4

573 24 7
                                    

Multimediada Poyraz var

Demir'le konuşmamızdan bir kaç gün geçmişti. Hâla açtım ama yapabileceğim bir şey yoktu. Sıkılıyordum.
'Ben de sıkıldım hadi birbirimizi tanıyalım.'
Tamamen onu unutmuştum.
'Adın ne?' Sonuçta o benimkini biliyordu.
'Kuzey seninki de Kumsal. Peki... doğum günün ne zaman?'
'17 Mayıs saat 19.45'te sen?'
'İkimiz de aynı gün doğmuşuz' ama Kuzey bunu söylerken garip bir ses tonuyla söylemişti.
'En sevdiğin ren...'  ve sorumu soramadan iletişim bağımızı kesti. Sürekli sözümün yarıda kesilmesi çok gıcıklaşmaya başlamıştı. Anlayamamıştım aynı gün doğmak çok garip değildi çünkü dünyada kaç milyon insan vardı ve 17 Mayısta doğan bir çok kişi olabilirdi. Karnımda tekrar bir acı hissederek kafamı duvara çarparak yere sertçe düştüm. Yere düşmemle gürültülü bir yankı odayı sardı. 'Ah prenses biraz dikkat et.' bu sesi her yerde tanırdım. Kalbim son hızla atıyordu ve içeri onla giren parfüm kokusu midemi bulandırmıştı. Çok keskin bir kokusu vardı. Bana doğru yürüdükçe adımlarının sesleri boş odada yankılanıyordu. En sonunda  yanıma oturdu. 'Merhaba Poyraz' Koyu yeşil gözleriyle bana baktı ve birkaç saniyelik yumuşama olsada yine o acımasız ifadeyle bana bakıp sırıttı. 'Galiba biraz açsın' ne kadar saçma bir soruydu. Ama ona laf yetiştirmek yerine sustum. 
'Demek konuşmuyorsunuz Kumsal hanım cezası fena olacak.'
'Daha ne kadar kötü olabilir.'
'Denemek istemezsin.'
'Sanki başka seçeneğim varda.'
'Öyle düşünme prenses.'
Siyah noktacıklar gözümün önünde belirmeye başladı ve birden karanlığa gömüldüm

Telapatik İkizlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin