*2*

89 6 10
                                    

     Kütüphaneye gidiyorduk. Ben, Bora ve Bora'nın arkadaşı Semih. Yolda pek sıradışı bir olay yaşamadık. Pek konuşma da olmadı. Yarım saat sonra kütüphaneye varmıştık. Kütüphaneci abi beni tanıyordu. Yardımcı olmak istedi. Biz de uzay ve uydular hakkında olan bütün kitap, ansiklopedi, dergi, makale... ne varsa istedik. Abi sağolsun kırmadı bizi. On dakikaya hazır etti. Hepimiz ayrı masalara oturup başladık incelemeye. Ben makalelere bakıyordum. Semih; dergilere, Bora ise; ansiklopedilere bakıyordu. Uzun bir süre oradaydık ama kimse şikayet etmemişti.

     Kütüphaneye geleli 6 saat olmuştu fakat hiçbirimiz bilgi aldığımızdan dolayı yorulmamıştık. Kütüphaneci abi gelip bize

"Kütüphane yarım saate kapanacak. İstediğiniz bir kitap varsa gelin kayıt edeyim."

Biz elimizdeki kitapları kayıt ettirip evin yolunu tuttuk. Hepimiz farklı tarafa gidecektik. Bora ve Semih'e görüşürüz dedikten sonra durağa doğru yola koyuldum. Kütüphanede hiç konuşmamıştık. Sanırım herkes yoğundu veya canları sıkkındı. Kulaklığı takıp minibüsü beklemeye başladım. Yarım saatte bir gelirdi. En çok da minübüslerde ters koltuk olurdu, onlara oturmayı severdim. Hoş gelirdi bana. Yarım saat sonra evdeydim.

     Annemler evde yoktu. Oysa habersiz bir yere çıkmazlardı. Salona girdiğimde sanki savaş muharabesiyle karşı karşıyaydım. Televizyon açık, yerlerde koltuk kırlentleri, halılara dökülmüş koyu renk içecek. Bizim ev miydi burası, bilmiyordum.

     Ortamın şokunu atlattıktan sonra odama geçeyim dedim, bir adam yatağıma oturmuş beni bekliyordu. Bir çığlık. Ardından bayıldığımı hatırlıyorum. Odamdaki adam kafama su dökerek uyandırdı beni. Sandalyeye bağlanmış bir şekilde buldum kendimi. Adam sinsi sinsi gülüyordu. O kadar çok korkuyordum ki aklıma gelen ilk şey tecavüz etmesiydi. Ağzım bantlıydı. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Kahretsin bu adamla aynı evde baş başaydım. Adam gülüyordu hala. Gülmeyi bırakıp bir şeyler demeye çalıştı. Pek anlayamıyordum. Sonra sesini düzeltti ve konuşmaya başladı.

"Amacım seni korkutmak değil. Seni özel bir göreve çağırıyoruz. Merak etme ailen iyi, bizim gözetimimiz altında başka bir evde. Senin gibi bir çocukları oldukları için hem şanslılar hem de hayatları hayati tehlike taşıyor. Şimdi bantı kopartacağım. Bağırma lütfen.

Bantı usulca kaldırdı. Bağırmak istedim ama kimse beni duymayacaktı, boşuna nefes harcamak istemiyordum.

"Bana kendini inandır."

"Hmm şöyle diyelim aileni  görüntülü görünce bana inanacak mısın, küçük kız?

"Yapacak başka bir şey yok. Tamam inanacağım ve görev hakkında konuşacağız."

Adını bilmediğim adam, yabancı bir numarayı görüntülü aradı. Telefondaki adamın yüzünü görmüştüm. Bitmişti o. Telefondaki adam kamerayı ailemi gösterecek şekilde konumlandırdı. Annem, babam ve kardeşim oradaydı. Gayet mutlu ve sağlıklılardı. Peki öyleyse neden ben bunları yaşamıştım. Yanımdaki adam teşekkür edip telefonu kapattı.

"Evet küçük kız. Ne dersin, var mısın bizimle?"

Adamla gayet sert konuşuyordum.  "

"Bak Aylin, acelemiz var. O iki erkek arkadaşını yanına al ve bizim ekibe katıl. Biz gizli gizli uzaya çıkmak isteyen bir gurup bilim insanıyız. Beni böyle görmen hoş olmadı. Tepkini merak ettiğim için böyle davrandım."

Adam gayet sakin ve rahattı. Sözcükleri seçerken benim kadar zorlanmıyordu. Biraz düşündükten sonra konuştum.

"Amcacım, tamam ben kabul ediyorum ailemin de haberi var arkadaşlarımı arayıp buraya çağırayım o zaman"

Gözlerimle kollarımı işaret ettim. Elleritle kusura bakma felan der gibi oldu ama ağzından bir laf çıkmadı. Sonra telefonumu alıp balkona geçtim. Adam benden şüphelenip arkamdan gelmemişti. Aksine kendine çay demlemiş içiyordu. Rahatlığa bak ohh be gel keyfim gel.

İlk önce Bora'yı aradım. Hemen açtı.

"Aylin bir şey mi oldu?"

"Sorun felan yok. Senden bir şey isteyeceğim Bora. Gizli göreve benimle birlikte katılır mısın?"

Bora bana çıldırmış muammelesi yapıyordu ama dinlemedim.

"Acil bir konu. Hemen hazırlan yanına biraz kıyafet ve biraz yemek alıp gel, hızlı ol hadi Semih'i çağırıyorum.

Adam balkona gelip "Hadi biraz çabuk gece yarısı olmadan bu evden çıkmalıyız" dedi. Semih'i aradım, uzun bir süre ama açmadı. Mesaj attım konuyla ilgili hemen buraya gel diye. İnşallah görür diye umut edip içeri geçtim. Adam benimle konuşuyordu. Benden yaşça büyük biri sınıf arkadaşım gibi konuşuyordu.

On dakika sonra kapı çaldı. Gelen Semih'ti. İçeri aldım. Yazıktı çocuğa daha yeni tanışmamıza rağmen yeni bir maceraya yelken açmıştık. Semih'e burdan gideceğimizi ve bizimle gelmek isteyip istemediğini sorduk. Biraz burun kıvırsa da, ben gelmesem felan diyordu. Sonunda ikna ettik.

Kapı çaldı. Bora gelmişti. Oh be sonunda deyip boynuna atladım. Heyy noluyor felan derken kendimizi apartmanın dışında bulduk. Beni bağlayan çılgın bilim adamıyla tanıştık. Adı Mustafa'ymış. Mustafa abimiz her ne kadar çılgın olsa da iyi bir bilim insanıymış. Adamı sevmiştik ama hala güvenememiştik. Ben bu konuda biraz hızlı mı davrandım, bilmiyordum. Bitmişti artık. Aşağıda bir araç bizi bekliyordu. Honda CRV. Süper bir arabaydı biz arkaya oturduk. Mustafa Abi öndeydi. Mustafa Abi

"Gençler yolumuz uzun şu an saat 11.45 gideceğimiz yere yarın akşam 10 gibi varırız. Siz uyuyun, keyfinize bakın. Dinlenmeniz gerek. Biz burdayız merak etmeyin. Hadi iyi uykular."

Ben şoför koltuğunun arkasındaydım, ortada Bora, muavin koltuğunun arkasında ise Semih oturuyordu. Yolları pek tanıyamamıştım. İyi uykular dedikten sonra kafamı Bora'nın dizine gömdüm. Araba geniş olduğundan sığmıştım. Göz kapaklarımın ağırlaştığını hissedebiliyordum. Öylece uyduğumu hatırlıyorum.

KAYIP AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin