Gözlerimi hızlıca açtım. Gölün kenarında bir söğüt ağacını altında uyuyakalmışım. Elimdeki kitabı yavaşça kapattım. Su kontolü... Bu aralar bende bir tuhaflık vardı. Sinirlendiğim zaman elimdeki bardak donuyor veya etrafımdaki hava ağırlaşarak buz parçalarına dönüşmeye başlıyordu. Ayağa kalktım. Kötü bir rüya görmüştüm. Siyah bir duvara dokunarak duvarı ve kapıyı donduruyordum. Geri çekilerek arkamdaki pencereye yapışıyordum. Ardından kapı etrafa buz parçaları saçarak kırılıyordu. Sonra ise bir yeşil ışık patlaması... Gerisi karanlık. Kötü rüyanın etkisinden çıkmaya çalışırken bir ağlama sesi duydum. Ormana doğru yürümeye başladım. Ağaçların gözlerden sakladığı bir noktada oturan Potter'ı görünce tam arkamı dönerek uzaklaşacaktım ki bir hıçkırık sesi geldi. Baykuşa dönüşüp kafasının üstündeki dala kondum. Elinde birkaç resim vardı. Bu kişileri tanıyordum. Fred Weasley , Remus Lupin ve karısı Nymphadora , Deli Göz Moody... Bu da neydi böyle? Eski yerime uçup insana dönüştüm. Yürüyerek yanına gittim. Beni fark etsede tepki vermedi. Yanına oturdum. Elindeki fotoğraflara tekrar baktım. Teddy Lupin'in ailesine bakarken yüreğim burkuldu. O çocuk bunu hak etmiyordu. Onu uzaktanda olsa tanırdım.
**
Hey kim var orada?
Burası yasaklı koridordu. Bu yüzden kimseyi beklemiyordum. İki yanan meşalenin önüne oturan mavi saçlı çocuğa baktım. Yanına gittim. Bir aynanın karşısında oturuyordu. Beni görünce toparlandı. "Özür dilerim rahatsız etmek istemedim."dedim. Tam geri dönecekken ayna dikkatimi çekti. Bu aynayı biliyordum. Daha önceden hakkında okumuştum. Önüne geçtim. Orada tek başıma dururken bir anda nefesim kesildi. Arkamdan biri geliyordu. Hızla arkamı döndüm. Kimse yoktu. " Ne görüyorsun?" Meraklı sesle arkama döndüm. Bana gülümsüyordu. Teddy Remus Lupin. "Ben annemle babamı. Resimlerden hatırladığım kadarıyla." Ona baktım. "Söylersem sır olarak tutacağına söz verir misin?" diye fısıldadım. Kafasını evet anlamında salladı.**
O günden sonra sadece birbirimizi her gördüğümüzde gülümseriz. Hiç konuşmayız. James'e geri döndüm. "Annemden geldi. Galiba gazeteye yollayacaktı. Baykuş yine postaları karıştırmış." Tarihe baktım. Sonra ise elindeki zarif şekilde yazılmış notu aldım. Özlüyoruz... Ona döndüm. Gözlerini ileriki bir noktaya dikmişti. Yanağından bir damla süzüldü. Ona sıkıca sarıldım. Kulağıma fısıldadı "Neden onlar?" Biraz durup cevap verdim. "Bir çiçek tarlasında olsan hangi çiçekleri kopartırdın? En güzel olanları elbette. Onlarda en güzel çiçeklerdi."
-Buda kelebek
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Reborn of the Marauders (Çapulcuların Yeniden Doğuşu)
FantasiSavaştan yirmi yıl sonra dört arkadaş birlikte Potter ve Weasley ailesiyle tanışır. Peki ama ya yeni çapulcu grubu olaya katılırsa? (Umarım yeni karakterlerimi seversiniz) Eh gelin birlikte yeni çapulcularla Hogwarts'ta neler olduğunu öğrenelim...