Ben arkamı dönüp tam gidecekken kolumu tuttu. O sırada sen geldin." dedi. Devamını beklediğimi ifade eden bir şekilde kafa salladım. "Bugün beni aradı ve eğer ona geri dönmezsem, çevremde değer verdiğim herkese zarar vereceğini söyledi. Bende inkar edince, çocukluk arkadaşım Emreyi dövmüş." Emreyi tanımıyordum ama Koray'ın Rüyayı bu kadar üzmesini sindiremedim. Rüya ile biraz daha konuştuktan sonra gitmek gerektiğini söyleyip diğer banktaki eşyalarımı toparladım; arabaya koydum ve sürücü koltuğuna geçip arabayı çalıştırdım.
Koray'ın nerde olduğunu az çok tahmin ediyordum. Canlı konser verdiği '.... Cafe' adındaki yerde olacağını okulda çıkan söylentilerden biliyordum. Koray'ın sesinin güzel olmasına benim kadar diğerleride şaşırmıştı.
Arabayı ..... Cafe'nin önüne bıraktım ve anahtarı çıkarıp dışarı çıktım. Daha sonra kilitledim ve Cafeye girdim. Tahmin ettiğim gibi Koray ve bir grup abaza arkadaşı Cafe'nin diğer tarafında sigara içiyor ve gülüşüyorlardı. İçeri girdikten sonra bu kararımdan vazgeçip dışarı çıktım ve Koraya "Dışarı gel." diye bir mesaj attım. Duvara yaslanıp onu beklemeye başladım. Bir-iki dakika sonra yanımdaydı. Geldiği gibi hem Defne'nin, hem okulun hem de Rüya'nın acısını tam anlamıyla alabilecek bir yumruk attım ona. Ne denli güçlü olacağını o an düşünememiştim. Ayağa kalktıktan sonra tek eliyle burnunu tutuyordu. Diğer eliyle işaret parmağını sallayarak "Seni uyarmıştım!" diye bağırdı. Hemen ardından bir yumrukla yere yığılmamı sağladı. Güçsüz olmamalıyım derken ayağa kalktım ve ikinci yumruğumu da sert bir şekilde yüzüne geçirdim. Bu sefer o kadar etki etmiş gibi durmuyordu fakat dudağı kanıyordu. Ellerime baktığımda ellerimde de kan olduğunu gördüm. Kanlı ellerimi kafama takmadan cebimden telefonumu çıkarıp Burak'ı aradım. Koray'ın dudağı pek iyi gözükmüyordu çünkü. "......... Cafe'ye gelsene. Sorma ne olduğunu. Çabuk ol." diyip telefonu yüzüne kapadım. On dakika kadar sonra Burak gelmişti. Koray'ı gördüğünde yüzündeki ifade ne olduğunu sorgular gibiydi. Ama ne olduğunu sormak yerine "Bırak şu piçi. Ne hali varsa görsün. Hastaneye götürmeyi planlamıyorsun herhalde değil mi?" diye sorduğunda düşünemiyordum. "Ne yapmak istediğimi bilmiyorum Burak." dediğimde, "Arabanın anahtarını ver. Seni eve bırakıp şunu hastaneye götüreceğim. Bunu yapmak zorunda olduğuma inanamıyorum." Koray'a döndü ve "Kalk ve arabaya geç." dedi sakin ama imalı bir ses tonuyla. O sırada Koray "Size ihtiyacım yok. İşime karışıyorsunuz sonra kavga etmeye çalışıyorsunuz üstelik hastaneye götürüyorsunuz. Siz adam mısınız?" diye sorduğunda Burak gelişigüzel bir yumruk geçirdi. Ve "Peki ben şuan seni öldürsem sen hala havlar mısın?" dediğinde Koray'ın kahkaha attığını duydum. "Havlamak senin gibilerin işidir,Burak" dedi ve ayağa kalkıp dudağının kenarından akan kanı silerek Cafe'nin içine yürümeye başladı. Burak arkasından "Ben sana gösterirdim şimdi o kahkahayı da şu Cafe'nin içinden bize bakan kızlara dua et." dediğinde bakışlarımı hemen Cafe'nin içine yönelttim. Bir grup genç kız ağızları beş karış açık bizi izliyorlardı. Bir tanesi bizim onlara baktığımızı fark edince arkadaşlarını uyarıp önüne döndü. Burak'a bakıp gülümsediğimde onun kızlardan birine göz kırptığını gördüm. Omzuna bir tane geçirip "Senden en az dört yaş küçükler. Kendine gel." dedim ve arabaya doğru yürümeye başladım. Arkamdan geldiğini ayak seslerinden anlayabiliyordum. Arabanın anahtarının onda olduğunu hatırlayıp sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa oturdum. Burak ile birbirimizin arabalarını sorgulamadan kullanabilirdik. O da arabaya bindiğinde "Olayı anlat. Daha ne olduğunu bile bilmiyorum." dedi ve arabayı çalıştırdı. Yol boyunca ona olanları anlattım. Ve tek söylediği "Sen bu kıza aşık olmuşsun." oldu. Eve vardığımızda öğlendi. Akşama kadar konuşup televizyon izledik. Daha sonra uykumun geldiğini söylediğimde "Benim de uykum geldi. Eve gitsem iyi olur" dedi. O sırada telefonu çaldı. Bir süre konuştuktan sonra "Annemler eve hala dönmemişler. Bu hafta evde olmayacaklarını söyledi." diyip salonun ortasında oturdu ve "Üzülsem mi sevinsem mi bilemedim." deyip kahkaha attı. Ben de salonun diğer tarafına geçip amuda kalktım ve "Annemden mesaj gelmiş. O da üç gün boyunca evde değilmiş." derken salona Sema Sultan girdi. "N'yapıyorsunuz kuzularım? Bakın yeni topladım buraları. Dağıtmayın. Hem gidip uyusanıza siz saat kaç olmuş. Deniz göbeğin içine kaçacak!" Hala çocuk olduğumuzu düşünüyordu sanırım. Ama gülerek kendimi düzelttim ve Burak'a "Kalk hadi. Yerde oturma. Çocuğun olmaz." diyip kahkaha attığımda Burak "Aman ne komik!" deyip yerden kalktı ve odama doğru yürümeye başladı. "İyi geceler Sema Sultan."diyip bende lavaboya gittim. Sema Sultan arkamdan "Süt içmeden yok iyi geceler falan. Burak'ı da çağır!" diye bağırıyordu. Onu kırmayıp kendi sütümü içtim Burak'ın sütünü de odaya götürdüm ve kendimi yatağıma attım. Burak da sütünü içip ışığı kapattı ve yatağına yattı. Daha sonra kapı sesi geldi ve Ada "Deniz bu gece yanında yatsam?" dediğini duyduğumda "Korktun mu? Kaç yaşında geldin Ada ya." diyip yatakta diğer tarafa kaydım. Yanıma yattığını anladığımda "Evet ama ne yapayım? Korkuyorum işte." dedi. Bende "Şiişt! Tamam uyu hadi." diyip sırt üstü uzandım ve Rüya'ya aşık olup olmadığımı düşünüp durdum. Bu yaklaşık saat altı'ya kadar sürdü. Bilemiyordum çünkü birine aşık olmamıştım daha önce. Elbette ki birkaç sevgilim olmuştu ve onları seviyordum fakat aşk? Bir sonuca varamayacağımı anladığımda düşünmeyi bırakıp ruhumu uykuya teslim ettim.

Siyahın SaflığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin