*3*

83 7 4
                                    

Kafamı cama çarpmıştım. Semih "iyi misin ?" dedi. İyiydim sanırım ama cevap vermedim. Yola bakınca suyun üzerinde gidiyorduk. Sağ tarafta kocaman bir ada solumuzda sıradağlar ve önümüz apaçık deniz. Gideceğimiz yer gözükmüyordu. Belki denizin altına inecektik. Ama bu sıradışı bir şeydi. Yüzme bilmiyordum. Bu vahim bir durumdu. Mustafa abiye nereye gittiğimizi sordum. "Bekleyin çocuklar bir kaç saat yolumuz kaldı." Gözlerimi ovuşturup Bora'ya baktım, uyuyordu. Semih denizi izlemekle meşguldü.

Honda CRV su üzerinde duruyordu, hatta durmakla kalmayıp 150km/h hızla gidiyordu. Bu araba bir harikaydı. Akşam olmuştu saat 18.00 gibiydi. Korkmaya başlamıştım. Tanımadığımız adamlar bizi kaçırmış gibi bir şeydi bu. Sol cama kafamı koyup şoföre bakmak istedim. Güneş ışınlarını pek görmediğimiz halde güneş gözlüğü takıyordu. Bu gözlük onun için önemli olmalı ki onu gördüğümden beri takıyordu. Yüzünü görmek istiyordum. Deniz bitiyordu bir kaç mil sonra, öyle gözüküyordu. İyi de biz ne ara bu kadar yolu kat etmiştik, bilmiyordum. Karşıya mı geçeceğiz dedim. Cevap veren olmadı.  Yapacak bir şey yoktu. Koydum kafayı uyudum.

"Hey, çocuklar kalkın geldik."
Semih bizi dürtüyordu kalkın diye. Zar zor kalktık Bora'yla. Çantaları sırtlarımıza takıp arabadan indik.

Devasa atölye gibi bir yerdi burası. Üzerinde altın harflerle THE SCIENCE CAMP yazıyordu. Sanırım Türk'lere ait değildi. İçeri girdiğimizde kocaman satranç takımızla karşı karşıya geldik. Ortalıkta kimse yoktu. "Var mı bana meydan okuyan" deyip Bora ve Semih'r baktım. Bora isteksiz görünüyordu. Semih geçti karşıma. "Ben bi etrafa bakayım."
Başlarda taşlarımı feda etsem de toparladım sonra sonra.
"Hey çocuklar gelin hadi bizi çağırıyorlar"

Salon gibi bir yere girdik. 6-7 katlı binaydı burası. Girdiğimiz yer binanın içinden zemin kattı. Ama içerideki camdan bakınca 10. kattaymışız gibi gözüküyordu etraf. Solumuzda ormanlık alan azcık ileride havuz ve arkasında küçük bir şehir vardı. Mustafa abi de odadaydı. Bize oturmamızı söylediler. Bir gariplik vardı. Bizi buraya getiren adam, CRV'nin sürücüsünü şoför abiyi tanıyordum. Bizim okulun güvenlik görevlisiydi. Biz okuldan çıkarken yemek yiyordu hatta.

Tanımadığım bir adam konuşmaya başladı " evet gençler bu yıl uzay ekibine hazırlayacağımız beş kişiden üçüyle karşı karşıyayı. Eğer isterseniz sizi eğitip uzaya göndereceğiz. Sizler ikinci gurup olacaksınız. O kadar lise, üniversite, doktora, mastır yapmanıza gerek yok. Sadece bizimle iş birliği içinde olup uzaya gideceksiniz. Evet, kararlarınızı alayım."

Herkes birbiriyle bakışıyordu. İçimden kaçmak geliyordu. Ama kaçsam hiç bir yeri bilmiyordum. En iyisi burda kalmak diye düşündüm. Peki bizi neden seçmişlerdi, orası merak konusuydu. Adamlara sormak istedim,ama korkmuştum. Ailemden biri bu işin içinde olabilirdi. Semih,

"ben varım"

dedi. Bora Semih'e bakıp

"Semih varsa ben de varım"

Olamaz, herkes bana bakıyordu. Cevap verme sırası bendeydi. 19 Mayıs'ta açılış konuşmasını yaparken bile bu kadar heyecanlanmamıştım. Sesimi düzelttim.

"Arkadaşlarım varsa ben de varım dedim."

Bora bana ne yapıyorsun sen der gibi bakıyordu. Semih hayır deseydi, kurtulabilirdik belki. Bütün suç onundu, ama o mutluydu. Uzaya çıkmak onun en büyük hayaliydi. Benim de en büyük hayalim buydu fakat Semih bunun için doğmuş gibiydi. Adamlar önümüze kağıt verip imzalattılar. Sıra atölye, kamp gibi bir yeri keşfetmekteydi. Aklımda hala bir soru vardı o gece ay gökte yoktu ama bu gece vardı. Nedenini bilmek istiyordum. Ama cevaba nasıl ulaşacaktım, hiç bir fikrim yoktu.

Devasa bina kızlar erkekler diye ayrılıyordu. Sağ tarafta kızlar yazılı sol tarafta erkekler yazılı bir tabela vardı. Öğrenciler cinsiyet ve yaş olarak ayrılmışlardı. Gece olduğu için kimse yoktu dışarıda.

Mustafa abi beni kızlar tarafına doğru yöneltti. Toplam 6 kat vardı yukarı doğru. İkişer yaş arayla 8 ile 20 yaş arası öğrenciler bulunuyordu. Ben 15 yaşındaydım 14 de denebilir. Beni 4.kata yöneltti. Sağdan ilk odayı gösterdi ve kapıyı vurdu. Biraz bekledik kapıda sonra kapı açıldı.

Gözlerini ovuşturan bir kızla karşı karşıya geleceğimi umuyordum, hiç şaşırmamıştım. Açık tenli, yeşil gözlü siyah saçlı bir kız açtı kapıyı. Saçlarını topuz yapmıştı. Önüne gelen saçlarını arkaya atıp

"merhaba"

dedi. Sesi kalındı fakat hoştu.

"Adım Ceren hoşgeldin"

hoşbulduk merhaba deyip içeri girdim. 2 ranza karşılıklı duruyordu. Soldaki ranzada iki kız uyuyordu. Sağ üstteki yatak açıktı sanırım bu kızın yeriydi orası. Sonra kendi yatağımı gördüm evdeki kadar güzel olmasa da hoştu. Mustafa abi bize iyi geceler dileyip Ceren'e göz kırpı, ardından kapı sesi. Sessizlik. Çantamı yatağın üstüne koyup. Ceren'le konuşmak istedim. Oda bayağı büyüktü. Odada bir buzdolabı ve tezgah bile vardı. Ceren beni tanımaya yönelik sorular sordu. Gayet güzel sohbet ediyorduk. İlk defa diyebilirim ki, ilk defa bir kıza kanım kaynamıştı.

" Hadi yat istersen, geç oldu dinlen biraz, sonuçta yarın ilk günün bizim kızlarla da tanışırsın"

dedi. Yorgundum zaten Ceren'i dinleyip yatağa yattım. Acaba Bora ve Semih ne yapıyor diye merak etmedim değil. Ama odadan çıkıp erkeklerin odasına gece vakti girmem biraz acayip olurdu, kötü bir izlenim bırakırdım hem de. En iyisi uyumaktı. Kafayı koydum yastığa, çantamdan çıkardığım sarı köpekciğime sarılıp gözlerimi kapattım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 28, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAYIP AYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin