#3

27 1 0
                                    

Multimedyada Samet var.

İyi okumalar tatlislerim.

Okuldaki ilk günüm tüm sıkıcılığı ile devam ederken kapı çaldı. Nöbetçi öğrenci içeri girip

- Müdür Eylül SARIHAN ı yanına çağırdı.

Dedi. İlk günden ne suç işlemiştim. Yoksa müdür kızlar tuvaletindeki aynayı azıcık çatlattığımı mı öğrenmişti. Kizlar tuvaletinde kamera  ya da  bir ispiyoncu yoksa bu imkansızdı. Derken kendimi müdür odasında buldum.

-Eylül annenin isteği üzerine sınıfını değıştirmeye karar verdik. Sanırım gideceğin sınıfta tanıdık bir arkadaşın varmış.

-Siz nasıl isterseniz öyle olsun efendim.

Kızım bunu yapma işte bunlar sana hiç yakışmıyor. Kibarlık ve sen çok zıtsınız..

İç ses bir sus ya. Evet biraz fazla kibar oldu. Ama zamanla alışırız.

- Tamam Eylül biraz rahat ol. Fazla kibar olmana gerek yok.

Lan bu ne biçim müdür? Neyse ben şimdi işime bakayım. Sınıfımı öğrenip sınıfa girdim. Biraz zor olsada bulmuştum. Bu sınıf diğerine göre daha sessizdi. Ama içeri baktığımda tanıdık birini görmemiştim. Sadece arabadaki o çocuk ve tayfası vardı önceden gördüğüm o kadar. Öğretmen beni içeri çağırıp sarı saçlı bir çocuğun yanına oturtturdu. Çocuk nefesimi kesecek kadar olmasada yakışıklıydı. Çocuk bana elini uzatıp

-Samet.

Dedi. Kısa ve öz. Bende elini tutarak

-Eylül.

Dedim. Konuşmamız sadece bu kadar sürdü. 2 kelime. Teneffüs zili çaldığında arabadaki sarı kafa yanıma geldi ve kulağımq doğru eğildi.

-Eğer bu sınıfa Ege için gelsiysen hiç ümitlenme.

Bu kız ne demek istemişti? Ege kimdi? Ve bana resmen buraya bir cocuk icin geldigimi mi ima etmisti?

Ben bu kızın saçını  başını yolarım ama..

İç ses bu konuda haklısın ama olmaz. Kimse beni tanımıyor bile . Yani bütün sınıf onun tarafında olur. Ama bir daha bana öýle bisey derse benden cekecegi var demektir.

-Hayırdır bir sorun mu var Eylül.

Başımı kaldırdığımda Samet bana bakıyordu. Ve devam etti.

-Yüzün sapsarı hayırdır.

Yüzüm mü sarı?

-Yok birsey.

Elini anlıma götürdüğünde müthiş bir serinlik hissettim.

-Kızım sen yanıyorsun.

Ooo kime yanıyon gız?

-Sen sussana ya

-Tamam bu kadar kızmana gerek yok. Sadece söyledim. Ateşin çikmis. Suclu biz oluyoruz.

Dedi bagira bagira. Ama ben ona dememistim. Ic ses bak hep senin yuzunden.

-Samet ! Dur ! Ben sana demedim.

Ama arkasindan bosuna bagirmistim. Çünkü çoktan gitmişti. Kantine inmistir diye dusunup kantine gittigimde baska bir manzarayla karsilastim. Samet oradaydi ama umdugum yerde degildi. Kantinde satış yapiyordu. Yanına gittiğımde sıkılarak

-Ne alırsın?

Dedi.

-Samet ne yapıyorsun burada. Gel konusalım. Beni dinl-

-Sen tabii bilmiyorsun. Belki de bunu duyduğunda sende diğerleri gibi benden kaçacaksın. Ben burda calisiyorum. Okul harcligimi burdan cikariyorum. Seninle konusamam cunku isim var ve dinlemek istemiyorum. Bisey almicaksan lutfen git.

Hicbir sey demeden ordan gittim. Sinifa ciktigimda teneffus zili çalmıştı. Öğretmen derse girmişti ama Samet hala yoktu. Nedensiz bir şekilde onu merak etmeye başlamıştım. Belki de ortalıkta benim yüzümden olmayışındandır. Ders devam ediyordu ama ben hocayı dinlemiyordum bile. Samet  gelmeden de dinleyeceğimi sanmıyordum.  Sanırım en iyi çözüm tuvalete gidip elimi yüzümü yıkayıp derse öyle girmemdi. Hocadan izin alıp sınıftan çıktım. Kızlar tuvaletine gidecektim ki aşağıdan gelen bağırışmaları duydum. Merdivenlerden yavaş yavaş aşağı indim. Aşağıda Samet ve bir adam vardı. Şu an susmuşlardı ama bağrışmaların onlara ait olduğuna adım kadar emindim. Bu sefer sesleri fazla yüksek değildi ama tartıştıkları çok belliydi.

-Baba! Ben daha fazla bu okulda kalamam!

-Ama oğlum paramızın azda olsa yettiği okullardan en iyisi burası!

-Baba anlamıyor musun? Arkadaşım bile yok bur-

-KİM DEMİŞ!

Evet bunu söyleyen bendim. Ama şimdi girmeseydim daha iyi olurdu sanki.

-Eylül! Git!

-Hayır Samet bu sefer gitmeyeceğim. Senden bin defa özür dilerim. Ve sen beni affedene kadarda özür dilemeye devam edeceğim. Ben onu sana demedim. Lütfen..

-EYLÜL! GİT!

Bu sefer de gittim ama sınıfa değil parka. Zaten eski konuların üzerinden geçiyordu hoca. Parkta oynayan çocuklara gözüm kaydı. Ne güzelde oynuyorlardı. Bizde oynuyorduk ama tek değildim yanımda Cansu, Mert ve Berkan da vardı. Ahh Berkan. İlk sevgilim. Daha ortaokul bitmeden ayrılmıştık onla. Ortaokul bitince de taşınmışlardı zaten. Ama ben onu çok sevmiştim. Şu an nerde ne yapıyor hiç bir fikrim yok.

-Eylül!

Bu ses çok tanıdık. Çünkü annem.

-Eylül ne işin var burda kızım.

-Anne okulda ilk gün olduğundan bişey yapmıyorduk bende biraz hava alayım dedim.

-Tamam. Bu sefer bişey diyemeyeceğim. Çünük senle işimiz var. Bu akşam misafirlerimiz var. Seninle yaşıt bir çocuk var iyi arkadaş olacağınızı sanıyorum. Şimdi alışveriş merkezine gidelim. Ordan alacaklarımız var.

-Peki annelerin en güzeli.

Sanırım arkadaş fikri güzeldi. En azından gezebileceğim bir arkadaşım olacak. Alışveriş merkezine vardığımızda neredeyse her mağazaya girmiştik. Misafirler geldiğinde giyeceğimiz kıyafetler, vereceğimiz ikramlar, hediyeler... 

********************************************************************************************

Tüm hazırlıklar tamamdı. Ama annemin neden bu kadar misafire önem verdiğini daha iyi anladım. YENİ MİSAFİR(hatta ilk misafir)YENİ HAYAT demekti. Poğaçalar, pastalar, limonata, kurabiye, kek....Hepsiciğini ben kendi ellerimle yapmıştım. Misafire vereceğimiz küçük  bibloları ise satın almıştık. Ben pudra rengi bir elbise giymiştim. Annem ise  siyah ve parıltılı bir elbise giymişti. Babam nerde bilmiyordum ama ortalıkta yoktu.

                               VE                      BEKLENEN ŞEY. KAPI ZİLİ ...

Benden önce annem kapıyı açmıştı. Ohaa. Annemin bahsetti çocuk .. Yutkunarak hoşgeldiniz dedim ve ona döndüm......

MR.  Ve MRS. ATARLI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin