Bu hikayeyi en az 2 yıl belki daha uzun bir süre önce yazmaya başlamıştım ve bu hikayeyi yazarken amacım Klaus ve Caroline'ın duygularını aktarmakti bu yüzden bol nol Klaroline'in gerçek hislerini okuyacaksinız. Hikayenin üç bin kelimelik kısmını iki yıl önce yazmış ama sonunu bir türlü baglayamamiştim bin kelimelik bir kısmını da yeni yazdım bu yüzden arada biraz kopukluk olabilir mazur görün. Keyifli okumalar. :)
Klaus
Elimdeki boş viski bardağını karşımda duran genç kıza uzatırken kafamdaki düşünceleri kendimden uzaklaştırmak istiyordum. Ama tüm çabalarım, tamamıyla sonuçsuz kalıyordu. Çabalıyordum ama aslında bu düşüncelerden uzaklaşmak istemiyordum. Asıl istediğim, tek istediğim oydu. Ve eğer tüm çabalarım amaçlarına uygun olarak sonuç verirlerse, onu aklımdan uzaklastirabilirsem, onu unutmayı başarabilirsem, sonuç hüsran olurdu. Yapmaya çalıştığım şey onu unutmaktı suan, ama bu asıl istediğim şey değildi. Bunu hiçbir zaman tam olarak istememiştim zaten.
Onu aklımdan, kalbimden, fikrimden ve sevgimden uzaklaştırmak belki tüm bu ızdıraba son verecekti. Fakat bu ızdıraba son vermenin bir yolu daha vardı ama bu da en az ilki kadar imkansızdı. Ve ikinci seçeneği kendim için, bizim için bu denli imkansız kılan bendim. Ben ve benim aptal sözümdü. Belki o zaman akıllıca bir pazarlık gibi gelmişti. Onun beni bir daha asla görmeyecek olmasına karşılık benim hakkımda bulunduğu itiraf. Her ne kadar o zaman mantıklı gelse de şimdi bu itiraftan öncesinde olduğundan daha zordu onsuz kalmak. Bana değer verdiğini bildiğim halde aptal sözüm yüzünden onsuz kalmak daha çok incitiyordu beni.
Benim hakkımda düşündüğü her şeyi itiraf etmesinin ve sonrasında yaşanılanların verdiği mutluluk yerini zamanla acıya bırakmıştı. Ve anlamıştım benim ondan asıl istediğim şey beni sevdiğini veya istediğini duymak, hissetmek değildi. İstediğim şey her şeyiyle oydu. Onun her şeyiyle benim olduğu ve her anında ona sahip olduğum bir hayattı. Ama ben onun beni sevdiğini bir kez olsun duymak, onu bir kez olsun hissetmek ve bir kez olsun bana nefretten uzak baktığını görmek için verdiğim sözle onu ve sevgisini, sonsuz hayatımda sahip olabileceğim en güzel şeyi, sahip olmayı gerçekten istediğim tek şeyi kaybetmiştim ve şimdi canımı en çok yakan tüm bunları feda edip aldığım itiraftı. Belki bilmesem daha kolay daha katlanır olurdu. Ama biliyordum işte.
Caroline'a karşısına bir daha çıkmayacağıma dair bir söz vermiştim. Ve bu da sonsuza dek onu kaybetmek demekti. Çünkü onun bana gelmeyeceği, gelemeyeceği açıktı. Çünkü o Caroline ve ben yalancı, güvenilmez, kötü, katil ve sevilmeyi, mutluluğu zerre hak etmeyen bir piçim. Onun beni böyle görmediğini -en azından bir süredir- biliyordum ama insanlar öyle görüyordu işte. Ve ben her ne kadar Caroline'ın gözünde acımasız büyük kötü kurt kalıbının çok daha dışına çıksam da Caroline'ın insanların benim ve eğer benimle olduğunu öğrenirlerse onunla ilgili düşüncelerini göz ardı edecek cesareti yoktu. Kötü adama aşık olan kız olmaya cesareti yoktu. Benimle olmayı çok istese de onun da dile getirdiği gibi bunu nefretle gizlemeye çalışmaktan başka çaresi yoktu. Ve bu gerçek ben olmadan asla değişmezdi.
Ona bir söz vermiştim ve bu sözü verirken amaçladığım bir diğer şey onu özgür kılmaktı. Benim hakkımda hissettikleri yüzünden acı çekiyordu ve ben bunu biliyordum. Daha fazla kayıtsız kalamazdım, bu acıya son vermek istemiştim. Bu acıya son vermek istemiştim çünkü onun kendisiyle verdiği savaşın büyüklüğünün farkında ve kendimizle savaşmanın bir başkasıyla savaşmaktan çok daha güç çok daha zarar verici olduğunun bilincindeydim. Bunu daha önce ben de deneyimlemiştim. Bu acıya son vermek için Caroline'a bir söz vermiştim. Bu sözü verirken amacım Caroline'ın ızdırabına, kendiyle verdiği savaşa son vermekti, mutlu olmak için sahip olduğum tek şansa değil.
