Sabah gözlerimi açar açmaz uçarak merdivenlerden indim. Yerimde duramıyordum. En yakın arkadaşım ve ben Hogwarts mektubu almayı başarmıştık. İkimizinde anne babası büyücü ancak ikimizin aileside bizi muggleların içinde büyütmüştü. Annem hoplayıp zıpladığımı görünce "Ne oldu Nyssa? " Anneme inanamayan gözlerle bakıp "Bugün 1 Eylül nasıl unutursun?"diye bağırdım. Babam gülerek odaya girdi"Unutmamıza izin mi verdin sanki? "Diye sordu. Koşarak balkona çıktım"Hey Ash! Ashley!" Arkadaşımın açık kahve gözlerini gördüm uzun saçlarını sarkıttı. Bana sırıtarak"Geldim! Sence Rebekah ve Hanna'ya veda etmeli miyiz?" Suratımı buruşturdum. " Biliyorsun annelerimizi buna izin vermez. Bilmiyorlar." Kafasını salladı ve bana 10 dk ye dışarı çıkacağını söyledi.Kahvaltı edip bavullarla çıktık. Ash, kardeşi ve Mrs.Allen da dışarıdaydı. Babalarımızın işi olduğu için bugün bizimle gelemeyecektiler. Perona gelince Ashley elimi tuttu. Birlikte koşmaya başladık. Ardımızdan sırayla eşyalarımızla annelerimiz geldi. Birden çok tanıdık sarı düz saçlar gördüm. Ashley'e bişey söylemedim. Kendimize bir yer bulabilmek için gezmeye başladık. Boş bir yer bulunca eşyaları
yerleştirdik. Annelerimizin yanına gidip vedalaştık. Ashley'in küçük kız kardeşi Rain ağlayınca bir süre onu sakinleştirmek zorunda kaldık. Tren kalkmak uzereyken kendi yerimize geçtik. Bir süre havadan sudan konuştuk. Kompartıman konuşan iki kız tarafından açıldı. Yaşlarına göre boyları uzundu. Yüzlerini bize döndüklerinde dört kız nefesimizi tuttuk. Ashley kulaklarımı acıtan bir çığlık attığında bende ayağa fırlayıp kıvırcık saçlı kızın üstüne atlamıştım. İkimiz koridora son sınıfların önüne düştük. Bize tuhaf tuhaf bakan iki slytherinin önünden kalkıp Hanna'nın Ashley'den kurtulmaya çalıştığı kompartımana geldik. İkisinin arasına oturdum ki kız rahat bir nefes alsın. Bunun üzerine Ashley bana ters bir bakış attı ve Rebekah'nın yanına oturup ona sarıldı. "Nasıl buraya geldiniz? Yani demek istediğim aileniz muggle değil mi sizin?" dedim. İkisi de kafasını salladı. Tam o sırada kompartımanın kapısı hızlıca açıldı ve cam paramparça oldu. Sinirle ayağa fırlayıp kapyı kıran kişinin önüne dikildim. Yüzünde muzipçe bir sırıtış olan oğlan koyu kahve saçlarını eliyle arkaya iterek zümrüt yeşili gözlerini ortaya çıkardı. Beni karşısında görünce bir adım geriye çekildi ve kekeleyerek özür diledi. Ben şapşal diye bağırırken Han camı tamir etmişti(nerden öğrenmişti ki?). Ortam biraz sakinleşince arkadan iki kişinin nefesini tuttuğunu fark ettim. Ama önümdeki çocuğa tamaman odaklanmıştım. Çocuk şaşkınlığını üstünden atmış muzip gülümsemesini geri takınmıştı. "Sakin ol prenses. Sadece kendi dönemimdekilerle tanışıp-"."Onların kapısını kırmaya geldin."dedim sözünü keserek. Kollarımı kavuşturup bilmiş şekilde sırıttım. Arkadan inatla biri beni dürtüyordu. Arkama dönünce Ashley'nin bana endişeli şekilde baktığını gördüm."Nys onun kim olduğunu biliyor musun?"dedi ve cevap beklemeden devam etti"O bir Potter."İlk bölüm biraz acemi oldu. Ama ileriki bölümler çok daha iyi olucak.Umarım beğenirsiniz.
-Buda Kelebek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reborn of the Marauders (Çapulcuların Yeniden Doğuşu)
FantasySavaştan yirmi yıl sonra dört arkadaş birlikte Potter ve Weasley ailesiyle tanışır. Peki ama ya yeni çapulcu grubu olaya katılırsa? (Umarım yeni karakterlerimi seversiniz) Eh gelin birlikte yeni çapulcularla Hogwarts'ta neler olduğunu öğrenelim...