Burada ne işim olduğunu sorgulamak için doğru bir zamanı seçmemiştim.
Cameron'ın sorusuna evet demek,şu hayatta yapmayacağım bir şeydi.Bir bahane uydurur o koltuktan kalkar ve evin yolunu tutardım.Ama içimden bir ses gerçekten ona evet demeyi istemiştim.Ve işte buradaydık.Los Angeles'ın sokaklarında ne yapacağımızı bilmeden yürüyorduk.
''Gittiğimizi fark ettiler mi dersin?''diye sordu Cameron,hafif bir gülümsemeyle.Tanrım,gerçekte yüzünün her santimini bütün gün izleyebileceğim kadar güzeldi.
''Sanmıyorum.Bana önlerindeki bardaklarla baya bir meşgul gözüktüler.''dedim gülmesine yol açarak.Güldüğünü fark ettiğimde aynı sıcaklıkla ona karşılık verdim.
''Aç mısın?''Olduğu yerde durdu.''İstersen bir şeyler yiyebiliriz.''
''Yalan söylemeyeceğim,gerçekten açım.Uçaktan indiğimden beri düzgün bir yemek yiyemedim.''Gercekten de yememistim.Jetlag zaten yeteri kadar beni bozmuş butun günümü mahvetmişti.
''Sokağın sonunda bir Mcdonalds var.''dedi öneride bulunarak.''Bu saatte bir tek orası açıktır.''diye ekledi,mahçup bir bakışla.
''Dünyanın en lüks restoranı bile açık olsa Mcdonalds'ı seçerdim.''dedim gözlerimi kapatıp yemeğin hayalini kurarcasına.''İnan bana.''
''Harika.''Mahçup yüz ifadesi gülümsemeye dönmüştü simdi de.
Mcdonalds'a geldiğimizde siparişlerimizi verirken ödemek için ısrar ettiğinde,etraftakiler aramızda bir kavga çıkacağına inanıyormuş gibi bakakalmışlardı.
''Kendi yemeğimi ödeyebilirim herhalde.''dedim elimi çantama atarak.Cameron'ın eli hafifçe bileğimi kavradı.
Ne yapıyordu bu?
''Hayır,ben ödüyorum.''Cebinden cüzdanını çıkardı.
''Kendininkini öde.''dedim çantayı açıp parayı kasiyere uzatarak.Kasiyer parayı almak üzereyken,parayı tutan elimi hafifçe aşağı ittirdi.Gözlerimi devirdim.
''Seni dışarı çıkarmayı öneren bendim."Bileğimi hafifçe sıkıp tezgahı arkasına itti."Hangi beyefendi bir bayanın hesabını ödemez ki?''dedi tuhaf bir İngiliz aksanıyla.''Orada kaldığın sürece bunu söylemediler mi?''dedi alaycı bir tavırla.
Ingiliz aksanıyla sesi ne kadar mükemmel çıkmış olsa da,Amelia Jocelyn Simmons kızdığında tam kızardı.
''Az önce taklit ettiğin aksanın İngiliz aksanı olduğunun farkında mısın? İskoçya'da öyle konuşmuyorlar''dedim bir kaşımı kaldırarak.''Hem ne ara bir beyefendiye terfi ettin?''
''Şimdi.''dedi kafasını kendini haklı çıkarmaya çalışırcasına sallayarak.
''Ödeme yapmayacak mısınız?''dedi kasiyer kız yumuşak bir sesle.Biz ise hala birbirimize korkutucu bakışlar atıyorduk.Cameron fırsattan istifade kredi kartını kasiyere uzattıktan sonra bana bilmiş bir bakış attı.Gözlerimi devirdim.
Siparişlerimiz hazır olduğunda bir masaya geçtik ve hamburgere aç bir hayvan gibi daldım.Tanrım,ne kadar çok acıktığımı Cameron aç olup olmadığımı sorana kadar fark etmemiştim.
''Bu kadar aç olduğunu bilseydim iki tane menü alırdım.''dedi kendi hamburgerini yerken.Bir insanın yemek yerken yüzünüm bozulmaması mümķüm müydü?Benim için olmadığı kesindi.Onun yanında ben araba çarpmis bir ördeğe benziyordum.
''Kendinden bahsetsene biraz.Bütün geceyi birbirimiz hakkında hiçbir şey bilmeden geçiremeyiz.''
Patateslerden birini ağzıma attım.''Ne bilmek istiyorsun ki?''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Girl Who Writes//C.D
Fanfiction''Sen istediğin gibi kendini kandırmakta özgürsün.''dedi,ormanın alışılmadık sessizliğiyle arkasını dönerken.''Ama ben,hiç bir zaman senin istediğin kız olamam Dallas.''