8. BÖLÜM

31 2 2
                                    

Arkadaşlar 1B geçmişiz. Hepinize çok teşekkür ederim ama lütfen vote da verin. Hikayeye devam etmeye karar verdim. Bu arada Yasak Aşklar'a bakarsanız da çok sevinirim...

Julia'nın ağzından...

Cehenneme hoşgeldin kardeşim!

Ne dediğini anlamamıştım. Ne demek kardeşim...
Yerimden kalkamıyordum, bana bir çeşit büyü yapıyordu sanki.

" Sen benim kardeşim değilsin! Kapa çeneni!"
Sinirden sesim çıkarken titremişti. İçimden küfür savururken Allison acıyı arttırınca çığlığımı tutamamıştım.

"Küçüklüğümden beri seni arıyordum Julia! Küçüklüğümden beri dışlanıyordum!"

Gözlerimi pörtletmiştim. Nasıl yani!? Allison'un sinirini benden çıkartması can yakıyordu. Elinin ufak bir hareketiyle bağırmıştım.

Sanki etlerim kaslarımdan ayrılıyordu. Bütün gücümü toplayıp zar zor ayağa kalkamıştım. Allison'un arkasından şimşek çakınca bir kayaya doğru savruldu ve büyü kesildi.

Benim acım giderken onun üstünde dumanlar tütüyordu.
O da zorla ayağa kalkınca sinirle gözlerime bakıyordu. Gözlerinin farklı renk olması garipti.

"Sen benim hayatım hakkında hiçbir bilgiye sahip değilsin kardeşim!"

Hala kardeşim demesine şaşırıyordum. Ben onun kardeşi olamazdım değil mi? Ama öyleydı!

" Madem kardeşinim ailemiz nerde ha! Ne yaptın onlara!"

Birden Allison'un suratı düşünce onların gerçekten öldüklerini anlamıştım ve sinirlerime hakim olamayarak Shadow'u çağırmıştım.

Arkamda beliren ejderhaya bakma gereği duymadan Allison'a yürümeye başlamıştım. Gözlerim parlıyordu.

"Ailemize noldu demiştim!"

Allison'da sinirlenmiş gözüküyordu. Ama yüzündeki kırgınlık belli oluyordu.

"Elimde olan bir şey değildi Julia! Onlar öldü!"

Biranlık yerimde durmuştum. Shadow arkamdan ona hırlarken ben ellerimi yumruk yapmıştım.

Küçüklüğümden beri ailemi tanıma şansım olmamıştı ve bu beni deli ediyordu. Ne olurdu sanki normal biri gibi bir hayat sürsem... Ne olurdu normal bir insan gibi yaşasam, mutlu olsam...

Kader hiçbirini bana vermemişti. Buna alışalı baya zaman oluyor ama gene başlamasını istemiyordum.

En sonunda Shadow'un sırtına atlamıştım. Onunla elbet bir ara hesaplaşacaktım ama Matt ve Kaitlyn daha önemliydi.

Ben havalanırken Allison arkamdan sinirle bağırıyordu.

" Seninle elbet birgün görüşeceğiz kardeşim!"

Havada bir müddet süzülürken onların olduğu yere gelmiştim.
Shadow'u yerw indirip onların yanına koşmuştum.

Matt uyanmış Kaitlyn'i ayıltmaya çalışıyordu. Beni görünce ayaklanmıştı.
"Julia! Sen iyi misin?"

Başımı olumlu anlamda sallamıştım ve Kaitlyn'e yöneldim. "Nesi var?"

Matt telaşlanmış gözüküyordu. Gözaltları morarmış, suratı düşmüştü. "Bilmiyorum Julia... Ben uyandığımda o hala bu haldeydi."

Aniden Kaitlyn öksürerek kalktığında Matt hemen ona koşmuştu ve kaldırmıştı. Kaitlyn yeşil gözleriyle etrafı süzerken ben de yanına gitmiştim. "İyi misin?"

Bana gözlerini kapayıp açarak cevap vermeyi yeğledi. Bu iyi olduğunu gösteriyordu.
Matt dişlerini sıkmıştı. " O Allison'u öldüreceğim!" Bende yumruğumu sıkmıştım. Onu bırakmamalıydım... Burada onu ölümden beter yapabilirdik.

İsabelle hala inanamıyordum. Küçüklük arkadaşımdan kazık yemiştim ve emin olun bu duyguyu yaşamak istemezsiniz...

Sonunda dalgınlığımı bir kenara bırakarak onlara döndüm. "Hadi Shadow'a binin de gidelim buradan... Daha fazla kalırsam çıldırabilirim."

Onlarda beni başlarıyla onaylayarak siyah ejderhaya bindiler.

Bende bindikten sonra Shadow havalandı. Kısa süreli arkamı döndüğümde Kaitlyn'nin sırtını Matt'in göğsüne yaslamış bir şekilde uyuduğunu görmüştüm.

Bu manzara karşısında gülümseyip onların anlarını bozmak istemediğim için önümü döndüm. Hertarafda sis vardı ve bu önümü görmemi engelliyordu. Konsantre olup ellerimi yukarı kaldırmıştım.

Gözlerim bembeyaz olurken sis hafiften dağılmaya başlamıştı. Büyü olduğunu düşündüğüm şeyi keserken bir ormanın üzerinden uçtuğumuzu farketmiştim. Gözlerimi kapatarak temiz havayı içime çekerken aslında nereye gittiğimizi bilmediğim aklıma gelmişti.

Her taraf ormandı ama içi yırtıcılarla kaplıydı. Bir sahile gitmeye karar vermiştim. Ne kadar uzaklaşsak o kadar iyiydi. Allison'un bizi bulmaması gerekiyordu. Ya da bulsa bile en azından birkaç gün kafamız rahat olmalıydı.

Arkama baktığımda Matt'in de uyumuş olduğunu farketmiştim. Benim de uykum vardı ama sonuçta benim yüzümden başlarına olaylar geliyordu ve eğer uyursam gerçekten de olmazdı...

Benim yüzümden başlarına birşey gelmesine izin veremezdim.
Hele bir de kardeşimden asla...
İstemsiz bir şekilde akan göz yaşım dudaklarıma ilerlemişti. Hayır ağlamamalıydım. Onların yanında olmazdı...

Ama o benim ailemi katletmişti. Bunun hesabını feci bir şekilde verecekti.

Elimin tersiyle hızlı bir şekilde göz yaşımı silmiştim. Onlar benim ailem olsalardı beni lanet olası bir yurda bırakmazlardı, onlar sıcacık yataklarında uyurken ben orada soğuktan donmazdım.

Sakinleşme çalışırken sahile geldiğimizi farketmiştim. Bizimkileri uyandırmadan yavaşça pike yapmıştım. Sahile indikten sonra tam dönüp onları uyandıracaktım ki sonra vazgeçtim. Onlar istedikleri kadar uyurken ben de ormana gidip yiyecek birşeyler bulmaya karar vermiştim.

Senle gelebilirim.

Shadow'un sesi zihnimde konuşurken ben de ona dönmüş ve kafasını okşuyordum. " Hayır. Sen onlara göz kulak ol ben hemen gelirim."

Başını olumlu anlamda sallayınca ben de ormana doğru yürümeye başlamıştım. Belki biraz böğürtlen ve mersin vardır.

Ormana girdiğimde tırsmadım değildi. Gereğinden fazla sessizdi. Ama yapacak birşey yoktu...

Açlıktan ölmeyecektik ya...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 27, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Gizli KapıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin